Güney Kore halkının yüzde elli ikisi Hıristiyan olmuş. İslâmiyet o ülkeye, bundan yarım asır önce Kore savaşına katılan Türk birliği ile girmiş, o zamanlar az sayıda Koreli Müslüman olmuştu. Daha sonra Seul’de bir cami yapılmış, Müslümanların sayısı çoğalmış, bir İslâm teşkilatı kurulmuştur ama dinimiz o ülkede Hıristiyanlık gibi yayılmamış, taraftar bulmamıştır. Bu başarısızlığın ve geri kalışın sorumluluğu elbette İslâm dünyasına aittir. İslâmiyet Kore’de niçin Hıristiyanlık gibi başarılı olmadı konusu incelenmeli ve ciddî bir rapor yazılmalıdır. Bunu kim yazacaktır?

Dünyanın bir başka tarafında, Fransa’da ise İslâm hızla ilerliyor. Resmî kaynaklara göre orada

dört milyon Müslüman

yaşıyormuş. Belki de daha fazla.

Hıristiyanlık gerilerken nice Fransız İslâm’a sığınıyormuş.

Önümüzdeki elli yıl içinde Fransa’nın bir İslâm-Akdeniz ülkesi olacağı söyleniyor. Sadece Fransa değil, ABD’nin, İtalya’nın da Müslümanlaşacağı konusunda senaryolar üretiliyor. Devletlerin gizli teşkilatları, istihbarat kurumları bu konuda raporlar hazırlıyormuş, fakat bunlar halka duyurulmuyormuş.

ABD, Üçüncü Dünya’da, İslâm aleminde ve Türkiye’de tam bir demokrasi ve insan haklarının yüzde yüz uygulanmasını istemiyor ama kendi ülkesinde demokrasi vardır, insan haklarına riayet edilmektedir. Müslümanlık bu serbestlik içinde yayılıyor, taraftar kazanıyor.

Fransa da medenî, ileri, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş bir ülkedir. Anayasa’sında laiklik ilkesi yazılı olan tek demokrat ülkesi odur. Orada üniversite seviyesinde değil, sadece lise seviyesinde bazı başörtüsü kavgaları görülse de, vatandaşların İslâm’ı kabul etmeleri hususunda herhangi bir resmî baskı mevzubahis değildir.

Önemli hadiseleri takip eden vatandaşlarımız, Fransa’da son haftalarda, Levi adında bir Yahudi’nin biri onaltı, biri onsekiz yaşında olan

iki kızının Müslüman olduğunu

, ikisinin de çarşafa girdiğini, kızların okuduğu lise idaresinin buna karşı çıktığını, Müslüman çocukların disiplin kurulu kararıyla okuldan atıldıklarını, bu atılma hadisesinin ülke çapında yankı yaptığını, lehte ve aleyhte hayli konuşulduğu ve yazıldığını bilirler. Bu hadisede dikkati çeken husus şudur: Müslüman olan iki kızın Yahudi babaları, kızlarının tercihini saygı ile karşılamış, onların haklarını korumak için bir avukat tutmuş, elinden geleni yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir. Levi’nin inanan, dindar bir Yahudi olmadığını da bu arada kaydedelim.

Alma ve Lila adındaki iki kızın büyükanneleri

Ginette Lévy’nin Le Monde gazetesinde bir mektubu yayınlandı

(10.10.2003