Pazartesi

 

Bu yıl, kuruluşunun 175’inci yıldönümünü kutlayan Belçika, toprakları üzerinde yaşayan bütün vatandaşlarına ve yabancılara din ve vicdan hürriyeti sağlayan medenî, ileri, demokrat bir ülkedir. Belçika’daki din hürriyeti ve din ile devlet münasebetleri hakkında bazı bilgiler vermek istiyorum:

1. Belçika’da başörtüsü yasağı yoktur. İsteyen her Müslüman kadın ve kız başörtüsü takabilir ve bu yüzden hiçbir dışlanmaya ve baskıya mâruz kalmaz. Okul, üniversitelerde ve işyerlerinde başörtüsü serbesttir.

2. Belçika Kralı İkinci Albert, bundan kısa bir süre önce, başörtülü bir kadınla onun işverenini sarayına dâvet edip ağırlamıştır. Çünkü, bu işveren, bazı fanatikler tarafından tesettürlü bir Müslüman kadını çalıştırdığı için tehdite uğramıştı. Toleranssızlığa, fanatizme, agresif dinsizliğe karşı ne şahane bir davranış. Belçika kralı hazretlerini tebrik ediyoruz.

3. Belçika’da devlet bütün dinler ile barışıktır, işbirliği yapmaktadır, onları desteklemektedir. Belçika’nın kuruluş yılı olan 1831’de Katoliklik, Protestanlık ve Musevîlik resmen tanınmıştı. Daha sonra bu listeye Anglikan, liberal Protestan, Ortodoks kiliseleri ve İslâm dini dahil edilmiştir.

4. Belçika’da, Fransa’da olduğu gibi agresif ve militan bir lâiklik yoktur. Bütün dinlerin görevlilerine (Papaz, pastör, haham, imam) devlet tarafından maaş ödenmektedir. Orduda, hastahanelerde, hapishanelerde din adamları hizmet vermektedir.

5. İslâm Belçika’da, uzun yıllardan beri devlet tarafından tanınmış din statüsündeydi. Müslüman din görevlilerine maaş ödenmesi 2004’te kanunlaştırılmıştır.

Bir de Türkiye’deki anti-demokratik lâiklik uygulamasına bakınız. Eşlerinin başı örtülü olduğu için; Başbakan, Bakanlar onları Cumhuriyet Bayramlarında Çankaya Köşkü’ndeki resmî resepsiyona götüremiyorlar. Belçika’da ise, başıörtülü bir Müslüman kadını çalıştırdığı için tehdide uğrayan bir işvereni Kral hazretleri sarayına, tesettürlü işçisi ile davet edip ağırlıyor…

Biz mi daha medenîyiz, daha demokratız, daha ileriyiz, daha hürriyetçiyiz, yoksa Belçika mı?

(Bu yazıdaki bilgileri / www.oulala.net/internet sitesinden aldım.)

Yere Yatırıp Yüzüne Aybaşı Kanı Dökmüşler!

MAMDOUH Habib (Memduh Habib) Mısır kökenli Müslüman bir Avustralya vatandaşıdır. 2002 Mayısından Şubat 2005’e kadar Amerikalıların şu meşhur Guantanamo Bay üssünde esir kalmıştır. Guantanamo Bay’a zindan, esir kampı, cezaevi demek mümkün değildir. Çünkü esir kamplarının ve cezaevlerinin de uluslararası kuralları vardır. Medenî devletler, Cenevre Konvansiyonlarına imza koyarak harp esirlerinin durumunu insanî, hukukî, vicdanî, ahlâkî kurallara bağlamışlardır.

Memduh Habib’in geçen hafta, Avustralya’nın “Channel Nine” televizyonunda yaptığı açıklamalar bütün ülkeyi ayağa kaldırmış bulunuyor. Neler anlatmıştır Müslüman Memduh Habib?Kısaca özetleyeyim:

1. İş aramak ve çocuklarına okul bulmak için gittiği Pakistan’da 2004’te tutuklanmıştır. Pakistan zindanında vücuduna elektrik verilmek suretiyle işkenceye uğramıştır. Üç hafta boyunca feci şartlar altında sorgusu yapılmıştır.

2. Üç hafta sonunda Mısır’a gönderilmiş, oradaki işkence ve zulümler havaalanında başlamıştır. Amerikan aksanıyla konuşan yirmi kadar adam onu ölesiye dövmüştür. Altı ay da burada kalmıştır.

3. 2005 tarihli nüshasında okudum.) 22 Şubat 2005 Şubatına kadar en ağır hakaretlerle, en çirkin işkencelerle karşı karşıya yaşamaya çalışmıştır. Bir keresinde Amerikalılar onu yere yatırmışlar ve bir kadın, yüzüne aybaşı kanı dökmüştür. Başka bir işkence de şudur: Memduh’u soymuşlar ve onu insanlarla cinsel ilişkiye alıştırılmış bir köpekle başbaşa bırakmışlardır…

4. Memduh Habib mutlak bir tecrit (yalnızlık) içinde bırakılmış, hiç güneş görmemiş, yıkanamamış, sabun verilmemiş, su içmesi için bir bardaktan bile mahrum bırakılmıştır.

Müslüman bir vatandaşına bu kötü muameleler, bu işkenceler yapılırken maalesef Avustralya hükümeti gereken girişimleri yapmamış, Memduh’un haklarını aramamış, onu kurtarmaya çalışmamıştır.

Amerikalılar, Türkiye’de kendilerine karşı şiddetli bir nefret doğmuş olmasından dolayı tedirgindirler. Bu nefretin sebepleri nelerdir?Suç Türkiye halkında mıdır?Bu gibi haberleri okuyunca Amerika’yı kınamak için ille de Müslüman olmak gerekmez. İnsan olan herkesin bu gibi temel hak ihlallerini, hukuk ve ahlâk dışı davranışları protesto etmesi, lânetlemesi gerekmez mi?

İşin üzücü tarafı, Pakistan ve Mısır’ın da,ABD’nin kötülüklerine âlet olmasıdır.

Küba’daki Guantanamo kampı yirmibirinci yüzyılda insanlığın bir yüz karasıdır.

Memduh Habib suçlu olsaydı, Amerikalılar onu serbest bırakırlar mıydı? Elbette bırakmazlardı. Bu zavallı Müslüman hakkında, hiçbir suç deliline sahip olmadıkları için üç yıl işkence ve eziyet ettikten sonra salıvermişlerdir.

Peki o zavallının çektikleri yanına kâr mı kalacaktır?

Dünyanın hangi hukukunda, sorgulama esnasında bir tutuklunun yüzüne kadın aybaşı kanı dökülmesi vardır?

Ya Rabbi! Bu ne korkunç kindir?Üç yıl zindanda kalıyor ve bir kere yıkanmasına izin vermiyorlar. Bir kalıp sabun vermiyorlar, su içmesi için bir bardak vermiyorlar.

Stalin rejimi bile bu kadar merhametsiz değildi.

Türkiye Müslümanları!.. Bu gibi felâketler, işkenceler, eziyetler, belâlar, musibetler sizin başınıza da gelebilir.

Sizin içinizden de birtakım Müslümanlar, Amerikan düşmanlığı ile itham edilerek, bir gün ezilebilir, süründürülebilir.

Medenî Müslümanlar olarak bu gibi kötülükleri protesto etmeliyiz. Protesto etmek, tepki göstermek farzdır. Çünkü dinimiz emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmamızı buyurmaktadır. İyiliği desteklemek, kötülüğü engellemek için çalışmak.

Bu farzı terk eden Müslüman toplumların, Allah’ın gazabına ve azabına uğrayacaklarını Peygamberimiz haber vermektedir.

Guantanamo’da Türkiyeli Müslümanlar da var. Onlar suçlu mudur? Onlar âdil bir sorgulamaya mâruz mudur? Yoksa onlara da işkence yapılmakta, onların da yüzüne hayız kanı dökülmekte midir?

Bütün medenî ve ileri dünya, Amerika’nın Guantanamo’da, Irak hapishanelerinde yaptığı zulümleri şiddetle ve nefretle lânetliyor. Biz, Müslüman olarak gerekeni yapıyor muyuz?

Zalimlere lânet olsun. Gafillere ve uyuşuklara yazıklar olsun!

(Avustralyalı Müslüman Memduh Habib’e yapılan zulmü, Le Monde gazetesinin 19 Şubat 2005