Bazı Hatâlı Müslümanlar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Aralık 2018
Bu yazı bazı Müslümanlar, bazı grup ve hizipler için yazılmıştır. Müslümanların tamamı, herkes böyle değildir. Lütfen buluttan nem kapmayalım, suçlamaları üzerimize almayalım…
* * *
Allah ve Resûlü
bütün mü’minlerin bir tek Ümmet olduğunu bildirmişler, öyle olmalarını istiyorlar. Bizimkilerde Ümmet şuuru yok, parça asabiyeti var. Müslümanlar bir bedenin organları gibidir. Bunlarda o şuur da yok.
Müslümanlara, işlerini
ile halletmeleri emr ve tavsiye edilmiştir; bizimkiler belki kendi aralarında danışırlar ama diğer Müslümanların ehil ve mu’temen olanlarına sorup danışmazlar.
Onlar Müslümanları,
diye ikiye ayırmışlardır ki, gayet yanlış bir sınıflandırmadır. Onlar emanetleri, işleri, vazifeleri, makam ve mevkileri başka cemaatlere ve meşreplere mensup ehliyetli kimselere vermezler, ehliyetli olmasalar da kendi kardeşlerine verirler.
, onlar amaca ulaşmak için her vasıtayı mubah görürler. Kur’ânda, Sünnette, Şeriatta, fıkıhta zekatın kimlere, nasıl verileceği çok açık ve seçik şekilde bildirilmiştir ama onlar zekatı Kur’âna, Sünnete, Şeriata aykırı olarak toplar ve sarf eder.
Onlar zaruriyat-ı diniyeden tâviz=ödün verirler. Onlar İslâm düşmanı kafirlerle işbirliği yaparlar, onları dost ve veli edinirler.
Onlar kendilerinden olmayan Müslümanlara soğuk davranırlar, bazen düşmanlık bile ederler. Onlar yalan, gerçek dışı övgülere sevinirler, doğru tenkit ve uyarılardan nefret ederler. Onlar, bütün mü’minlerin tek bir Ümmet çatısı altında birleşmeleri ve toplanmaları için çalışmazlar.
Onlar, Ümmetin başına ehliyetli, râşid, dirayetli, kiyasetli, müdebbir bir İmam seçilmesi için çalışmazlar, hattâ çalışmaktan vaz geçtik, böyle bir şeyi istemezler.
Onlar reislerini veya ruhbanlarını mâsum, günahsız, hatâsız, noksansız kabul ederler. Onlarda Ehl-i Sünnet ve Cemaat hassasiyeti yoktur. Onlar ulvî olan İslâm ile süflî dünya hırslarını ve emellerini birbirine karıştırırlar.
Tarih öylesine eğilir bükülür bir ilim dalıdır ki, ona birbirine zıt her şey, bütün yalanlar söyletilebilir. 1919’da Yunan ordusunun İzmire çıkışı Elenler için ak, bizim için karadır. Balkan savaşında Rumeli-i şahaneyi kayb edişimiz bizim için büyük felaket; Bulgarlar, Sırplar, Yunanlılar için büyük bir zaferdir.
Preveze bizim için zafer, Haçlı Avrupa için kara bir gündür. Tersine İnebahtı
onların zaferi, bizim hezimetimizdir. 1683 İkinci Viyana kuşatması bozgunu… Madalyonun arka yüzünde onların zaferi…
Tarihin esnekliği eğilip bükülmesi, ters yüz edilmesi en fazla
görülür.
M. Kemal memleketi kurtarmak için çürük çarık bir gemiyi biniyor, İngilizleri atlatıyor, Samsuna çıkıyor, Padişaha kafa tutup ordudan istifa ediyor ve zaferi kazanıyor, Sultanı kovuyor…
Paşa, Sultan Vahidüddin Hanın yaveridir. Anadoluya, ödenek verilerek onun tarafından gönderilmiştir.
Paşa iki istifa dilekçesinde Padişaha şöyle hitap etmektedir:
Paşa dilekçelerden birinin altına
ötekisinin altına
yazmıştır.
Ankarada
beyan etmiştir. İlk Meclis, açılışından birkaç gün sonra,
arz etmiştir.
Tarih adına öyle yalanlar uydurmuşlardır ki, hiç utanıp arlanmadan laikliğin 1923’te ilân edildiğini söyleyebilmişlerdir. Doğru tarih şudur: Millî Mücadele bir İslâmî cihad hareketidir.
İlk Cumhuriyetin Dolmabahçe sarayında ikamet eden ve her Cuma merasimle selamlığa çıkan
İlk Cumhuriyetin kabinesinde sarıklı, cüppeli, sakallı bir
vardır.
Kaç neslin beyinlerine bu uyduruk düzmece tarihin yalan bilgeleri, tezleri, zehirleri, uyuşturucuları zerk edilmiştir.
Halide Edib,
adlı kitabında böyle demektedir.
Türkiyenin Müslüman çoğunluğu gerçek tarihi öğrenip anlayamasın diye alfabe ve lisan değiştirilmiştir.
Asıl tarihi yaşamış olanlar öldü.
Vesayet rejimi Müslümanları cahil bıraktı,
prensibini uygulayıp bin parçaya ayırdı.
Müslümanlar kültür bakımından o kadar geri bırakıldı ki, şu ana kadar her biri bin sayfalık, yekun on bin sayfa, içi on binlerce resim, belge ihtiva eden
Bu hizmeti yapmak için
Artık
Uzmanlarımız, arşivcilerimiz yok mu? Bol bol var ama bunlar bir araya gelip gerçek tarih külliyatını ortaya koyamıyor.
Bunun için ilmî araştırma, tarih kurumları gerekir.
Son 10 kasımdaki manzarayı gördük. Müslümanlar yakın tarihin
berhava edemiyor.
Isıramadığın eli öp felsefesi.
Gerçek tarihimizin üzerindeki
Diyanet Vakfı
Tarihini doğru bilmeyen toplumların geleceği karanlıktır.
Onların tarihi düzmece ve sahtedir, Müslümanlarınki doğru ve gerçektir.
Onlara ileride Hilafet lağv edilecek, Ayasofyada ezan susturulacak, ulu mabed müze yapılacak denseydi savaşırlar mıydı? 20.12.2013