Bazı Camiler Kilise Yapılmak İsteniyor
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 13 Ocak 2019
Haliç sahillerinde kiliseden çevrilme bir camimiz restorasyon maksadıyla ibadete kapatılmış. O civarda bir müddetten beri yoğun bir Hıristiyanlık ve misyonerlik faaliyeti var. Birtakım Haçlı yabancılar koşuşturup duruyor.
Restorasyonun bahane olduğu caminin bir punduna getirilip kiliseye çevrilmek istendiği söyleniyor. Ortada hem çok tabiî, hem de çok gayr-i tabiî (anormal) durumlar vardır. Binanın restore edilmesi gerekiyorsa, bu işin yapılması tabiîdir. Ancak, camilikten çıkartılıp kilise yapılmak istenmesi son derece anormaldir. Hıristiyanların bu eski kiliseyi tekrar ele geçirmek istemeleri gayet normaldir. Birtakım Müslümanların bu işe razı olmaları çok ama çok anormaldir.
İspanya’da Endülüs zamanından kalma birçok cami, kilise ve katedral olarak kullanılıyor. Oradaki Hıristiyanlar bu binaları Müslümanlara geri veriyor mu? Yunanistan’da Osmanlılar zamanından kalma nice cami kilise yapılmıştır. Yunanlılar bu camileri Müslümanlara iade ediyor mu?
Yıllardan beri Atina’da bir cami yapılması isteniyor, Yunan hükümeti ve Hıristiyanlar buna karşı çıkıyor. Türkiye’de birkaç seneden beri çok anormal, çok acayip, çok gayr-i tabiî işler olmaktadır. Denizli ilçelerinden birinin belediyesi, kiliseden çevrilme bir caminin tekrar kilise yapılması için teşebbüse geçmişti. Çanakkale’de, şu anda temellerine kadar yıkılmış olan kilisenin yerine yeni bir kilise yapılmak isteniyor. Üstelik bunu Hıristiyanlar değil, birtakım Türkler istiyor.
Van’da vaktiyle Ermeniler tarafından tahrip edilmiş olan iki tarihi cami harabe olarak duruyor, onların restorasyonu için devletimiz kılını kıpırdatmıyor ama Van gölü Akdamar adasındaki tarihî kilise tamir edilmeye başlandı. Hem de bu işin yarı parasını devletimiz veriyor. Antalya’da bir Dinler Parkı açıldı, içinde cami, kilise, havra var. Aynı şey Urfa’da yapılmak isteniyor. Birtakım adamlar “İbrahimî dinler” deyip duruyor ama Kur’ân-ı Kerim “İbrahim (aleyhisselam) Yahudi ve Nasranî değildi, o Müslümandı” diyor. İki seneden beri Türkiye Evangelist Haçlıların sinsi bir istilası ile karşı karşıyadır.
Yeni Ceza Kanunu’na, misyonerlerin, Hıristiyanların rahatsız edilmemelerini, tam bir hürriyet içinde dinî faaliyet yapmalarını sağlayacak maddeler konulmuştur. Hıristiyanlar böyle himaye edilirken çoğunluğu ve dominant unsuru teşkil eden Müslümanların din hürriyeti son derece kısıtlıdır.
– Müslümanların dinî dernek kurma haklarıyoktur. Halbuki bu hak temel insan haklarındandır.
– Müslümanların 12 yaşından küçük çocuklarına din ve Kur’ân dersi verdirmeleri yasaktır. Ne kadar saçma bir yasak! 13 yaşındaki çocuğa din dersi verdirebiliyorsunuz, 12 yaşındakine verdiremiyorsunuz. Niçin? Bu yasağın gerekçeleri nelerdir?
– Müslümanların, misyonerlerinkilere paralel olarak “İslâmî müjdeleme, davet ve tebliğ teşkilatı” kurmaları mümkün değildir… Çünkü bugünkü hukuk sistemimiz ve resmî laiklik anlayışı onlara bu gibi amaçlarla dernek kurma, bir araya gelip çalışma hakkı ve hürriyeti tanımamaktadır.
– Birtakım dinî faaliyetlerde bulunanMüslümanlara hapis cezası verilmektedir.
Devletimizin ve iktidarın, Hıristiyanlara, misyonerlere, Evangelist misyonerlere tanıdığı hakları, verdiği hürriyetleri Müslümanlara da tanıması ve vermesi gerekmez mi? Türkiye’de maalesef Müslümanlar, Hıristiyanlar ve misyonerler kadar eşit değildir. Anayasamızda teorik bir eşitlik vardır ama pratikte onlar “Daha eşittir”.
Birtakım politikacılar safsata yapıyor. Neymiş efendim, Müslümanlar Paris’te Londra’da cami açıyormuş da Hıristiyanlar niçin İstanbul’da Ankara’da, Antalya ve Bursa’da kilise açamasınlarmış. Bu mantığın, bu kıyasın tutar tarafı yoktur. Efendi!.. Sen önce, Müslüman vatandaşlarına, Hıristiyan misyonerlere tanıdığın kadar hak ver, hürriyet ver, ondan sonra konuş…
Misyonerlere bu kadar hürriyet verilmesi, hak tanınması, Hıristiyanlaştırma faaliyetlerinin teşvik edilmesi, ülkenin her yerinde yeni kiliseler açılması, eskilerin tamir edilmesi, hatta kiliseden çevrilme bazı camilerin yeniden Hıristiyanlara verilmek istenmesi, dolaylı olarak Müslümanların temel haklarının ihlâli mahiyetindedir. Çünkü:
– Müslümanların din, inanç, vicdan, inançlarına göre yaşamak hakları son derece kısıtlıdır. Misyonerlerin faaliyetlerine ise kısıtlama getirilmemektedir.
– Misyonerlerin kendi ülkelerinde çok güçlü, çok büyük, çok zengin dinî dernekleri ve teşkilatları vardır. Müslümanların ise dernek kurma hakları yoktur.
– Bizdeki laiklik anlayışı Müslümanları baskı altında tutmakta, ellerini kollarını bağlamaktadır. Misyonerler ise, yabancı devletlerin uyrukları olarak yüzde yüz bir serbestlik içinde çalışabilmektedir. Bundan önceki Ecevit iktidarı zamanında onları frenleyici birtakım kısıtlamalar vardı. Şu anda bunlar kaldırılmış bulunmaktadır.
– Agresif Evangelist misyonerler islâm’a ve Müslümanlara son derece katı ve düşmandır. Onların büyük papazlarından biri Peygamberimiz için “Terörist” diyecek kadar küstahlaşmış, edeb ve terbiye sınırları dışına çıkmıştır. Müslüman bir memlekette bu gibi adamlara bu kadar hürriyet verilmesi, imkan ve fırsat tanınması anlaşılacak bir şey değildir.
– Misyonerlik faaliyetleri ve propagandaları ile bu memlekette mücadele etmesi gereken birinci müessese Diyanet İşleri Başkanlığıdır. Bizde Diyanet hür ve muhtar değildir. Laik olduğunu iddia eden siyasî sistem Diyanet’i kontrol altında tutmakta, din işlerine karışmakta, ağır baskılar yapmaktadır. Diyanet’in bu konuda yaptıkları, yapması gerekenlerin yanında, devede kulak bile değildir.
– Yahudi asıllı ABD Ankara elçisi işi büsbütün azıtmış ve bir nota vererek
protesto etmiştir. İslâm’ın hak din olduğu kesin âyetle sabittir. Bu elçi kendini Türkiye Genel Valisi mi sanmaktadır? Bu cesareti nereden almaktadır?
Bugünkü iktidar mensuplarına, sorumlulara şu gerçeği bir kere daha hatırlatmakta yarar görüyorum: Misyonerlik faaliyetlerinde mütekabiliyet ve eşitlik faktörlerinin bulunması zarurî bir şarttır. Müslümanların elleri kolları bağlı, Misyonerler alabildiğince hür ve serbest… Bu durumda mütekabiliyet ve eşitlik yoktur. Müslüman halkımıza, misyonerlerin hakları, hürriyetleri, serbestlikleri kadar hak, hürriyet ve serbestlik tanınmazsa bugünkü misyonerlik faaliyetleri gayr-i meşrudur, haksızlıktır, millî menfaatlerimize aykırıdır.
İspanyollar, katedral yapmış oldukları eski Endülüs camilerini müzeye çeviriyorlar mı? Yahut Müslümanlara teslim edip tekrar cami olarak hizmet vermelerine imkân tanıyorlar mı?
Bugünkü iktidar, misyonerlik, Hıristiyanlaştırma, yeni kiliseler yapma, eski kilise harabelerini restore edip hizmete açma, kiliseden çevrilme camilerin tekrar Hıristiyanlara verme ve bunlara benzer faaliyetler ve teşebbüsler dolayısıyla büyük sorumluluk, büyük vebal altındadır.
Müslüman halkımızın temel hakları çiğnenmektedir. Bu gibi eşitsizlikler, bu gibi yanlışlar bu ülkeye uğur ve meymenet getirmez. 01 Temmuz 2005