CumaBir sıkıntı, problem, ihtilaf, anlaşmazlık olunca bunu gidermek için çareler ve çözümler araştırılması, bulunması, bunların hayata geçirilmesi gerekir. Çare ve çözüm ararken dikkat edilmesi gereken şartlar vardır:

(1) Kaç çare ve çözüm ihtimali varsa bunların hepsi düşünülmeli, bulunmalıdır.

(2) Bunların kuvveden fiile, yâni düşünceden uygulamaya, aksiyona nasıl geçirileceği üzerinde kafa yorulmalıdır.

(3) Çare ve çözümler plansız, programsız, karmakarışık şekilde değil, bir nizam ve intizam dahilinde uygulanmaya konulmalıdır.

Marmara İlahiyat Fakültesinde başörtüsü krizi bütün şiddetiyle sürüyor. İnsan hakları, hukuk, vicdan, akıl, sağduyu bakımından yüzde yüz haklı olan Müslümanlar, çare ve çözüm üretemedikleri için bocalayıp duruyor. Bu konuda hatırıma gelenleri, çare ve çözüm tekliflerimi aşağıda kısa kısa yazıyorum:

A. Bu başörtüsü krizini İslâmcılar, dindarlar, siyasal İslâm halledemez. Onların lütfen ve merhameten devreden çıkmaları gerekir. Bu konuda, hukuka, insan haklarına saygılı laikler, çağdaşlar, sosyal demokratlar ile temasa geçilmeli ve onların yardımları temin edilmelidir.

B. Gazeteci ve düşünür Gülay Göktürk hanımefendi ateist olduğunu açıkça ve cesaretle beyan etmektedir ama başörtüsü konusunda da dindar kızlardan yanadır, onları desteklemektedir. Göktürk gibi medenî, haysiyetli, insan haklarına ve hukuka saygılı aydınlar ve entelektüellerle görüşülmelidir.

C. Başörtüsü krizinin çözümü konusunda en önemli isimlerden biri Rahşan Ecevit’tir. Rahşan hanım yeşil ışık yakarsa bu problem çözüme kavuşur. Ondan randevu istenmeli, kabul ettiği taktirde kendisine yazılı bir metin takdim edilmelidir. Sadece şifahî (sözlü) müracaat yetmez. Bu yazılı beyanı ve belgeyi çok güçlü ve maharetli bir kimse veya ekip hukuk ve insan hakları ışığında hazırlamalıdır.

Gazetede resimlerini gördüm, yüreğim sızladı, şu soğuk kış gününde fakülteye alınmayan başörtülü İlahiyatlı kızlar açık havada iftar yapıyorlar. İlahiyat Fakültesi dekanı Zekeriya Beyaz’ın sorumluluğu, vebali büyüktür. İcabında yüzbinlerce, milyonlarca kaliteli, ciddi broşür basılarak kamuoyu bu konuda harekete geçirilmelidir. İlahiyat tahsil eden dindar kızların başlarını örtmelerinden daha tabiî, daha normal ne olabilir. Bunları, başları örtülü diye fakülteye almamak çok vahim, çok utanç verici bir hukuk ve insan hakları ihlalidir. Vahim bir insanlık suçu işlenmektedir.

Bu konuda Diyanet İşleri Başkanlığı bir şey yapamıyor. Çünkü devlete bağlı bir genel müdürlük seviyesindedir, eli kolu bağlıdır.

Başörtüsü konusunda gerektiğinde Rum patriğinden, Ermeni patriğinden, Yahudi Hahambaşısından ve diğer ruhanî liderlerden, papadan yardım istenmelidir. Onlara heyetler gönderilmelidir.

Ülkemizde dört ayrı Mason teşkilatı faaliyet gösteriyor. Bunların bir kısmı ateist ve agnostiktir, bir kısmı ise kainatın yüce mimarı olan Allah’a inanmakta, Allah inancına sahip olmayanları bünyelerine almamaktadır. Biz Müslümanların, Masonlarla büyük ihtilaflarımız vardır. Buna rağmen onların bazılarından, ehl-i insaf olanlarından yardım ve destek istenmelidir. Bu gibi işlerde Müslümanların ağırlığı yoktur ama Masonların büyük ağırlığı ve tesiri vardır. İnsanlık, eşitlik, kardeşlik, adalet deyip duruyorlar. İsteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki yüzü kara demişler. Müracaat edilsin, bakalım sayın Masonlar ne diyecekler…

Üniversiteli gençler bu gibi krizleri sadece kendi kafalarıyla çözemezler. Böyle işler yaşını başını almış, firasetli, tecrübeli, birikimli, güçlü, vasıflı, üstün kişi ve ekiplerle hal yoluna konulur.

Başörtüsü, tesettür dinî, İslâmî bir olgudur. Bunun siyasallaştırılması yanlıştır. Başörtüsünü siyasal İslâm’ın bir simgesi olarak görmek ve göstermek büyük bir hatâdır. Başörtüsü krizini siyasî rant konusu yapmak isteyenlere fırsat verilmemelidir.

Ç. Müslümanların, bugünkü tesettür kıyafetleriyle bu savaşı kazanmaları çok zordur. Çok geç kalınmıştır ama yazmakta yine yarar var. Müslümanlar yirmi sene önceden, Paris’teki bazı büyük modaevleriyle anlaşarak üniversiteli dindar kızlar için çok kaliteli kıyafetler hazırlatmalı idiler. Bu işi, Ziyaülhak zamanında Pakistan havayolları yapmıştı. Sanırım Dior müessesesi ile anlaşmışlar, uçak hostesleri için bütün dünyanın beğeneceği bir kıyafet çizmişlerdir. Niçin Paris’te hazırlanan bir tesettür kıyafeti? Çünkü böyle bir şey ile, “Tesettür çağdışıdır, gericiliktir” diyenler susturulmuş olacaktır. İslâmî kesimde bu işi yapacak para, maddî imkân var ama kafa ve kültür yok. Kırsal kesim, varoş, gecekondu, marjinal zihniyet ile bu savaşın kazanılması mümkün ve muhtemel değildir.

D. Konuyu gündemde tutmak gerekir.Sadece dinî gazetelerin ve dergilerin arada bir yazmalarıyla mesele hallolunmaz. Başörtüsü krizi ile ilgili Türkçe, İngilizce, Arapça, Fransızca broşürler, bültenler çıkartılması gerekir. Ancak bunlar rastgele kalitesiz yazı ve resimlerle doldurulursa yine bir kıymeti olmaz, masraflar boşa gider. Kaliteli olmaları şarttır.

E. Üniversitelerdeki başörtüsü krizini başları açık gezen insaflı, vicdanlı, hukuka ve insan haklarına saygılı, demokrat ruhlu çağdaş laik hanımlar halledebilir. Onlarla görüşülmeli, onların yardımları ve destekleri kazanılmalıdır. Medenî insanlar “Biz sizin gibi düşünmüyoruz, sizin görüşlerinizi paylaşmıyoruz ama sizin haklarınızı sonuna kadar destekleyeceğiz” diyebilen kimselerdir.

F. Bu gibi ihtilaflarda, anlaşmazlıklarda, krizlerde kırıcı, kesip atıcı, radikal hareket edilmemelidir. Önce karşı tarafa kendimizi anlatabilmemiz icab eder.

G. Bütün medenî ülkelerde dindar Müslüman kızlar üniversitelere başörtüsü, tesettür kıyafeti ile gidebiliyor da bizde niçin gidemiyor? Bu konuda fotoğraflı, belgeli broşürler çıkartılmalıdır.

Ğ. Başörtüsü yasağı konusunda Nuh deyip Peygamber demeyen sertlik yanlısı yasakçıların yumuşatılması için neler yapılabilir, buhususda çok iyi düşünülmeli ve çare ve çözümler bulunmalıdır. 24 Kasım 2001