Salı

Batı dünyası ve medeniyeti din konusunda homojen bir yapıya sahip değildir, çeşitlilik arzetmektedir. Bu konudaki gerçekleri ve bunlara dayanan görüşlerimi maddeler halinde sunuyorum.

1. Batı Avrupa ülkeleri genellikle dinsizleşirken, Amerika’da dindarlık ilerlemektedir. Meselâ son günlerde ABD’de kız erkek karışık karma okulların kaldırılmasına yönelik bir uygulama başlamıştır ve orada devlet lise ve üniversite gençlerinin iffetli olmaları, evlenmeden önce serbest cinsî münasebete başlamamaları konusunda propaganda yapmaya, bu iş için büyük paralar harcamaya yönelmiştir. Amerika’da devlet ve din ayrıdır ama din ve hayat, din ve siyaset içiçedir.

2. Avrupa’da dinsizlik yayılmakla birlikte, insanlığın temel evrensel haklarından olan din, inanç, inandığı gibi yaşamak, devletin din işlerine karışmaması gibi haklara ve hürriyetlere büyük titizlikle riayet edilmektedir.

3. Geçen Cumartesi günü yayınlanan yazımda da beyan ettiğim gibi(.) medenî, ileri, hukuklu, demokratik bir ülke olan Hollanda’da ilkokuldan üniversiteye kadar Müslüman kız çocukları başları örtülü olarak devlet okullarına gidebilmekte, onları hiçbir makam ve şahıs rahatsız etmemekte, engellemeye kalkışmamaktadır.

4. Son yirmi beş yıl içinde Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde İslâm Hıristiyanlıktan sonra ikinci din haline gelmiştir.Batı ülkelerinde yaşayan Müslümanlar, İslâm dünyasındaki devletlerdekinden çok daha geniş bir din hürriyeti ve güvenlik içinde bulunmaktadır.

5. Avrupa ülkeleri içinde anayasasında laiklik ilkesi olan tek ülke Fransa’dır. Başörtüsü konusunda orada bazı rahatsızlıklar, tenkitler, engellemeler olmakta ise de Fransa bir hukuk devleti olduğu ve orada yargı bağımsız olduğu için Müslümanlar fazla mağdur olmamaktadır.

6. Türkiye’deki bazı aşırı, militan, fanatik Batıcılar büyük ve utanç verici bir çelişki içinde bulunuyor. Hem Batı Batı, tolerans tolerans diyorlar hem de din hürriyeti konusunda yasakçılık, yapıyor, çeşitli kısıtlama ve engellemelere girişiyorlar. Başörtüsü konusunda ABD, Kanada-İngiltere, Hollanda ve diğer medenî ve hukuklu Batı ülkelerindeki uygulamayı niçin görmezlikten geliyorlar? Onlara yüzde yüz haklı olarak “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” diyoruz.

7. Türkiye Batıcıları ve çağdaşları ilhamlarını en çok Fransa’dan alıyorlar.Biraz da ABD’ye, Kanada’ya, diğer Batı Avrupa ülkelerindeki uygulamaya baksalar, onlardan da ilham alsalar olmaz mı? Batı demokrasisinin beşiği Fransa değil, İngiltere’dir. İngiltere Müslümanları yüzde yüze yakın bir din, inanç, vicdan, inancına göre yaşamak hürriyetine sahiptir.

8. Kendi sınırları içinde, kendi halkına engin, çok geniş bir din ve inanç hürriyeti sağlayan, dinî uygulamalara karışmayan ABD maalesef sınırları dışında, bilhassa İslâm dünyasında din hürriyetinin çiğnenmesine ses çıkartmıyor, hattâ zımnî olarak destekliyor. Bu büyük bir ikiyüzlülüktür. Hani insanların temel hakları, hürriyetleri, haysiyetleri evrenseldi?

9. Türkiye’de maalesef Müslüman ile İslâmcı kavramları birbirine karıştırılmaktadır. Müslüman, ilahî bir din olarak İslâm’a inanan, İslâm’ı uygulayan kimsedir. İslâmcı ise, kaynağını ve ilhamını İslâm’dan alan beşerî bir ideolojinin, bir aktivizmin taraftarıdır. Müslüman ile İslâmcı arasında bir ayırım yapılmadığı için, nice vatandaşın temel hakları ihlal ediliyor. Dinî inançlar ancak yüksek seviyedeki teolojik, kültürel, ilmî araştırmalar ile tenkit edilebilir. Hiçbir siyasî rejim ve yönetim vatandaşların devletçe tanınmış dinî inanç ve kanaatlerine karışamaz, onları tenkit edemez, bu konuda manipülasyon yapamaz. İdeolojiler ise tenkit edilebilir, müzakere konusu olabilir.

10. Bundan birkaç yıl önce çok önemli siyasî ve idarî bir şahsiyet, hiçbir selahiyet ve otoritesi olmadığı halde “Kur’ân’daki üç yüz küsur ayetin hükmü kalmamıştır, çünkü bunların yerine pozitif kanunlar yapılmıştır” şeklinde son derece acayip, gülünç, yersiz, talihsiz bir beyanda bulunarak milyonlarca Müslümanı öfkelendirdi ve kırdı. Batı ülkelerinde hiçbir sorumlu siyasetçi ve idareci böyle saçma laflar etmez.

11. SovyetlerBirliği’nin dağılmasıyla iflas eden ve geniş ölçüde yürürlükten kalkan Marksist sistem ile Batı medeniyeti ve demokrasisi arasındaki en temel fark, Marksizmin din ve inanç hürriyetini son derece kısıtlaması, dinlere savaş açmış olması, Batının ise bu hürriyeti samimî şekilde kabul etmesi ve korumasıdır. Bizde ölesiye Batıcı görünen bazıları din ve inanç hürriyeti konusunda kesinlikle Batı ölçü ve değerlerini kabul etmiyor, bilerek veya bilmeyerek eski ve iflas etmiş Marksist doktrine bağlı bulunuyor.

12. Türkiye’mizde din ve inanç konusunda maalesef dinler arası eşitlik de yoktur. İki kimlikli, dıştan Müslüman ve Türk görünen, gerçekte ise Yahudiliğin bir tarikatına mensup bulunan Sabataycılar hiç rahatsız ve tedirgin edilmezken, bir kısım dindar Müslümanlara çeşitli baskılar yapılıyor. Ülkemizde, İstihbarat tarafından bilinen, siyasî sistem ve yönetim tarafından görülmeyen gizli Sabataycı sinagogları bulunuyor. Mesela İstanbul’da Etiler Alkent sitesinde büyük bir binanın altı Dönme Sinagoğu olarak kullanılıyor. Ülkenin diğer yerlerinde de Sabataycı ibadet yerleri mevcuttur. Hiçbir resmî kaydı bulunmayan bu yerlere siyasî otorite, yönetim karışmıyor. Peki, Müslümanlar devlete haber vermeden bir cami veya mescid açabilirler mi? Açamazlar. Bir tasavvuf merkezi, bir dergâh açabilirler mi? Açamazlar. “Müslümanlarla Sabataycılar niçin din ve inanç konusunda eşit değildir?” diye sorarsam suç mu işlemiş olurum, TCK 312’nci maddeyi ihlâl mi etmiş olurum?

13. Türkiye’de din sömürüsü vardır. Ben dindar bir Müslüman olarak bunu kabul ediyorum ve biliyorum. Ancak, din sömürüsü yapılıyor diye din, inanç, inancına göre yaşamak hürriyeti kısıtlanamaz. Din sömürüsünü önlemenin tek yolu din hürriyeti vermek, Müslümanların bağımsız ve sağlıklı bir din teşkilatı kurmasını sağlamaktır.

14. Devletimizi tenzih ediyorum ama bizdeki siyasî sistem ve yönetim din, inanç, fikir, vicdan hürriyeti konusunda büyük yanlışlar yapmaktadır. Bu yanlışlarda ısrar edilmesi Türkiye’ye devlet, halk, ülke olarak çok zarar veriyor, geri kalmamıza, buhrandan buhrana sürüklenmemize yol açıyor. İlgililer ve sorumlular ne zaman uyanacaklar? 29 Mayıs 2002