Bediüzzaman Bir Ehl-i Sünnet Büyüğüdür
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 28 Aralık 2018
Salı
Kalbinde İslâm, İman, Kur’ân, Ümmet, Şeriat, Sünnet, Mukaddesat sevgisi olan her Müslüman
sever ve sayar, onu minnet ve teşekkürle anar. Çünkü bu muhterem zat, bütün ömrünü bu saydığım değerlere hizmet ile geçirmiştir ve Cenâb-ı Hakk’ın lütfuyla büyük fütuhata nail olmuştur.
Yakın tarihimizde Müslümanlar çok kara günler gördüler, çok ağır zulüm ve baskılara maruz kaldılar, çok eziyetler ve işkenceler çektiler. İşte o karanlık zulüm devrinde Üstad Bediüzzaman Said Nursi hazretleri bu halkın imanını kurtarmak için hasbeten lillah çalışıp çabalamıştır.
Ne kadar esef edilse azdır… Zamanımızda böyle mübarek bir zatın aleyhinde bulunan birtakım Müslümanlar görülmektedir. Onlar merhum Üstad hazretlerini karalamak için çeşitli iftiralara baş vuruyor, yanlış yorumlar yapıyor.
Bendeniz bu yazımda elimden geldiği kadar
anlatmak ve sıralamak istiyorum.
O bir Ehl-i Sünnet büyüğüdür. Kesinlikle hiçbir bid’atle, bozuk akide, fikir ve görüşle ilgisi yoktur. İtikatta sünnîdir, amelde sünnîdir.
Üstad hazretleri
İslâm’ı bir bütün olarak kabul eder, İslâm’ı Ehl-i Sünnet imamlarının anladığı ve anlattığı şekilde anlatır ve öğretir.
Zamanımızda
(ödünler)
Bu gibi yanlış ve bozuk fikir ve inançların Bediüzzaman hazretleriyle ilgisi yoktur. İslâm’dan tâviz vererek yapılan diyaloğu dinimiz kabul etmez. Böyle tâvizli bir diyalog, yapanın imanını tehlikeye atar.
Üstad hazretleri
Üstad hazretleri Kur’ân’ın temel prensiplerinden olan
inancına sımsıkı bağlıydı. Onun bu inançtan ödün verdiğini iddia etmek büyük bir iftiradır.
Üstad hazretleri İslâm’a, imana, Kur’ân’a hizmet konusunda Peygamberin (sallallahu aleyhi ve sellem) ahlâkı ve metodu ile çalışmıştır. İhlâs sahibi olmuş, Yaratan için yaptıklarından dolayı yaratıklardan ücret, maaş, hattâ hediye bile kabul etmemiştir.
Üstadı, Cemalüddin Afganî taraftarı olarak göstermek hatâdır, iftiradır. Ondokuzuncu asrın sonlarında ve yirminci asrın başlarında Afganî’nin içyüzü bilinmiyordu.
(Bu yalanlar ve kendini gizlemeler Müslüman kardeşlerini aldatmak değil midir?),
olması,
ve daha başka kusurları, günahları ve bozuklukları bilinmiyordu.
Üstad hazretleri tarih boyunca birkaç kişiye nasip olmuş keskin bir zekâya, harikulâde bir akla, derin bir firasete, akılları hayrete düşüren güçlü bir hafızaya sahipti.
Mâneviyat ve tasavvuf sahasında da derecesi yüksekti.
Son derece yüksek bir ahlâka sahipti. Kötülükleri affeder, kendisine eziyet edenlerin hidayetine dua ederdi.
Böyle bir zatın aşırılıklara kaçması, cumhur-i ulemânın yolundan ayrılıp çıkmaz sokaklara, dar patikalara sapması mümkün değildir. Diyalogçuların Bediüzzaman hazretlerini istismar etmekten vaz geçmeleri tavsiye ve temenni edilir.
aşırı uçlarda bulunan, gulüvve sapan, ifrat veya tefrite kaçmış kimselerin Üstad hakkındaki yersiz tenkitlerine kesinlikle kulak verilmemelidir.
Çünkü, içinde zikr edilen bir kaynağın basım tarihi, Mustafa Sabri’nin ölümünden sonrasına aitti!..
Kendilerini Nurcu gibi gösteren bazı kimseler, bozuk diyalog akideleri uğrunda Bediüzzaman’ı kullanmasınlar. Bediüzzaman’ın bozuk, sapık, aşırı inanç ve görüşlerle ilgisi yoktur. Tekrar ediyorum: Bediüzzaman orta yolda giden, cumhur-i ulemâ cadde-i kübrasında yürüyen bir Ehl-i Sünnet büyüğüdür. Onda, bu târife aykırı düşen bir özellik ve noksanlık yoktur.
Kurban kesmek dinimizin emirlerindendir. Biz Müslümanlar kurbanı İslâmî bir emir olduğu için keseriz. Bu konuda dinsizlerle tartışmayız.
Kurban, Allah’a mânen yaklaşmak için bir vesiledir. Hz. İbrahim Halilullah Aleyhisselam Efendimiz, çok sevdiği oğlu İsmail’i, Allah’ın deneme ve imtihan emrine boyun eğerek kurban etmeye hazırlanırken, ona Hak’tan bir koç gönderilmiş, oğlu yerine onu kurban etmişti.
İslâm’da cihad emri vardır. Müslüman, gerektiğinde cihad fi sebilillah yapar, canını verir. İslâm’da zekat ve sadaka vererek Allah’ın rızasını kazanmak vardır. Müslüman, ilâhî rızayı ve ebedî saadeti elde etmek için malını, servetini hayır hasenat yolunda harcar.
kurbanlığın parasını fakirlere hayır işlerine dağıtmak yeterliymiş… Hayır, böyle düşünmek yanlıştır. Kurban mutlaka kesilecektir.
Bazı cahiller ve gafiller keserken hayvana eziyet veriyor, cefa ediyormuş… Böyle bir eziyet ve cefa büyük günahtır. Müslüman ince ruhlu, merhametli, şefkatli bir insandır. Keserken, sürüklerken kurbanlığa eziyet verenler sorumlu olurlar.
buyrulmuştur.
Horoz, kaz, hindi de kurban edilebilirmiş…
Dini ve dindarları bağlamaz.
Kurbanın hikmeti nedir? Fakirlere et yedirmek mi?
Peygamber kesmiştir, bize de kesmemizi emr etmiştir, O’nun sünnetine uyarak Allah’ın rızasını kazanmak için keseriz.
Biz vazifemizi yaparız.
Birtakım dinsizler, bayramda milyonla kurban kesiliyor ve hayvan kıyımı yapılıyor diyorlar. Bunlar ne cahil insanlardır. Mezbahalara gitsinler baksınlar, oralarda her gün yüz binlerce hayvan kesiliyor… O kesimler kıyım olmuyor da Müslümanların kestiği mi oluyor? Beş vakit namaz kılınacak… Ramazan’da oruç tutulacak… Zekat (yerli yerinde) verilecek… Hacca gidilecek… Kurban kesilecektir…
Biz Müslümanlar bu gibi ibadetleri, dinî emirleri kâfirlerle tartışmayız.
İçkili ve danslı ziyafetler veya balolar tertipleyen fasık ve facir derneklere kurban derisi verilmez.
Kurbanın çağdaşlıkla ilgisi yoktur.
Bugün çağdaş, yüz sene sonra çağ dışı…
Beş vakit namaz eskiden olurdu, bu devirde olmaz diyenler beyinsiz kimselerdir. Namaz farzı, Kıyamet’e kadar yürürlükte olacaktır.
Biz Müslümanlar sapık medeniyete değil, bizi kurtuluşa ve Cennet’e götüren Yüce İslâm dinine, onun Şeriat ve fıkhının ahkamına tabi oluruz.
Kendilerini mânen Allah’a yaklaştıran bu ibadeti boşa çıkaracak günahlar işlemesinler. 12 Aralık 2008