Cumartesi

 

Yazılarımdan birinde, başörtüsü meselesini koyu dindarların tek başlarına halledemeyeceklerini; bu hususta demokrat, medenî, aklı başında, insan haklarına bağlı ve saygılı çağdaş aydınların öncülük etmesi gerektiğini yazmıştım.

Böyle bir teşebbüse Tercüman (Ilıcakların) gazetesinin geçtiğini memnuniyetle öğrenmiş bulunuyorum. Tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

Bu memlekette en gerici, en fanatik, en agresif zümre; fosilleşmiş ideolojik dogmaların azad kabul etmez köleleri durumuna düşmüş olan bir takım sözde aydınlardır. Hemen şu hususu da belirteyim ki, onlar ideolojilerini Mustafa Kemal Paşa’nınmış gibi gösteriyorlar. Bugünkü mâlum ideoloji ile Atatürk’ün arasında hiçbir bağ yoktur. İşlerine ve kolaylarına geldiği için M.Kemal’i kullanıyorlar, o kadar…

Şimdi bağnaz, militan, agresif, anti-demokratik zihniyetli birtakım yazarlara soruyorum:

1. “Fransa’da Türban yasaklandı…” diyerek zil çalıp oynuyorsunuz ama bilmiyor musunuz ki, o ülkenin bütün üniversitelerinde, yüksek okullarında, özel liselerinde, Katolik liselerinde türban serbesttir. Orada Müslümanların

“İslâm Koleji”

açma hakları vardır ve böyle bir koleji de açmışlardır.

2. İngiltere’de, ilkokuldan üniversiteye kadar bütün eğitim kurumlarında Müslüman kızların başlarını örtmeleri serbesttir. Büyük Britanya’da, bütün liselerde sabahleyin, ilk derse başlanmazdan önce okulun kilisesinde bütün öğrenciler toplanır ve ibadet ederler. Bu ibadete katılmak mecburîdir. Katılmamak isteyenlerin velilerinden yazılı kağıt getirmeleri gerekir.

3. Daha birkaç gün önce medenî, ileri, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş

Avusturya Millî Eğitim Bakanı hanım,

“Bizde başörtüsü yasağı diye bir şey yoktur ve olamaz…”

demedi mi?

Türkiye’deki başörtüsü yasağı nedir?

– Din, inanç, vicdan hürriyetine aykırıdır.

– Evrensel insan haklarına aykırıdır.

– Adalete ve insafa aykırıdır.

– Eşitlik ilkesine aykırıdır.

– Millî kimlik ve kişiliğe aykırıdır.

– Gerçek laikliğe aykırıdır. Çünkü başörtüsü dinî bir emirdir. Rejim gerçekten laikse dine karışmamalıdır, dine saygılı olmalıdır.

Yasakçılar, tabucular, baskıcılar “Efendim, bu konuda tüzükler var…” bahanesini ileri sürüyorlar. Bu gerekçenin hukuk, mantık, insaf ve adalet karşısında hiçbir kıymeti ve ağırlığı yoktur. Başörtüsüne yasak getiren tüzükler, hukuka, adalete, Anayasamızın ruhuna, evrensel insan haklarına, millî iradeye aykırıdır.

Bu yasak o kadar gariptir ki; halkın oylarıyla iktidar başı olmuş bir başbakan bile, Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna eşini, başı örtülü olduğu için götürememektedir. Götürse ne olacak. Kapıdan geri çevrilecek, yani kovulacak…

Yıllar boyunca İngiltere kraliçesinin başı örtülü nice fotoğrafını görmüşümdür. At yarışlarını takibe gider, kraliyet locasında oturur. Hava rüzgârlıdır, başında bir eşarp vardır…

Başörtüsü sadece İslâm’a mahsus bir örtünme şekli değildir. Evrenseldir. Bütün dinlerde, bütün medeniyetlerde vardır. Cumhuriyet ne demektir? Fazilet (erdem) üzerine kurulu bir idare şekli, bir sistem demektir. Erdemli bir sistemde antidemokratik yasaklar, tabular, öcüler olmaz.

“Ya başını açarsın, yahut seni okutmam…”

demek adalete, eşitlik ilkesine, insafa, demokrasiye, insan haklarına uyar mı?

Medenî Hıristiyan ülkelerde bile böyle bir yasak yok iken Müslüman Türkiye’de olması ayıp değil midir, utanç verici değil midir? Başı örtülü dindar kızları iç-düşman, cumhuriyet için tehlike ve tehdit olarak görmek akıllı, bilge, medenî kimselere yakışır mı?

Madem ortada bir ihtilâf var, buyurun millete sorun. Başörtüsü konusunda bir halk-oylamasına başvurun. Bakalım halk ne diyecek? Halkın isteği, iradesi, tercihi onların işlerine gelmez.

Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın da başı örtülüydü. Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın 1920’lerdeki fotoğraflarına bakınız. Sımsıkı giyinmiş, öylesine tam bir tesettür ki, gerekli olmadığı halde ellerini bile eldivenlemiş. Medenî insanlar ihtilâflı konuları efendice, müsbet bir zihniyetle müzakere eder, tartışır. Var mı böyle bir şeye cesaretiniz.

Maalesef bazıları milletin gözlerinin içine baka baka yalan söylüyor. “Fransa’da türban yasaklandı…” diye yasağı genel mutlak olarak gösteriyor. Bu, bir saptırma değil midir?

Fransa’da üniversitelerde ve yüksek okullarda başörtüsü yasak mı?.. DEĞİL!

Özel lise ve kolejlerde yasak mı?.. DEĞİL!

Katolik liselerinde yasak mı?.. DEĞİL!

O laik ülkede Müslümanların özel İslâm Lisesi açmaları serbest mi? Serbest!

O halde nasıl oluyor da bazı gazeteler utanmadan başörtüsü yasağını genel ve mutlak olarak gösteriyorlar. Böyle bir şey ahlâka uyar mı?

Millî eğitimdeki ve üniversitelerdeki dindar kızların başörtüsü takmaları gericilik olurmuş… Kim çıkardı bunu? İngiltere’de, Avusturya’da, İsveç’te, öteki medenî ülkelerde gericilik olmuyor da, bizden niçin oluyor? Onların zoru başörtüsü, laiklik falan değildir. Rant, hakimiyet meselesidir. Müslümanların, dindarların okumasını, yetişmesini istemiyorlar. Müslümanları cehâletle terbiyle etmek, dizginlemek istiyorlar.

Hani eğitim ve üniversiteler ışıktı, aydınlıktı… Niçin dindar kızların bu ışıktan, bu aydınlıktan faydalanmasını istemiyorsunuz? Yakın tarihimizde bu ülkenin, bu halkın, bu devletin trilyonlar (evet trilyonlarca… Asla mübalağa etmiyorum) doları bir takım patrisyenler, birinci sınıf vatandaşlar, zâdegân, resmî ideoloji brehmenleri tarafından rantlanmıştır. Onlar yağlı ballı rant kaynaklarını ellerinden kaçırmak istemiyorlar.

Anadolu’da fabrikalar kurulduğu, dindar kesim sanayie el attığı vakit ne kadar dehşete düşmüşler, korkmuşlardı. “Yeşil sermaye…” diye yeri göğü inlettiklerini umutmadık. Bre nâbekârlar! Bu memleketin çocuklarının fabrika, atölye, holding kurmalarından niçin bu kadar korkuyorsunuz?

Başörtüsü, okumaya mâni değildir. Başörtüsü, demokrasiye aykırı değildir. Başörtüsü, medeniyet dışı bir giyim şekli değildir. O halde niçin korkuyorsunuz bir bezden, bir örtüden bu kadar? Mutlaka bir bildiğiniz var? Gericilikmiş… Bırakın bu hezeyanları artık. Kabak tadı verdi gericilik masal ve mavalları.

Siz sayı bakımından çoğunlukta olan Müslümanların keyfiyet, vasıf bakımından güçlenmelerini istemiyorsunuz. Siz Türkiye üzerindeki Pembe hegemonyayı sürdürmek istiyorsunuz.

Başörtüsüne karşı bütün gerekçeleriniz boştur, temelsizdir. Bu yasağı daha ne kadar sürdürebilirsiniz?

Not:

Bugün İstanbul’da yapılacak,

“Irak’taki katliamı protesto mitingine”

katılmalarını bütün okuyucularımdan önemle rica ediyorum. İhmal etmeyelim. Yarın aynı felâket bizim de başımıza gelebilir. Böyle mitingler -ihlâs ile yapılmaları şartıyla- bir nevi emr-i mâruf ve nehy-i münker faaliyetidir. Nüfusu 10 milyon olan Yunanistan’da, hüviyet kartlarından din hanesi çıkartılmak istendiği zaman bir milyon, evet bir milyon kişilik bir protesto yürüyüşü yapılmıştı. Bakalım 15 milyonluk İslam şehri İstanbul’daki mitinge kaç kişi katılacak? Tarih boyunca ihmal, gayretsizlik, gaflet, nemelâzımcılık, duygusuzluk, şuursuzluk, aksiyonsuzluk nice Müslüman toplumun batmasına ve bitmesine sebep olmuştur.

28 Kasım 2004