Başörtüsü Düşmanı Kara Türkler
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 02 Ocak 2019
Başörtüsü yasağına taraftar Beyazlar, İran sistemine taraftardırlar da haberleri yok. İran’ın zıt kutbu, negatifi… İran’da başörtüsü mecburîdir. Ülkeyi ziyarete gelen yabancı turistler, Tahran’daki diplomatların kadınları bile başörtülü gezmek zorundadır. İşte bizim Beyazlar türban yasağının da böyle olmasını istiyor.
Malezya’ya gelince: Orada mecburiyet yok. Çinlilere, Hintlilere, gayr-i Müslimlere baskı yapılmıyor. Müslümanlara da kanunî baskı yapılmıyor. İsteyen örtünüyor, istemeyen örtünmüyor. Orada Müslüman kadınların yüzde sekseni örtünüyormuş. Örtünüyorlar ama nasıl?.. Hür iradeleriyle, dışarıdan herhangi bir zorlama yapılmadan, seve seve, isteyerek örtünüyorlar. Demokratik şekilde…
Malezya’da hürriyet var, çoğulculuk var, çeşitlilik var.
Yeni moda tabirle “Mahalle baskısı” yapılıyormuş. Mahalle baskısını bizim Beyazlar yeni keşf ettiler. Halbuki bu baskı oldum olası var. Sosyal baskı…
Sibirya’nın ikliminin soğuk, Mısır’ın sıcak olması gibi…
Dünyanın en tahammülsüz, en baskıcı, en hoşgörüsüz insanları bizim bir kısım Beyazlardır. Hüviyet kartlarının din hanesinde İslâm yazılı ama onlar İslâm’dan ve dindar Müslümanlardan nefret ediyor.
Çünkü
Müslüman değil; iki dinlidir. Dışta yüzeysel bir İslâm boyası, içte başka bir din. Bir kısmının iki dini yok ama onlar “benzetilmişlerdir”. Beyazların ana prensiplerinden biri
tir.
Kimlere benzemeyecekler? Müslümanlara, Türklere… Onları kendilerine benzeteceklerdir. Bunda da bir dereceye kadar başarılı olmuşlardır.
İçki satan bir market. Ramazan dolayısıyla, dindar bir muhit olan Fatih’teki şubesindeki içki reyonunu perdelemiş… Beyazlar feryad ederler,
Bu adamlarda, dükkanını Ramazan’da kapatan Hıristiyan meyhaneci kadar vicdan ve insaf yok.
İnsanlarda haya (utanma) denilen bir haslet vardır. Medenî, olgun, ince, kibar insanlar haya sahibi olur. İnsan günah işleyebilir. Günahsız insan var mı? Hayalı kişi açıkta günah işlemez. Fark buradadır.
Bizim bir kısım Beyazlarda maalesef haya duygusu yok. Müslüman oruç tutar, onlar rahatsız olur; Müslüman namaz kılar, onlar öfkelenir; Müslüman başını örter, onlar köpürür… Be adamlar, size ne! Siz yatmadan önce Şema Yisrael duasını okuyorsanız biz size kızar mıyız?
Türkiye Malezya gibi olursa bunun size ne zararı olur? Keşke biz de Malezya gibi zengin, huzurlu, sosyal barışa, toplumsal mutabakata, içtimaî mukaveleye sahip bir ülke olabilsek.
Malezya’nın nüfusu bizden az ama ihracatı bizden çok. Orada fert başına düşen gelir, bizden bir buçuk misli fazla. Malezya’da PKK yok. Orada Müslümanların İslâm okulları, Çinlilerin Çin okulları, Hintlilerin Hint okulları var. Herkes kendi kimliğine, kültürüne, lisanına bağlı. Bizdeki kadar suç yok. Bir düzen kurmuşlar, iç barışı pekiştirmişler, geçimleri iyi… Bunun neresi kötü?
Malezya’da aksaklıklar, olumsuzluklar yok mudur? Elbette vardır. Lakin Türkiye ile karşılaştırılınca onlarınki ehvendir (Daha az, daha hafiftir).
Hem Türbana izin verilince Türkiye Malezya’ya benzemez, İngiltere’ye benzer. İngiltere’de 4-5 milyon Müslüman yaşıyor. Okullarda 7 yaşındaki küçük Müslüman kızların bile başörtüsü takmalarına izin veriliyor. Üniversitelere hiç karışan yok, Müslüman bir öğrenci sarıkla veya kavukla gitse karışan görüşen olmaz. Peki siz nasıl bir Türkiye istiyorsunuz? Stalin rejimli, Mao rejimli, Enver Xoca veya Pol Pot rejimli bir ülke mi?
Bırakın hürriyet olsun, bırakın huzur olsun, bırakın toplumsal barış ve mutabakat olsun. Bundan kime zarar gelir? Başını örtmek, İslâmî serpuş giymek gericilikmiş, çağ dışılıkmış. Bırakın bu köhne lafları. Hangi devirdeyiz. Sizin kafa saatleriniz 1930’larda durmuş.
Şu 2007