Salı
Birtakım zındıklar
Bediüzzaman hazretlerini dinlerarası diyalog ve hoşgörü taraftarı gibi gösteriyor.
Yakın tarihimizde iman, İslâm, Kur’ân, ahkâm-ı şer’iye, ahlâk-ı İslâmiyye uğrunda canla başla çalışmış olan bu mübarek ve muhterem zat
Ehl-i Sünnet ve Cemaat yolundan ve çizgisinden bir milimetre bile inhiraf etmemiştir
(ayrılmamıştır).
Diyalogcular
ona iftira etmektedir, onu alet etmektedir, onu kullanmak istemektedir,
kötü faaliyet ve propagandalarını
onun isminin gölgesinden yürütmeye çalışmaktadır.
Bediüzzaman hazretleri dinî konularda
fetva ve ruhsatla amel etmemiş
, daima
azimet yolu ve takva yolundan gitmiştir.
O nasıl yaşadı, nasıl çalıştı, nasıl hizmet etti? Aşağıda yazacağım hususları kimse inkâr edemez.
1. Üstad hazretleri ve onun has talebeleri
iman, İslâm ve Kur’ân hizmetleri karşılığında yaratıklardan ücret, maaş ve hediye almamışlardır.
Bu hizmetleri muhlisen lillah yapmışlardır.
“Biz Allah için çalışıyoruz, binaenaleyh ücretimiz O’na aittir”
demişlerdir.
2.
Reddü’l-Evham
adlı kitabın
III. cildinde
Abdurrahman Aktepe hocaefendi, Üstad hazretleri hakkında şöyle yazıyor:
“Üstad Hazretleri resimli paraya el sürmemiş, Hacı Hulusi bey de, üzerinde resimli para bulunduğu halde namaz kılmamıştır.”
Evet o, resimli paraya el sürmeyecek derecede takvalı idi. Aklı fikri, işi gücü para olan,
Müslümanlardan mütemâdiyen para toplayan kimselerin
kendilerine
Nurcu
demeleri ne kadar gülünçtür…
Has, gerçek, samimî bir Nurcu İman, İslâm, Kur’ân, ahkâm-ı şer’iye, ahlâk-ı İslâmiyye için yaptığı hizmetleri para ile yapmaz,
bunların karşılığında para almaz, paradan uzak durur.
3.
Muhterem Üstad hazretlerinin kerametlerinden biri de, korkunç zorluklar ve baskılar içinde yapmış olduğu hizmetlerin son derece büyük, tesirli ve kalıcı olmasıdır.
O, işte bütün bu hizmetleri parasız yapmıştır.
4. Üstad bir
ihlâs kahramanıydı.
İhlâs konusunda milyonlarca Müslümana örnek olmuştur.
5.
Üstad Ahkâm-ı Kur’âniyenin, Şeriat’ın, fıkhın müdafaasını yapmıştır.
Onların en küçük bir hükmüne bile uymuştur. Onlardan en ufak şekilde uzaklaşmamıştır.
Böyle bir zatı
Tevhidle Teslis arasında önemli bir fark olmadığını iddia eden sapık bir cereyana
alet etmek saygısızlık değil, cinayettir.
6.
Üstad hazretleri Resul-i Kibriya aleyhissalatü vesselam Efendimizin vârisleri, vekilleri, halifeleri meyanındadır.
Böyle bir zatı,
Risalet-i Muhammediyeyi inkâr eden ve
Fahr-i Kâinat Efendimiz için
-hâşâ-
kâzib
(yalancı)
ve
terörist
diyen kefere ve fecere ile işbirliğine taraftar göstermek
ne kadar insafsızca bir davranıştır.
7. İslâm tarihinin her asrında, birtakım mehdiler zuhur etmiştir.
Üstad da bunlardan biridir.
Ancak, âhir zamanda zuhur edecek asıl büyük Mehdi başka bir zattır.
Üstad hazretleri kılıçsız hizmet etmiştir.
Âhir zaman Mehdisi kılıçla, cihad ederek âlemi, İslâm nuruyla aydınlatacaktır.
Bediüzzaman’dan sonra Mehdi gelmeyecektir diyenler yanılıyorlar.
8. Üstad hazretleri
ulvî olan dini, imanı, Kur’ân’ı, ahkâm-ı şer’iyeyi
süflî
(alçak)
şeylere ve kavramlara âlet etmemiştir.
9. Üstad hazretleri
şahsını ön plana çıkartmamış
, hizmetleri esas kabul etmiştir.
10. Üstad hazretlerinin
tasavvufî alâkaları vardı.
Abdülkadir Geylanî, Muhammed Bahaüddin Nakşbendî, İmamı Rabbanî
gibi eâzımdan
(ululardan)
hürmetle bahs etmiştir. Telif etmiş olduğu
Telvihat-ı Tis’a
risalesi
tasavvufu ve tarikatları övmektedir.
Onu tasavvuf ve tarikat karşıtı gibi göstermek isteyenler yanılmaktadır.
11. Üstad hazretleri
zühd ve kanaat içinde yaşamış
, genellikle
kut-ı lâ yemut
(ölmeyecek kadar az azık)
ile iktifa etmiştir
(yetinmiştir).
12. Üstad hazretleri
Ümmet-i Muhammed içinde en ufak bir fitne, fesat ve şikak çıkmasını istemezlerdi.
Bu yüzden nice hakkından feragat etmiş, çok zaman kendisini müdafaa bile etmemiştir. O sanki, Hazret-i İsa’nın
“Kardeşin sana bir tokat atarsa, yüzünün öbür tarafını da çevir”
düsturunu benimsemiştir.
Gerçek, samimî, ihlaslı, şuurlu Risale-i Nur talebeleri İman kardeşleri arasında fitne ve fesada sebebiyet verecek aşırılıklardan kaçınırlar,
uhuvvet-i İslâmiyeyi bozmazlar, hele
Risale-i Nur hizmetleri dairesinde en ufak bir manevî disiplinsizlik yapmazlar.
Nurcular on şubeye ayrılmış, yok yirmi şubeye bölünmüş, bunların bazısı bazısıyla mücadele ediyormuş, birtakım Nurcular öbür Nurcularla konuşmuyormuş gibi şeyler kesinlikle Bediüzzaman sevgisi ve bağlılığıyla, Nurculuk ahlâkıyla ve metodu ile bağdaşmaz.
Sadece bir tek Nurculuk vardır. O da Risale-i Nur’ûn, Bediüzzaman’ın gösterdiği Nurculuktur.
Nurcu, haklı da olsa, fitne fesat, nifak ve şikaka sebebiyet verecek en ufak bir harekette bulunmaz, en küçük bir sözü söylemez.
13.
Üstad hazretleri kendisine ağır eziyet ve zulümler yapanları bile affetmiş
, onlara beddua etmemiştir. Çünkü o bir muhabbet fedaisi idi. İçleri kinle, intikam duyguları ile, Müslümanlara karşı düşmanlıkla dolu kimseler kesinlikle Nurcu değildir.
14.
Nurculuk amaç değil, araçtır.
Neyin aracıdır?
Hizmetin aracıdır.
Nurculuğu bir amaç ve esas haline getirenler o mübarek cereyanı ve metodu hakkıyla anlamamışlardır.
15. Bediüzzaman hazretleri
bir İslâm kahramanıdır
, bir İslâm büyüğüdür.
16.
Nurculuk
, Nurculuk için değildir,
İslâm ve iman içindir.
17. Hakikî, şuurlu, samimî Nur talebeleri
cemaatten, ümmetten, birlikten ve beraberlikten kopmazlar.
Günlük farz namazların ezanları okununca, şer’î bir özürleri ve mânileri yoksa
camilere giderler ve Ümmet-i Muhammed’in çeşitliliği içinde yerlerini alırlar,
diğer meşreblere bağlı iman kardeşleriyle birlikte Rabbülemalemîn’e rükû ederler, secde ederler.
18. Gerçek, ihlaslı, samimî, şuurlu Nurcu, o kimsedir ki,
onun elinden ve dilinden bütün Müslümanlar emîn olurlar,
çünkü o iyi bir mü’mindir, iyi bir müslimdir.
Maalesef birtakım zındıklar azılı ve agresif İslâm düşmanı birtakım misyonerler ve siyonistlerle
gizli ittifaklar
yapmışlar ve
diyalog ve hoşgörü perdesi ardında
İslâm’ın temellerini tahrib edecek bazı faaliyetlere girişmişlerdir.
Zındıklık komiteleri Bediüzzaman hazretlerini ve mübarek Risale-i Nur’ları
çirkin emellerine alet
etmeeye çalışıyorlar.
Bediüzzaman’ın Risale-i Nurları:
İslâm’ı ve Ümmet-i Muhammed’i yer yüzünden silmeye ahd etmiş olan
agresif kefere
ve fecere, bir takım kimseleri
“Sizi Alem-i İslâm’ın başına Halife yapacağız, şanınız âfâkı tutacak, başınız göğe erecektir”
diyerek aldatmaya çalışmaktadır.
Kefere ve fecere diyalog ve hoşgörü konusunda büyük paralar harcamaktadır.
Birtakım ilahiyatçıları elde etmişlerdir.
Ehl-i Sünnet dairesinde ve çizgisinde kalan, Sevad-ı Azam’dan ayrılmayan sünnî ilahiyatçıları tenzih ediyoruz ama Müslümanları diğerlerine karşı uyanık olmaya çağırıyoruz.
Kefere ve fecere,
Müslümanların içine köpek sürüsü kadar casus, ajan, provokatör, manipülatör, yönlendirici sokmuştur.
Kur’ân Teslis inancını reddetmiştir.
Kur’ân’a karşı gelerek bu inancı hak ve meşru olarak göstermeye kalkanların âkıbetleri hayırlı olmaz.
Bediüzzaman gibi bir İslâm büyüğünü çirkin emellerine alet etmek isteyenler büyük bir tokata hazır olsunlar.
07 Aralık 2005