Pazar

 

27 Mart Perşembe günü Şehzadebaşı’ndaki İstanbul Belediyesi binasında mânalı bir toplantı yapıldı, kütüphanelere gidip çok kitap okuyan 40 öğrenciye hediyeler verildi. Böyle bir törenin hem sevindirici, hem üzücü tarafları var. Demek ki, kitap okumak o kadar gerilemiş ve nâdirleşmiş ki, kütüphanelere gidip okuyan çocuklara ödül verilmesi gereği duyuluyor… İleri ve medenî Batı ülkelerini düşünüyorum. Oralarda ucuz cep kitapları peynir ekmek gibi satılır ve nakil vasıtalarında insanların çoğu kitap okuyarak seyahat eder… İşin sevindirici tarafı, İstanbul Belediyesi’nin ve İstanbul Vakfı’nın, kitap okuyan çocukları bulup, seçip böyle bir tören yapmış olması. İnşaallah bundan sonra bu gibi teşvikler devam eder. Belediyeyi ve İstanbul Vakfı’nı tebrik ediyorum.

Bir ülkeyi batırmak, bir halkı çürütmek, bir devleti yıkmak mı istiyorsunuz; orada ilmi, irfanı, kültürü; bunların temel vasıtası olan eğitimi ve kitabı baltalayınız, yozlaştırınız, kalitesiz hale getiriniz. Başka bir şey yapmaya lüzum kalmaz.

Türkiye’yi çökertmek isteyen habîsler bunu yapmışlardır.

Kitap hazırlamakla, kitap basmakla, kitap yayınlamakla iş bitmiyor. Bunların faydalı, kaliteli, değerli kitaplar olması gerekir. İçi yanlışlarla dolu, şişirme, gerçeklere zıt, bozuk ideolojilerin revacını temin için telif veya tercüme edilmiş kitaplar fayda değil zarar getirir.

Kitaplarda üç unsur olmalıdır:

1. İçindeki bilgiler doğru olacak, okuyanı doğru düşüncelere, doğru inançlara götürecek.

2. Aksiyon ve ahlâk bakımından okuyanları iyiliklere, hayırlı işlere yöneltecek.

3. Kitabın kendisi güzel olacak, okuyanı güzelliğe çekecek.

Her geçen gün biraz daha maddîleşen bir toplum haline geldik. Müslümanlar bile “çok” bozuldu. Para putlaştı, en büyük ve temel değer haline geldi. İnsanı insan yapan ulvî değerlerin pabuçları dama atıldı. Yığınlar lüks, konfor, gösteriş, kibir, israf, şatafat, tantana, benlik, şehvet peşinde koşuyor. İyi, mâruf, doğru, güzel şeyler emredilmiyor; ne kadar münker, çirkin, yanlış, günah, kötü şey varsa teşvik ediliyor. Bu yüzden ülkemizde büyük bir sarsıntı, sosyal kriz yaşanıyor. Bu kötü gidişe karşı en büyük silah ilimdir, irfandır, imandır, ahlâk ve fazilettir, hikmettir. Bunun vasıtası da öncelikle kitap ve broşürdür.

Yıllardan beri hayalimde şöyle bir kitap çıkartmak vardı: “İyi insan, iyi vatandaş, iyi Müslüman…” Nihayet kararımı verdim, havalar biraz daha ısınsın, inşaallah bir kenara çekilip, fazla hacimli olmasa da böyle bir kitap telif ve tasnif etmeye çalışacağım. Biz bu ülkede yaşayan Müslümanların mutlaka iyi insanlar, iyi vatandaşlar ve iyi Müslümanlar olmamız gerekiyor. Evet hepimiz Müslümanız, ama nasıl Müslümanlarız? İyi Müslümanlar mı? İyi Müslüman olmak o kadar kolay değildir. İlim, irfan, kültür sahibi olacak; ahlâk, fazilet, mürüvvet sahibi olacak; güzel olacak, güzelliği sevecek.

İyi Müslüman, iyi insan, iyi vatandaş; değil insanlara kötülük yapmak, kaplumbağalara, kuşlara, otlara, çiçeklere, çalı ve sazlara bile zarar vermez. Bu dünya sadece bizim değil; bu yerküresi üzerinde kuşların, kertenkelelerin, hattâ görünce ürperdiğimiz yılanların bile hakları vardır.

Sık sık yazıyorum, okuyucularımı teşvik ediyorum, yine tekrar edeyim: Evinizde mutlaka şahsî bir kütüphane kurunuz, çocuklarınız için ayrı bir kütüphane kurunuz; onları okumaya, düşünmeye, kültür edinmeye teşvik ediniz. Aklı başında hiçbir Müslüman ana-baba çocuklarını paracı, maddeci, aşırı tüketimci, serseri yetiştirmesin. “Yavrum yetişsin, okusun, iyi bir meslek sahibi olsun; çok para kazansın, lüks bir evde otursun, lüks bir arabası olsun, israflı ve şatafatlı bir hayat sürsün…” Bu gibi temenniler akıllı ve bilge bir Müslümana yakışmaz. Tarih boyunca nice devlet ve medeniyet maddeye, lüks ve israfa, zevk ü sefaya, şehvete, eğlenceye, aşırı tüketmeye mübtela oldukları (bağımlı hale geldikleri) için çökmüşlerdir.

Çocuklarımız için şunları istemeliyiz:

Yavrum iyi bir insan olsun, doğru bilgilere, düşüncelere, inanca sahip olsun; ahlâklı, faziletli, iyiliksever olsun, hayır ve hasenat yapsın; ülkesine, milletine, devletine (bozuk yönetime değil!), bütün insanlığa yararlı olsun… Çocukları, anne ve babalar için birer sadaka-i cariye kaynağı olabilir. Yahut -Allah saklasın- birer seyyiat kaynağı olur. İyi yetişmiş evlat, anne ve babası öldükten sonra onların amel defterlerine hayır ve sevap yazılmasını sağlar; kötü evlat ise ölmüş ana-babasının amel defterlerine günah yazdırır, azap görmelerine sebebiyet verir.

Her orta halli ailenin aylık bütçesinde kitap ve kültür fonu bulunmalıdır. Diyelim ki, aylık bütçesi 500 dolardır. Bunun en az elli doları kitaba, kültüre, sanata ayrılmalıdır.

Evlerin salonlarındaki büfeler, vitrinler, koltuklar, kanape, sehpalar, masalar, ıvır zıvır süs eşyası, âvizeler, perdeler bir aileye şeref kazandırmaz. Asıl şeref ve itibar salonun başköşesinde güzel kitaplarla dolu bir kütüphane bulunmasıdır. Neymiş, evin hanımı, toz olmasın diye kitap istemiyormuş… Bu kadar akılsızlık ve beyinsizlik olur mu?

Çocuklarımızın hiç olmazsa bir kısmını serserilikten, kötü huylardan, fenalıklardan korumak için onları iyi ve faydalı kitapları okumaya alıştıralım. Okumak en büyük hürriyettir.

Ülkemizdeki kötü yönetim ve kötü ideoloji halkımızı, dünyanın en az okuyan halkı haline getirmiştir. Şu yetmiş milyonluk ülkede kitap tirajları 1000’e, hattâ binin altına düşmüştür. Trende, vapurda, otobüste kitap okuyan vatandaş görmek mümkün değildir. Her yer tembellik yuvası kahvehanelerle dolmuştur.Kitaba verilen paraya acıyan, acınacak ve beyinsiz yığınlar haline dönüştürülmüşüz.

Bizde hem az kitap çıkıyor, hem de yayınlanan kitapların önemli bir bölümü bozuktur. Müslüman bir topluma sunulan ve içinde İslâm’a aykırı fikirler, görüşler, hükümler bulunan sözde dinî kitaplar da bozuktur. Para kazanmak hırsıyla çıkartılan bozuk din kitaplarında hayır yoktur.

Sevgili Müslümanlar! Din kitabı alırken Kur’ân’a, Sünnet’e, Ehl-i Sünnet ve Cemaat akidesine, fıkha, Şeriat’a, icmâya uygun eserler olmasına dikkat ediniz. Reformcuların, yenilikçilerin, zındıkların, birtakım ayetlerin ve hadislerin hükümleri bu devirde geçerli değildir, onlar tarihîdir diyenlerin, ehliyetleri olmadığı halde Kur’ân tefsiri, tercümesi, meali yapanların kitaplarını almayınız.

Müslüman anne ve babalar çocuklarınıza okuma-yazma öğrettiriniz. “Bizim çocuklarımız okuma yazma biliyor, sen ne demek istiyorsun? Efendim şunu demek istiyorum: Bu millet anadili olan Türkçeyi bin yıl boyunca İslâm-Kur’ân yazısıyla okuyup yazmıştır, onu öğrettirin diyorum. Anladınız mı?

Çocuklarınıza yazılı-edebî Türkçeyi öğrettirin. Yazılı-edebî Türkçe; Fuzulî’nin, Şeyh Galib’in, Ahmed Cevdet Paşa’nın ve diğer klasik edib ve şairlerimizin zengin, ahenkli, güzel Türkçesidir, işte onu öğrettirin.

Cahil dindarların son kırk yıl içinde imam meşrutalarına, cami helalarına yaptığı yatırım kadar ilme, irfana, kültüre, sanata, kitaba yatırım yapılmış olsaydı bugün düze çıkmış, selamete kavuşmuş olurduk.

Vatandaşlar! Her iki mânâda kitaplı olun; sakın kitapsız olmayın! 31 Mart 2003