Başörtüsü Konusunda Sorular
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Şubat 2019
Cuma
(1) Demokrasinin beşiği olan, insan haklarına ve hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı ve saygılı olan, ülkesindeki halka en geniş fikir ve inanç hürriyetini sağlayan İngiltere’de, ilkokuldan üniversiteye kadar bütün Müslüman kızlar, kendileri ve aileleri isterse okullara ve fakültelere başörtüsü ile gidebiliyorlar; bu konuda İngiliz devleti onlara güçlük çıkartmıyor da, Türkiye’de yaşayan ve çoğunluğu teşkil eden Müslümanlar başörtüsü konusunda niçin köstekleniyor, üzülüyor, baskıya mâruz kalıyor?
(2) Dünyanın diğer bütün medenî, ileri, demokrat, kalkınmış, hukukun üstünlüğünü esas kabul etmiş ülkelerinde Müslüman kız öğrencilere başörtüsü serbest de Türkiye’de niçin değil?
(3) Batılılaşmak istiyoruz diyorlar da, niçin Batı ülkelerinin din, inanç, inandığı gibi yaşamak hususunda Müslümanlara tanımış olduğu geniş hakları Türkiye Müslümanlarına tanımak istemiyorlar?
(4) İslâm’da kadınların ve kızların tesettür kıyafetiyle gezip dolaşması Kur’ân ayetleriyle, Sünnet’le, icmâ-i ümmetle ve ondört asırlık bir uygulama ile kesin şekilde sâbit iken niçin “Başörtüsü siyasal İslâm’ın simgesidir” diyerek konuyu çarpıtıyor, başka bir mecraya çekmek istiyorlar? Başörtüsünü bazı arivist ve popülist İslâmcı politikacılar istismar edebilirler ama o esas olarak bir din emridir, bir dinî uygulamadır. Bunu niçin görmezlikten geliyorlar?
(5) Vatandaşların ana temel haklarından ikisi şunlardır: (a) Din, inanç, inandığı gibi yaşayabilmek, (b) Okuyabilmek, tahsil yapabilmek. Başörtüsü konusunda zorluk, engel, yasak, tabu koyanlar bu iki temel hürriyet ve hakkı çiğnemiş ve bir insanlık suçu işlemiş olmaktadır.
(6) Merhum Özal zamanında üniversitelerde ve İmam-Hatip liselerinde başörtüsü serbestti. Yasaklar, 28 Şubat postmodern darbesinden sonra çıkartılmıştır. Demokrasiye ve insan haklarına uygun olan eski uygulama mıdır, yoksa yeni uygulama mı?
(7) Türkiye üniversiteleri resmî ideolojinin fidelikleridir. Oralarda ilimden, irfandan, kültürden, ihtisastan, araştırmadan çok resmî ideoloji edebiyatı ve propagandası yapılmaktadır. Kendilerine güveniyorlarsa başörtülü öğrencileri içeriye alsınlar, derslere soksunlar ve onları açılmaya, başörtülerini atmaya çağırsınlar. Niçin böyle bir şeye cesaret edemiyorlar?
(8) Kore Japon sömürgesi iken Korelilerin ortaokuldan yukarı okul ve fakültelerde okumasına izin verilmezmiş. Türkiye’deki dindar tesettürlü kızların okumalarına, aydınlanmalarına niçin imkân ve izin verilmiyor?
(9) Medeniyet demek örtünmek demektir. Dünyanın her yerinde en sıcak ülkelerde bile medenî insanlar örtünmektedir. Tesettür de, medenî örtünmenin en güzel ve hikmetli bir şeklidir. Çıplaklık bedeviyettir (vahşiliktir).
(10) Onlar için kadınların ve kızların başlarını eşarpla veya başka bir kumaşla kapamalarına engel olmak niçin bu kadar önemlidir? Müslümanlar için tesettür önemlidir; çünkü, tartışılmaması gereken dinî bir emirdir. Peki ötekilerin bu konuda başka ve aykırı inançları mı vardır?
(11) Medeniyetin en geniş ve anayolu bilgilenmek, öğrenmek, aydınlanmaktır. Müslümanları gerici, gayr-i medeni görüyorlarsa, onları medenileştirmek istiyorlarsa, kontrolu kendi ellerinde olan millî eğitim sistemi ve üniversite yollarını onlara niçin kapatıyorlar?
(12) Bir cihan devleti, bir dünya nizamı, bir barış sistemi olan Osmanlı devleti, 16’ncı ve 17’nci yüzyıllarda, 1683 Viyana bozgununa kadar üç kıt’ada büyük fütuhat yapmış; onun yıkılmasından sonra yerinde kırk kadar irili ufaklı devlet kurulmuştur. Osmanlı devleti zamanında bütün İslâm kadınları ve kızları tesettürlüydü. Ülkede yaşayan Hıristiyan ve Musevî kadınları da örtünüyordu. O zamanlar tesettür, başörtüsü devletin ilerlemesine engel teşkil etmemiş de şimdi mi ediyor? Bu hususu bize açıklayıp anlatabilirler mi?
(13) Gerçek laiklikte siyasî sistem dine karışmaz. Laiklikten önce din ve inanç hürriyeti vardır. İnsan hakları ve hürriyetleri ile ilgili bütün bildirge, metin ve beyannamelerde bu hak ve hürriyet zikredilmekte, yeralmaktadır. Din, inanç, inandığı gibi yaşamak hakkı ve hürriyeti evrensel bir “değerdir”.
(14) Bir ülkede siyasî sistem, yönetim şekli, resmî ideoloji; orada yaşayan halkın dini inançları, dinî yaşayışı ile ters düşüyorsa o ülkede büyük bir problem ve çökertici bir hastalık var demektir. Bütün demokratik ve medenî ülkelerde devlet ile din barışıktır, uzlaşmıştır, din ve devlet (yahut siyasî sistem, yönetim) kavgası sadece komünist rejimli ülkelerde, diktatörlüklerde görülmektedir. Fransa laiktir ama orada din-devlet kavgası yoktur. Orada laik devlet Katolik kilisesinin liselerine bütçeden yardım yapar. Orada Hıristiyan tarikatleri serbesttir, manastırlar vardır. Devlet onlara karışmaz, onları yasaklamaz.
(15) Dünyanın bütün demokrat, medenî, ileri, hukuklu ülkelerinde Müslümanlar güven ve adalet içinde yaşamaktadır. 11 Eylül’den sonra bazı baskılar yapılmışsa da, kendi halinde yaşayan hiçbir Müslümana baskı yapılmamaktadır. Üniversitelere başörtüsü ile giden hiçbir dindar kız öğrenciye “Giremezsin, başını açacaksın!..” denilmemektedir.
(16) Bu gibi önemli konularda medenî ve demokrat Batı ülkelerinde referandum (halkoylaması) yapılmakta, halkın çoğunluğunun isteğine göre hareket edilmektedir. Ülkemizde niçin başörtüsü konusunda bir referandum yapılmamaktadır?
(17) Sayın Cumhurbaşkanımız ülkenin, halkın, devletin başkanıdır. İhtilaflı meselelerde taraf olmaması, tarafların üzerinde bulunması, arabuluculuk ve hakemlik yapması gerekir.
(18) Din konusunda ne devlet, ne yargı, ne yönetim, ne de resmî ideoloji son ve kesin sözü söyleyebilir, bir karar verebilir. Dinler tartışılmaz. Dinlerin hükümleri, onun yetkili otoriteleri, gerçek din alimleri tarafından yorumlanabilir. Laik devlet, başörtüsü konusunda taraf olmamalıdır. 08 Mart 2003