BAŞÖRTÜSÜ/TESETTÜR Müslüman kızların ve kadınların sembolüdür. Başörtüsü bir tür bayraktır. Başörtüsü din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyetinin simgesidir.

Başörtüsü İslam kadınlarının hürriyeti demektir. Başörtüsüne

kölelik

diyenler yanılıyor. Asıl kölelik, bazı talihsiz kadınlara üstünde TC anteti bulunan resmî vesikalar verilerek KDV’li fuhuş yaptırılmasıdır.

Tesettür Kur’anla, Sünnetle,icmâ-i ümmetle sâbit mutlak bir farzdır. Tesettürü inkar eden İslam’dan çıkar.

Mini eteğe, bikini mayoya, şehevî kıyafetlere izin verip, onlara tolerans gösterip de tesettüre izin vermemek eşitlik prensibine aykırıdır.

Tesettür üzerindeki baskılar ve tabular, sosyal barış ve uzlaşma önündeki büyük bir engeldir.

Başörtüsü yasağı uygarlık değil, bedevîliktir.

Medeniyetten uzak kalmış

aborjinler

çıplak gezer.

Tesettür Yahudilikte de vardır, Hıristiyanlıkta da. Kadınlara ve kızlara şehvet gözlüğüyle bakmak ahlâksızlıktır.

Tesettür bütün medenî, ileri, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş, insan haklarına saygılı ve bağlı ülkelerde serbesttir.

O ülkelerde üniversite talebeleri, Müslüman kadın doktorlar, Müslüman kadın polisler, Müslüman memureler

mesleklerini, hizmetlerini başörtülü olarak icra edebilirler.

Temel insan haklarına, din ve inanç hürriyetine aykırı bütün yasaklar,

âdil yasaklar değil, zâlimâne yasaklardır.

Devletin TC başlıklı resmî

“vesikalar”

vermesine ses çıkartmayıp da, başörtüsüne saldıranlar diktatör ruhlu insanlardır.

Tesettür konusunda

Gizli Yahudilerin ve Gizli Hıristiyanların

, Müslüman çoğunluğa baskı yapmaya, onu ezmeye, onu sindirmeye hakkı yoktur.

Başörtüsü yasağı derin devlet terörüdür.

Bu yasağın ve tabunun hukukla, medeniyetle, adaletle, insafla, bilgelikle hiçbir ilgisi yoktur.

Başörtüsünün serbest bırakılması, ülkemizin İngiltereye, İsveçe, Norveçe, Kanadaya, İsviçreye, Almanyaya, Avusturyaya, Fransaya ve diğer medenî ve demokrat ülkelere benzemesi demektir.

Başörtüsü yasağı faşist bir yasaktır,
ideolojik bir yasaktır.

Müslüman Türkiye halkı ilhamını

Sabatay Sevi’

den değil,

Hz. Muhammed’ten

(Salat ve selâm olsun ona) alır. Azınlıkta olan Sabataycıların çoğunlukta olan Müslümanlara baskı yapmaya hakkı yoktur.

Müslümanların din, inanç, inandığı gibi yaşamak, kılık kıyafet, kültür, lisan, yazı hürriyetlerini kısıtlayan kanunlar insan haklarına aykırıdır ve hür vicdanlar, aydın kafalar tarafından kabul görmez.

Başörtüsü yasağı bir şiddet hareketidir, bir terördür.

Vaktiyle

Türkçe Ezan mecburiyeti

de böyle bir yasaktı. 1950’de kaldırıldı. Başörtüsü yasağı da inşaallah kaldırılacaktır.

Müslüman kadın hukukçular, Müslüman kadın doktorlar, Müslüman kadın öğretmenler ve profesörler, Müslüman kadın polisler hizmet ve memuriyetlerini başörtüsü ile serbestçe yapabileceklerdir.

Başörtüsü sadece üniversitelerde değil, ilkokuldan itibaren bütün okullarda serbest olacaktır. Bunun önüne hiçbir güç geçemez.

Başörtüsü yasağı tarihî bir ârızadır, giderilecektir.

(İkinci yazı) Sıra Ayasofya’da…

SUMELA manastırında

Ortodokslar

tantana ile âyin yaptılar… Van gölündeki

Aktamar
kilisesine

kocaman bir haç takıldı ve Ermeniler tantana ve debdebe ile âyin yaptılar…

Sıra Ayasofya’da…

Müslümanların da bu camide Cuma namazı kılmalarına izin verilmelidir.

Birtakım rivayetler kulağıma geliyor:

Hıristiyanlara Pazar âyini, Müslümanlara Cuma namazı izni verilecekmiş…

Sakın ha, sakın ha, sakın ha!.. Böyle bir şey cür’etten de öteye cinnet olur. Ayasofya bizimdir

. İstanbul elimizden çıkmadıkça orada çan çalınamaz.

Biz diyalog taraftarıyız, çan çaldırırız

mı diyorlar?.. Sakın böyle bir şeye teşebbüs etmesinler. Biz BOP’cuyuz, yaparız mı diyorlar. Hele bir yapsınlar!.. Fatih’in vakfiyesini bir kat daha çiğnemiş olurlar…

Müslümanların lânetine mâruz kalırlar… Allah’ın gazabına uğrarlar.

Ayasofya’nın minareleri ne zaman yıkılır, orada ne zaman çan çalınır, Nasranî âyini yapılır?..

Haçlılar İstanbul’u aldıkları zaman.

Ondan önce olmaz!..

1205’te de Katolik Haçlılar İstanbul’u feth etmişler, Ortodoks kardeşlerini öldürmüşler, kadın ve kızların ırzına geçmişler, şehri yağmalamışlardı.

Ayasofya’nın içine, yağmalanan eşyayı yükleyip götürmek için atlar, katırlar, eşekler sokmuşlar, bu hayvanlar mabedi pislemişlerdi

. Patriğin vaaz kürsüsüne bir Latin orospu çıkartmışlar ve ona dini tahkir eden iğrenç konuşmalar yaptırmışlardı.

Evet,Sumela’dan, Aktamar’dan sonra sıra Ayasofya’da…
Kilise olarak değil, cami olarak…

12 Ekim 2010