Müslümanın bayramları ikiye ayrılır:

Dünya bayramları, ebedî kalınacak âhiret bayramları. Asıl önemli ve büyük bayramlar öteki dünyadadır ve herkese nasip olmaz.

Birinci bayram dünya ile âhiret arasındadır.

Müslümanın ömrü ölümüne iman ile bitişir. Buna

hüsn-i hâtime bayramı

denir.

Kendilerine bu bayram nasip olanlar iki sınıftır:

Birinci sınıfın günahlarını Hak Teala ve Tekaddes hazretleri afveder ve onları Cennete koyar. Yahut adaleti ile bir miktar Cehennemde cezalandırdıktan sonra oradan çıkartıp lütf ve keremi ile Cennete idhal eder.

İmanla ölmek, imanlı olarak ölmek birinci büyük bayramdır.

Doğrudan doğruya yahut bir miktar yanıp

cezasını çektikten sonra Cennete girmek ikinci büyük bayram…

Cennete giren mü’minlerin üçüncü büyük bayramı,

Allahı orada

(keyfiyetini ve mahiyetini bilmediğimiz bir surette)

görmeleri ve Cemalullahla şerefyab olmalarıdır.

Her mü’minin

bu dünya hayatında

(sınavında)

bu üç büyük bayrama nail olmak için çalışıp çırpınması gerekir.

Dünya bayramlarına gelince:

Bu bayramda, bayram edecek halimiz yok.

İslam dünyası yanıyor, Müslümanlar kitle halinde şehid ediliyor.

Zulüm, haksızlık, fısk, fücur, isyan, tuğyan, ahlaksızlık, iffetsizlik, hayâsızlık, bina ve zina, riba riba riba, bin türlü şenaat, rüşvet, haram yeme, kara ve kirli rantlar, pis ve necis servetler…

Bizde durum sakin, bayram edebiliriz çılgınca… Ya öyle mi?

Hele sonbaharda okullar ve üniversiteler açılsın, siz seyr eyleyin gümbürtüyü…

Gezi mezi, gezen tozan, Geziciler, gezenler, gezginler..

Gezi şeytanları sonbahar gezilerine hazırlanıyor

.

Fotoğrafını görmediniz mi?

Gebe kadının biri göbeğini açmış, davul gibi, üzerine GEZİ diye yazmış.

Doğacak çocuğa bari

Gezimen

adını versin.

Ah Müslümanlar ah!.. Siz başınıza gelecekleri bilseniz bayram da yapmazsınız maryam da… Bayramımız kutlu ve mutlu olsun… Cenab-ı Hak bize akıl, fikir, uyanıklık, tedbir, gerçek dindarlık, birleşmek, biat ve itaat nasip ve müyesser etsin.

Bu kafayla gidersek sonumuz kötü olur.

(İkinci yazı) Bir Ramazan Ayını daha Geçirdik

Bu Ramazan ayında da yurt çapında yekun olarak milyarlarca dolar dine hizmet parası toplandı. Bu paraların bir kısmı cemaat, tarikat, grup, parça faaliyet ve hizmetlerine harcanacak. Bir kısmı cami hizmetlerine.

Hoparlörler… Klima cihazları… Halılar… Meşruta… Cami WC’leri…

Bu paraların bir kısmı nispeten planlı programlı şekilde harcanacak; bir kısmı plansız programsız şekilde ziyan edilecek. Müslümanlar teşkilatlı ve reisli tek bir Ümmet oluşturmadığı için genel bütçeleri yok.

İslamî kesimde büyük yoklar var:

1. Ümmet birliği, teşkilatı, şuuru yok.

2. Bütün mü’minlerin biat ve itaat ettiği ehliyetli ve liyakatli bir İmam, Emîr, Halife yok.

3. Üniter hiyerarşi yok.

4. Bütün Türkiye Müslümanlarının bir ana plan ve programı yok.

5. Ehl-i Sünnet birliği yok, İslam Protestanlığı mozaiği ve anarşisi var.

6. Müslümanların güçlü ve ciddî bir bilgi bankası yok. Bilgisiz, karanlıkta el yordamı ile sendeleyerek, düşüp kalkarak yürümeye çalışıyorlar. Bilgi ışıktır

7. Müslümanları şifahî bedevî kültüründen; yazılı medenî kültüre yükseltecek bir eğitim seferberliği yok.

8. Türkiye’de birinci güç olan medya konusunda Müslümanların durumuna bakınız.

9. Müslümanlar bu ülkede çoğunlukta ve İslam dominant kültür ama onların kendi İslamî-Tevhidî okulları yok, çocuklarını tağutî eğitimle yetiştiriyorlar.

Türkiye Müslümanları birleşmezlerse zelil, esir, rezil vaziyette yaşayacaklardır.

Birleşmezlerse iki yakaları bir araya gelmeyecektir.

Birlik kuvvet ve izzet demektir.

Tefrika zillet ve rezalettir.

Ehl-i Sünnet dışı azınlık cemaatler birleşmek istemezler ama Ehl-i Sünnet Müslümanları mutlaka birleşmelidir.

Bugünkü dağınıklık intihardır.

Tefrika, dağınıklık, birbirinden kopukluk büyük günahtır. Birlik olmamak, tek bir Ümmet teşkilatı içinde yer almamak; biz Müslümanların keyfine kalmış, seçimlik bir tercih değildir, bir zarurettir, bir mecburiyettir.

Baskı ve zulüm devirlerinde birleşemiyorduk. Bugün hayli din hürriyeti var, niçin birleşmiyoruz?.. Çünkü birleşmek, biat ve itaat etmek birilerinin işine gelmiyor…

Nefs-i emmâreler birleşmenin önündeki en büyük engeldir.

Herkes ben ben ben derse elbette tek bir BİZ olmaz. Bugünkü kaos, anarşi, tefrika, bölünmüşlük, tezebzüb, şaşkınlık, gaflet sürer durur.

Birileri (ah o birileri) Müslümanların, birbirinden kopuk bin parçaya ayrılmış kalmasını istiyor, bunda kendileri için menfaat görüyor.

Bir devirde bir tek gavs olurmuş… Bu devirde bin gavs var. Hangisi gavs bunların? Bilen varsa söylesin.

Birlik kurulmadan önce Almanyada üç yüz küsur devlet, prenslik, site devleti varmış. Bunların listesini kimse ezbere yazamazmış. Şimdiki Türkiye’de de bin küsur cemaat ve İslamcılık var. Listesini yapana aşk olsun!..

Alman Birliğinin birleşmesi yüz elli yıl kadar önce gerçekleşti.

Müslümanlar birleşeceklerine parçalanmaya devam ediyor.

Çünkü düşmanları ve şeytan öyle istiyor.

Çünkü emperyalistler “divide et imperia” diyor. Biz de baş üstüne diyoruz.

Bağımsız ve kopuk cemaatler… Gruplar… Parçalar… Baronlar… Prensler… Hazerat … Muhteremler…

Zayıf ve gevşek bir İslam Konfederasyonu veya Federasyonu bile yok.v

Yirmi otuz Muhteremin etrafına oturduğu ve yemekten ve namazdan sonra çay içip sohbet ve müzakere ettiği iftar sofralarımız yok.

Müzakere konusu ne olmalıdır: Birleşmek birleşmek birleşmek…

Kur’anda birleşmek… Sünnette birleşmek… Dinde ve Şeriatte birleşmek…

Cadde-i Kübra ve Sevad-ı Âzam olan Ehl-i Sünnette birleşmek…

Tek bir Ümmet olmak…

Bir İmam’a veya Emîre biat ve itaat etmek…

Birleşerek Allahın rızasını ve Resulullahın dua ve şefaatini kazanmak…

Birleşerek hür ve aziz olmak…

(Yazımın başlığının devamı: Ramazan ayını dolu dolu mu geçirdik, yoksa gafletle ziyan mı ettik?)

08.08.2013