Başörtülü Dr. Zeliha Asiltürk
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 19 Aralık 2018
Dr. Zeliha Asiltürk… Dahiliye uzmanı… Bolu’da bir devlet hastanesine tayin edilmiş… Onbeş gün sonra kovulmuş… Suçu neymiş?.. Rüşvet mi almış?.. Yolsuzluk mu yapmış?.. Vazifesini ihmal mi etmiş?.. İhalelere fesat mı karıştırmış?.. Hayır hiçbir suçu yok… İşini çok güzel yapıyormuş, hastalarına çok iyi bakıyormuş… Sadece bir tek cinayeti, çok büyük bir suçu, affedilmez bir kabahati varmış… O da başına eşarp takmasıymış…
Bu anlattığım hadise yeni oldu, mutlaka duymuşsunuzdur. Vefasız mı diyeyim, vefaları yetersiz mi diyeyim,
Seçimlerden önce
diye küçük dilleri görününceye kadar ağızlarını açıp avaz avaz bağıranlara selam olsun!.. Böyle bir rezalet İngiltere’de olur muydu? İsveç ve Norveç’te olur muydu?.. Kanada’da, ABD’de olur muydu?.. Hayır hiçbirinde olmazdı, başörtülü Müslüman doktor vazifesini yapmaya devam ederdi.
Müslümanlığın bir kuralı da şudur: “Doğuda bir Müslümanın ayağına diken batsa, batıdaki Müslüman onun acısını yüreğinde duyacaktır…” Bu benim sözüm değildir, bir hadis mealidir. Zerre kadar vicdanı olan Müslümanın, başörtülü olduğu için hastahaneden kovulan hanım doktora destek vermesi, onun insanlık haklarını koruması gerekir.
Devlet hastanelerinde kadın personel başını örtemezmiş. Tüzükler, talimatnameler, nizamlar böyleymiş… Resmi ideoloji böyle istiyormuş… Gülünç gülünç gülünç… Bin kere, milyon kere gülünç!.. Devletin kadın personeli havai mavi iç çamaşırı giyemez kadar gülünç…
Türkiye’de insanlık ölmüş… Sabatay Sevi’nin ruhu üzerimizi gölgeliyor… (Başörtülü olduğu için işinden, hastalarından uzaklaştırılan, mağdur edilen, zulme uğrayan Dr. Zeliha hanımın haklarının korunması için bir komite kurulmasını tavsiye ve temenni ediyorum.)
Önce mukarin kelimesinin mânâsını vereyim. Bu kelimenin birkaç manası vardır, bu yazımda
mânâsına gelir.
İhlasa mukarin olmayan ibadetler hederdir. İslâmi hizmet ve faaliyetlerin ihlasa ve istikamete mukarin olması gerekir. Aksi takdirde işin içine gizli şirk, riya ve nifak girer ve bunların bereketi olmaz.
Diliyle Allah için çalıştığını iddia ediyor ama içi fitne ve fesat dolu. O kişide ve işinde hayır yoktur. Kendini halka beğendirmek,
dedirtmek için yapılan ibadetlerin, hayır hasenatın kıymeti olmaz.
Zenginin biri Ramazan’da iftar çadırında halka yemek veriyor ve kapıya kocaman yazdırıyor: “Bu akşamki iftar Hacı Zengin oğlu Zengin tarafından verilmektedir.” O adam ihlaslı mıdır? Herif
diye kasılıp duruyor… Kişinin ben ihlaslıyım demesi ihlasa aykırıdır.
Adam benliğine put gibi tapıyor… Onda ihlas ne gezer… İhlassız ve istikametsiz hizmetler zahirde hizmet gibi görünebilir ama onların faydası görülmez. Bir miktar görülse bile, o hizmet “Allah bu dini fasık veya facir kimselerle de te’yid eder” hadisinin hükmü içinde mütalaa edilir.
Nifak ve riya ile ihlas birlikte olmaz.
Ne gülünç sözdür bu!.. İhlas ya yüzde yüz olur, yahut olmaz. İhlas kesir kabul etmez. Şu sahtekâra bakınız:
diyor. Onun dilinde hizmet vardır ama gönlünde para, maddi menfaat, benlik, şan, şeref, riyaset, alkış isteği vardır.
İhlas kişinin kendi isteğiyle ve iradesiyle olan bir şey değildir.
“İhlas Benim sırlarımdan bir sırdır. Ben onu sevdiğim kulumun kalbine koyarım” buyuruyor. Şu yaygaracı münafıklar ve mürailer biz ihlaslıyız diye davul çalacaklarına, hallerine ağlasalar daha iyi ederler.
İhlassız münafıkların, mürailerin, fasıkların, facirlerin, gizli müşriklerin, hubb-i riyaset erbabının, yalancıların, aldatanların, benlik kölelerinin işleri çok zor. Allah’ım bize ihlas nasib et…
Müslümanların afyonlarından biri de
iddiasıdır. Evet bu bir afyondur.
Bir kere eskiye göre daha iyi olup olmadığımız tartışılabilir. Kaldı ki, iddianın mantıken doğru şekli
Eskiden,
Yahu,
Kudüs’te şu anda Arapça ezan okunuyor,
Türkiye Müslümanları hürmüş… Pöh!.. Hürriyet şarkıları söyleyen esirler…
Sen, halkın çoğunluğuna mensup olmana rağmen,
ve sonra hür ol. Ben böyle bir hürriyeti yemem, yiyen yesin.
Sonra da durum iyiymiş… Senin olsun bu iyilik!.. Bugünkü durum eskiye göre daha az kötüdür… Böyle konuşursan tartışabiliriz ama
Doğrunun yanlışın, iyinin kötünün, güzelin çirkinin kaynağı (Bir Müslüman için)
Bu ölçülere göre Türkiye’de durum nasıl iyi oluyormuş? Sen
Cinciler bir daire çizerler ve cini bunun içine haps ederler. Biz Müslümanlar da
Tabii ki, bir miktar hürriyetimiz var. Ne kadar? Çağdaşların, resmi ideoloji dini rahiplerinin, Kemalizm brehmenlerinin izin verdikleri kadar.
Müslüman koca hakkını arayamıyor, kadının cezalandırılmasını isteyemiyor. Bu mudur hürriyet?
Peki bugünkü bolluk, zenginlik, lüks, israf, sefahat, maddi kalkınma nedir?
6 Nisan 2011