Bediüzzaman Hazretleri
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Ocak 2019
Salı
Çok vahim, çok veballi, çok fitne ve fesada sebebiyet verecek bir durum karşısındayız. Merhum Üstad Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nur, birtakım kimseler tarafından, İslâm’ın sınırlarını aşan bir şekilde yorumlanmaktadır. Hangi konuda? Dinlerarası diyalog ve hoşgörü… İbrahîmi dinler… Yahudiler, Hıristiyanlar da Cennete girecektir konularında.
Üstad Hazretleri dine aykırı şeyler söylememiştir, çünkü o:
– İtikad ve füruatta Ehl-i Sünnet dairesi içindeydi.
– Fıkıh ve Şeriat ahkâmına bağlıydı.
– Tevhid hususunda en ufak bir tâviz bile vermemiştir.
Üstad Hazretleri, âhir zamanda Bolşevikliğin en büyük bela olduğunu görmüş ve onunla mücadele hususunda Hıristiyan ruhanîlerle işbirliği yapılacağını söylemiştir.
Allah’a şükürler olsun ki, Marksizm, Leninizm ideolojisi çökmüş, Bolşeviklik yıkılmıştır. Şu anda, kapitalist ve Siyonist Batı dünyası için en büyük tehlike, Komünizm değil, İslâmiyet’tir. Böyle bir durumda, Müslümanların Hıristiyanlarla ittifak etmeleri, ideolojik mânâda diyalog kurmaları düşünülebilir mi? Adamlar seni en büyük tehlike olarak görüyorlar ve sen onları Diyalog ve Hoşgörü kollarını açarak bağrına basıyorsun.
Kur’ân-ı Kerim apaçık ortadadır. Kitabullah ne diyor?
– Allah katında din İslâm’dır.
– Allah, İslâm’dan başka din kabul etmez.
– İbrahim Yahudi, Hıristiyan ve müşrik değildi. O, Hanif ve müslimdi.
Bu gerçeği, din kültürü Mızraklı İlmihal seviyesinde olan Müslümanlar bile bilir. Nerede kaldı ki, Bediüzzaman gibi bir âlim-i Rabbanî bilmesin. Gerçek, samimi, ihlâslı, firasetli Risale-i Nur talebelerini tenzih ederek, onlara en kalbî hürmet ve selamlarımı sunarak beyan ediyorum: Nurcu gibi görünen birtakım kimseler, kendilerine bir meşruiyet kazandırmak için Üstad Hazretlerini ve feyizli Risalelerini alet ve istismar etmektedirler.
1. İhlâs… Bir kişi hem Nurcuyum diyor, hem de ihlâsa ters düşen işler yapıyorsa bilin ki, o Nurcu değildir. Nurcu geçinen biridir.
2. Bediüzzaman Hazretleri imanî, İslâmî, Kur’ânî hizmetler için asla para toplamamıştır. Kendisi de şahsen, para ve hediye kabul etmemiştir. Para toplamakla Nurculuk bir arada olmaz. Bu cereyanın, bu metodun, bu hizmet ekolünün kurucusunun ahlâkına, yüksek karakterine, sîretine ters düşerek Nurculuk yapılamaz.
3. Bediüzzaman, şahsının ön plâna çıkarılmasından hiçbir zaman memnun ve razı olmamıştır. O bütün dikkatlerin, himmetlerin, gayretlerin hizmete yönelik olmasını istemiştir. Birtakım cemaat liderlerini, hazretleri “erbâb” haline getirenler, putlaştıranlar Nurcu değildir.
4. Üstad Hazretleri, son derece sabırlı, tahammüllü, affedici bir İslâm büyüğüydü. Zamanın büyük şeyhlerinden biri, kendisinin aleyhinde bulunduğunda cevap vermemiş, hakkını helâl etmiş, fitne ve fesat çıkmasını önlemiştir. Haklı veya haksız en ufak tenkid veya târiz karşısında volkanlar gibi ateş püskürenler Nurcu olabilir mi?
5. Nurculukta birbirinden kopuk on-onbeş şubeye ve fırkaya ayrılmak ve bu fırkaların bazılarının bazılarıyla çekişmelerini düşünmek bile mümkün değildir. Gerçek Nurcu, kardeşler arasında birliği ve beraberliği bozmamak için hakkından fedakârlık yapan kişidir.
Filan Nurcu cemaati… Falan Nurcu cemaati… Şu Nurcu cemaati… Bu Nurcu cemaati… Böyle şey olmaz!
6. Bazı dar görüşlüler, Bediüzzaman Hazretleri’ni “Bir Nurcu büyüğü” yahut “Nurcuların büyüğü” olarak göstermeye yelteniyorlar. Hayır, hayır! Bediüzzaman Hazretleri bir İslâm büyüğüdür.
Bazıları Üstad Hazretlerini tasavvufa ve tarikatlara muhalifmiş gibi gösteriyor. Bu da yanlıştır. Merhumun kendi ezkâr ve evradı vardı. Telvihat-ı Tis’a risalesinde tasavvufu çok güzel anlatmış ve övmüştür.
Birtakım aşırı giden, gulüvva sapan Diyalogcular yüzünden bazı cahiller, Üstad Hazretlerine dil uzatıyorlar. Buna çok üzülüyorum. Gerçek Nurcuların, âlim kişilerin; Bediüzzaman’ın, bugün bazılarının anladığı mânâda Diyalogcu olmadığını halka anlatmaları gerekir.
Bendeniz, has Nur talebesi değilim. Sadece Nur talebesiyim. Bana bu unvanı, kendisini iki arkadaşımla 1951’de Sirkeci’de Hocapaşa Maliye Şubesi’nin arkasındaki Akşehir Palas otelinde ziyaret edip elini öptüğümüz zaman bizzat Üstad Hazretleri vermişti. Böyle bir unvandan dolayı ancak şeref duyarım. Zaten herMüslüman mecazî mânâda bir Nur talebesi değil midir? En karanlık günlerde mübarek bir zat çıkıyor, bin bir çile ve zahmet içinde en ağır çileleri göğüsleyerek imana, İslâm’a, Kur’ân’a, Tevhide, Şeriata, Sünnete hizmet ediyor, halk yığınlarını ve gençliği küfürden kurtarmak için çırpınıyor… Böyle bir zata hangi mezhebden, hangi meşrebden, hangi tarikattan olursa olsun, bütün müminlerin saygı duymaları, onu benimsemeleri gerekmez mi?
Bediüzzaman, Türkiye halkının velinimetidir. Bunu bilen bilir… İnkâr edenler nankörlük etmiş olurlar.
Üstad Hazretleri, âhir ömründe Urfa’da mütevazı bir otel odasında garip bir şekilde ruhunu teslim etti. Terekesi kaç lira tuttu biliyor musunuz? Yüz küsur lira. Onun dünyalığı olmamıştır. Hafifü’l-haz bir şekilde yaşamıştır. Dünyaya sırt çevirmişti, kanaat ile yaşıyordu. Bir lokma, bir hırka… Bunca yokluk, baskı, engelleme, çile, hakaret, zulüm altında harika denilecek hizmetler etmiştir. Kimseden ücret ve alkış beklemiyordu. Yaradan için hizmet eden, yaratıklardan ücret ve alkış beklemez.
Bediüzzaman’ı istismar edenler iyi bilsinler ki, er veya geç tokat yiyeceklerdir. Ne zaman, nerede, nasıl?.. Bunu bilemem. Bediüzzaman bir Peygamber değildi. Bizzat kendisi, “Eski Said” zamanındaki bazı düşünce ve fiillerinden rücû ettiğini söylemiştir. Yüce İslâm dininin temiz akaidi mucibince, Peygamberler dışında hiçbir insan mâsum değildir. Din ve fıkıh sahasında en yüksek derece ve rütbeye sahip olan mutlak müctehidler bile hatâ edebilirler.
Hiçbir aklı başında, gerçek, ihlâslı, samimi Nurcu; Kitabullah’ın, Resul Sünnetinin, Şeriatın, fıkhın, İslâm akaidinin dışına çıkmaz. Ehl-i Kitabın kurtulması ve necat bulması için tek yol ve tek çare, Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin Peygamberliğini kabul etmeleri ve getirdiği dine girmeleridir.
Onlar bizi kâfir kabul edecek, biz onları Cennete sokacağız… Böyle şey olur mu? Bu davranış İslâm’ı reddedmek mânâsına gelir. Ne günlere kaldık?.. Neler yapılıyor… Neler duyuyoruz… Olacak şeyler değil ama işte oluyor… Hiçbir şeye yanmam, Bediüzzaman’a ve Risale-i Nura taban tabana zıt fikirler ve görüşler ileri sürülmesine ve bunu yapan kimselerin ve zümrelerin kendilerine “Biz Nurcuyuz” demelerine yanarım. 13 Nisan 2005