Bediüzzamanın Menkıbelerinden
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 08 Aralık 2018
Bediüzzaman hazretlerinin aşağıdaki menkıbesini dikkatle tedkik buyurmanızı istirham ediyorum. Necmettin Şahiner’in
kitabından alınmıştır. Anlatan
. Diyor ki:
Kendilerinden başka kimseye selâm vermezlerdi. Ben Şeyh Âkif’e rastladığımda selâm verirdim, fakat o selâmımı almazdı. Onun bu durumu benim çok canımı sıkıyordu. Bir gün doğruca Üstada gidip onları şikâyet ettim:
dedim.
“Üstad Hazretleri hiddetle, ‘Bu zat namazı emrediyor mu, yoksa nehy mi ediyor?’ dedi. Ben de cevaben, ‘Hayır, Üstadım, bu zat namazı emrediyor. Hem de tâdil-i erkân üzere namaz kıldırıyor’ dedim. ‘İman Uhud Dağı gibidir.
kusurlar çakıl taşları gibidir.
diye karşılık verdi.”
Üstad hazretleri imanlı, namaz kılan, Din-i Mübin’e hizmet eden Müslümanların tenkit edilmesini hoş görmüyor… O, Müslümanlara bedduâ etmezdi… Zaten büyükler Allahı seven, Resulullahı seven
Müslümanların zatına buğz etmezler.
Mü’min olan bir kimse
açıkta bir günah işlerse, tenkit etmeye liyakati olanlar onun bu günahını tenkit edebilir, lakin şahsını bütünüyle dışlamazlar.
İnsanların gizli günah ve ayıplarını araştırmak, tecessüs etmek de günahtır.
İsim vermeden, kimlik belirtmeden anonim olarak “namaz kılmamak büyük bir günah ve noksanlıktır” denilebilir ama bir Müslümanı, isim vererek bu konuda tenkit etmek, ona buğz ve düşmanlık etmek yanlıştır. Böyleleri hakkında
şöyle dua etmek gerekir: İnşallah namaza başlar, musalli bir Müslüman olur… Oruç tutmayan bir Müslüman için: İnşallah oruç tutar…
Bediüzzaman’ı tenkit edenlere gelince: Bunlar mü’min kimseler ise, bu yüzden onlara düşmanlık ve buğz edilmez; polemik yapılmaz, fitne fesat çıkartılmaz. Allahü Teala hazretlerini, Resulullah Efendimizi
seven kimseler, bizim şeyhimizi, üstadımızı, ağabeyimizi sevmeseler bile, daire-i uhuvvet-i İslâmiye
dışına çıkartılamaz.
Nurcu, Bediüzzaman hazretlerinin yolundan giden, meşrebini benimseyen kimsedir.
Nurcu Müslümanlara beddua etmez. Kendisine zulm eden kişinin, küçük mâsum çocuğunun hatırına, kötülüğünü istemez, belki ıslahını ister.
Nurculuğun temeli
uhuvvet, vifak ve tesanüttür. Nurcuların kendi aralarında parçalanıp hizip ve fırkalara ayrılmaları, birbirleriyle polemik yapmaları, birbirlerine cephe almaları, birbirlerine buğz etmeleri hayal bile edilemez.
Bediüzzaman’ı tenkit eden bir kimse Allahı seviyorsa, Resulullahı seviyorsa, Kur’ânı kitab olarak, İslâm’ı din olarak kabul ediyorsa, Şeriat-ı Garra-i Ahmediyyeye hizmet ediyorsa, namazı kılıyorsa, insanları namaza davet ediyorsa; o kişinin zatına, bütününe buğz ve düşmanlık etmek elbette caiz olmaz. Bu konuda fitne ve fesat da çıkartılmaz, “bu zatın, Üstad hazretlerini konusunda nasibi yoktur” denir ve geçilir.
Bu kural bütün tarikatlar ve meşrebler için geçerlidir.
yer alan, Muhyiddin Arabî hazretleri ile ilgili bir kıssayı da dikkat nazarlarınıza sunuyorum:
O mezmûm olan şeyden tevbe ettiği zaman da, o senin kardeşindir. Nitekim Şeyh Muhyiddin ibnü’l-Arabî’nin hikâye ettiği şu hâdise de buna delâlet eder. Dedi ki:
Rü’yâmda Nebi sallallahü aleyhi ve sellemi gördüm. Bana,
buyurdular. Dedim ki,
Buyurdu ki:
Dedim ki:
Muhyiddin Arabî ‘nin ve Bediüzzaman’ın zikr edilen kıssa ve menkıbelerinden ders alabilirsek, birçok lüzumsuz, zararlı düşmanlıkları, husumet ve adavetleri, polemikleri, çekişmeleri ortadan kaldırabilir, iman kardeşliği bağlarını tarsin edebiliriz
14.07.2015