Çarşamba

Onlar batıcılık taslıyorlar ama Batı’daki her şeyin tersini yapıyorlar. Madde madde açıkça izah edeyim:

(1) Bütün batı ülkelerinde gerçek demokrasi uygulanıyor; ülkeleri halkın seçtiği kadrolar idare ediyor; önemli konularda referandum (halkoylaması) yapılıyor, halk nasıl karar verirse ona göre hareket ediliyor. Bizde ise demokrasinin, halk iradesinin, çoğunluğun üzerinde bir irade var, onun dediği oluyor, ona karşı çıkanın anasından emdiği süt burnundan getiriliyor.

(2) Bütün batı ülkelerinde ya gerçek hukuk devleti var, yahut hukukun üstünlüğü prensibi var. Son sözü hukuk söylüyor. Bizde ise hukukun üstünlüğü yok, kanun var. Kanunların bir kısmı da hukuka ve adalete uygun değil.

(3) Batı ülkeleri içinde bir tek Fransa’da laiklik var. Orada da din-devlet kavgası yok. Din ile devlet anlaşmış, uzlaşmış vaziyette. Devlet dine karışmıyor, din de devlet işlerine burnunu sokmuyor. Diğer batı devletlerinin anayasalarında laiklik ilkesi yok. Demokrasinin ve hukukun beşiği olan İngiltere’de din-devlet birliği sistemi mevcut. Orada hükümdar aynı zamanda millî Anglikan kilisesinin başıdır. Almanya’da “Hıristiyan Demokrat Partisi” adında bir parti var ve iktidar olup ülkeyi ve devleti idare ediyor.

(4) Batı ülkelerinde siyasî rejimler millî kimliğe, millî kişiliğe, millî kültüre cephe almıyor; yeni bir insan tipi meydana getirmek için birtakım baskılara ve zorlamalara başvurmuyor. Bizde ise millî kimlik, kültür ve kişilikle açıkça veya sinsice savaşılıyor, yeni bir insan tipi oluşturmak için fuzulî ve başarısız kalmaya mahkûm akılsızca işler yapılıyor.

(5) Batı ülkelerinde ülkenin yazılı-edebî dilini değiştirmek için siyasî baskı yapılmıyor, devlet gücüyle birtakım zorlamalara, manipülasyonlara başvurulmuyor. Lise mezunu bir İngiliz Shakespeare’i, bir Fransız Racine’i, Molière’i, bir Alman Schiller’i, bir İspanyol Cervantes’i kolayca okuyup anlayabiliyor. Bizde ise, yazılı-edebî lisana o kadar müdahale edilmiştir ki, genç nesiller 1950’li yıllarda yazılmış kitapları, romanları bile okuyup anlayamıyorlar, bu yüzden bunların “sadeleştirilmiş” metinli baskıları yapılıyor.

(6) Yine hiçbir batı ülkesinde alfabe konusunda bir kopukluk yoktur. Bizde ise genç nesiller 1928’den önce basılmış ve yazılmış kitapları okuyamıyorlar, anlayamıyorlar, bunlardan yararlanamıyorlar.

(7) Demokrat, insan haklarına hürmetkâr, hukuka saygılı, millî kimliği koruyan batı ülkelerinde millî tarih üzerinde tabular, yasaklar, ambargolar yoktur. Bizde ise, iki tarih vardır: Biri gerçek tarih, ötekisi resmî ideolojik tarih. Birincisi üvey evlat muamelesi görmekte, ihmal edilmekte, ikincisi ise çeşitli destekler, teşvikler, sübvansiyonlar ile ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Batı ülkelerinde “Memlekete sokulması yasak on binlerce sakıncalı ve muzır kitap, risale, gazete, dergi, makale, araştırma” yoktur.

(10) Batı ülkelerinde artık devletin, siyasî sistemin resmî ideolojisi yoktur. Portekiz’de Salazarizm, İspanya’da Frankizm, Almanya’da Nazizm, İtalya’da Faşizm tarihe karışmıştır.

(11) Batı ülkelerinde en geniş şekliyle din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti vardır. Bu hürriyet demokrat, insan haklarına hürmetkâr ve riayetkâr, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş bütün medenî rejimlerin tartışmasız kabul ettikleri en temel değerdir. Batı ülkelerinde yaşayan dindar Müslüman kızlar üniversitelere başörtüsüyle serbestçe gidebilmekte, onları bu konuda hiçbir güç rahatsız etmemektedir. İngiltere’de ilkokula giden Müslüman kızlar, aileleri isterse başları örtülü olarak okuyabilmektedir. Bu konuda güçlük çıkartan tek ülke Fransa’dır. Orada da, başörtüsü ihtilafı konusunda son sözü bağımsız mahkemeler söylemektedir.

(12) Medenî batı ülkelerinde fikir ve görüşlerinden dolayı vatandaşlar, aydınlar, gazeteciler, fikir adamları rahatsız edilmemekte, mahkemelerde süründürülmemekte, zindanlarda çürütülmemektedir. Bizde ise…

(13) Bütün batı ülkelerinde hem onların yerli vatandaşları, hem de oralarda yaşayan yabancılar, göçmenler güven içinde, korkusuzca yaşayabilmekte; can, mal, ırz, din, mülkiyet konusunda güvence altında bulunmakta; her hangi bir haksızlığa mâruz kaldıkları takdirde hakları aranmakta, kendilerine yardım edilmektedir.

(14) Tarih boyunca her ülkede her zaman olduğu gibi batı ülkelerinde de rüşvet, suiistimal vak’aları görülmekte, lakin tesirli emniyet ve adalet güçleri tarafından bunların üzerlerine gidilip failleri cezalandırılmaktadır. Hiçbir medenî, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş batı ülkesinde genelleşmiş bir kokuşma, rüşvet, talan, soygun, haramilik, hortumlama, yağma hareketi yoktur.

(15) Bütün ileri, medenî, gelişmiş, demokrat batı ülkelerinde sanayie, üretime, ziraata, ticarete, emeğe, çalışıp kazanmaya büyük önem verilmekte; aşırı faizden, enflasyondan, hesapsız kitapsız borçlanmadan uzak durulmaktadır.

(16) Uyuşturucu ticareti ve alışkanlığı batı ülkelerinin en büyük derdidir ama hiçbir batı ülkesi uyuşturucu ticaret ve trafiği konusunda dünya birincisi değildir.

(17) Bütün medenî, demokrat, güçlü batı ülkelerinde çok güçlü bir eğitim sistemi vardır, yine çok güçlü üniversiteler vardır. Bu ülkeler her yıl çeşitli Nobel ödülleri kazanmaktadır. Oralarda eğitim ve üniversite sistemleri resmî ideolojinin zebunu ve esiri değildir.

(18) Medenî, demokrat, hukukun üstünlüğünü kabul etmiş batı ülkelerinde her hangi bir skandal patlak verince başbakanlar, bakanlar, büyük bürokratlar istifa etmekte, hattâ bazılarının siyasî veya bürokratik kariyerleri sona ermektedir.

(19) Medenî ve demokrat batı ülkelerindeki siyasî partilerin iç yapıları, bünyeleri demokratiktir. Orada partiler aşiret, mafya, gangsterlik teşkilatı gibi çalışmazlar. Oralarda parti genel başkanları bir mutlak hükümdar gibi ölünceye kadar liderlik makamında kalmazlar.

(20) Hiçbir demokrat, medenî, ileri, hukuklu batı ülkesinde derin devlet denilen ve mahiyeti, künhü bilinmeyen bir heyûla yoktur.

(21) Batı ülkelerinde kötülükleri dengeleyecek iyilikler vardır. Bu ülkelerde hiçbir siyasî iktidar kendi halkına zıt gitmez. Hiçbir batılı devlet; ülkesindeki din ile, millî kimlik ile, millî kültür ile savaşmaz, mücadele etmez.

Bizdeki bir kısım batıcılar, samimî olarak, gerçekten batıcı iseler batı ülkelerindeki uygulamalardan ibret alsınlar ve bunları Türkiye’de de hayata geçirsinler. Hem batıcı geçinecekler, hem de batının prensiplerine, tatbikatına taban tabana zıt işler yapacaklar. Bu, dehşetli bir çelişki değil midir? 26 Nisan 2001