Ben de Birinci Sınıf Vatandaşım
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 05 Ocak 2019
Çarşamba
Bendeniz, Türkiye’nin çoğunluğuna mensup Müslüman bir Türküm. Renklendirilmekten hoşlanmam ama bana Yeşil Türk diyebilirsiniz. Ben Türküm, Türkçü değilim; Müslümanım, İslâmcı değilim.
Türkiye’yi seviyorum. Benim gözümde Türkiye üç şeyden/değerden meydana gelmektedir: Ülke yahut vatan, halk yahut millet, bir de devlet.
Türkiye’nin, bilhassa devletin bir ideoloji ile özdeşleştirilmesini kesinlikle kabul etmem. Böyle bir şey vatana, millete ve devlete zarar verir.
Aşağıda sayacağım metinlerin ışığında ülkemde hür, serbest, güvenli, birinci sınıf vatandaş olarak yaşamak istiyorum. Bu metinler şunlardır:
1. Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi.
2. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi.
3. Tabiî ve İlahî Hukuk prensipleri.
(1) Dindar bir Müslüman olduğum için ülkem ve devletim için bir tehdit ve tehlike olarak görülmeyi asla kabul etmem, bunu büyük bir iftira ve korkunç bir aşağılama olarak kabul eder ve protesto ederim.
(2) Âdil kanunları ihlâl etmemek şartıyla inançlarımı, düşüncelerimi, görüşlerimi, tenkitlerimi serbestçe açıklamaya, yazmaya, söylemeye hakkım vardır. Bu hakkımı engellemeye çalışanları kınıyorum, onlara pabuç bırakmaya niyetim yoktur.
(3) Strasbourg’taki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin açıkça beyan etmiş olduğu üzere; düşünceler sert, şoke edici, şaşırtıcı da olsa, sırf böyle oldukları için suç teşkil etmezler.
(4) Aklı başında ve vicdanlı bir vatandaş olarak devletimi seviyorum, onun güçlenmesini, yücelmesini istiyorum. Ancak devletimin dışında ve üstünde
bir devlet kabul etmiyorum. Bir ülkede iki devlet olmaz.
(5) Vatanımı, halkımı, devletimi seviyorum, vergi ödüyorum, vatanî hizmetimi seve seve yaptım, Türkiye’ye en ufak bir şekilde zarar vermekten dikkatle kaçınıyorum. Bırakın halka, hayvanlara, böceklere, bitkilere bile kötülük yapmam ve yapılmasını istemem; o halde niçin birtakım Beyaz, Pembe, Eflatun veya Şampanya rengi Türkler beni hor görmekte, bana tehlike ve tehdit gözüyle bakmakta, bana zulm etmektedir. Böyle düşünmeye, böyle davranmaya ne hakları vardır?
(6) Ülkemin, devletimin, halkımın soyulmasını istemiyorum. Devletin ve Belediyelerin bütçelerinin binbir dalavere ile hortumlanmasını istemiyorum. İhalelere fesat karıştırılmasını istemiyorum. Beni gerici, tehdit, tehlike, muzır ilan edenlere bakıyorum. Kimisi malı doların milyarı ile götürüyor. Sadece karşıtlarım olan hırsızları kınamak ve lânetlemekle yetinmiyorum. İslâmî kesimdeki birtakım sahtekârları, yarı mühtedileri de lânetliyorum. Gerçeklerini ve samimîlerini son derece taktir ettiğim milliyetçi ve Türkçü cephedeki hırsızları, mafyacıları, çeteleri tenkit ediyorum. Benim mal ve servet beyanım açıktır. Gizli kara para babalarının bana gerici diyerek saldırıları ne kadar gülünçtür. Yavuz hırsız ev sahibinden baskın çıkarmış…
(7) Ülkemin Japonya, Güney Kore, Tayvan gibi zengin, kalkınmış, işleri düzgün olmasını istiyorum. Saçma sapan ve yalan dolan bir edebiyatla ülkemizi çok kalkınmış gibi gösteren sahtekârlara haklı bir fikir öfkesi ile çok kızıyorum.
(8) İstanbul’da fiilen gazetecilik yapmaya başladığım tarih 1960’tır. Daha önce Ankara’da aylık bir dergiyi bir grup dost, arkadaş ve ağabey ile birlikte çıkartmıştık. Yarım asırdır basın, yayın yazı hayatı içindeyim. Çoğunluğa mensup bir Müslüman olarak agresif bir azınlığın saldırılarına, hücumlarına, haksızlıklarına, zulümlerine mâruz kaldım. Cebimde TC antetli nüfus hüviyet kartı taşımama rağmen onlar beni bir düşman olarak gördüler. Niçin? Kendi gizli dinlerini, kendi üstün ideolojilerini, kendi derin devletlerini kabul etmediğim için. Onları yüksek sesle protesto ediyorum.
(9) Ben Müslüman bir Türkiyeliyim. Bu ülkenin Anayasası’nda din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti garanti altına alınmıştır. O halde hiçbir derin çetenin, hiçbir “Birinci Sınıf Azınlığın” benim bu haklarımı keyfi olarak kısıtlamaya yetkisi yoktur. Türkiye Müslümanlarının İngiltere’deki, Kanada’daki, Batı Avrupa ülkelerindeki Müslümanlar kadar hür olmaya hakları vardır.
(10) Türkiye’de tam bir eşitlik olmasını istiyorum. Birtakım egemen azınlıkların, çoğunluğu teşkil eden Müslüman Türkiyelilerden DAHA EŞİT olmaları saçmalığını asla kabul etmiyorum.
(11) Müslüman Türk kadın ve kızlarının, bütün medenî ve demokrat ülkelerde olduğu gibi başörtüleri yüzünden rahatsız edilmemelerini, haksızlığa uğramamalarını, siyasî ve meslekî faaliyetler yapmalarının önlenmemesini istiyorum; onlara yüksek tahsil kapısının kapanmasını zulüm olarak kabul ediyor ve protesto ediyorum.
(12) Fransa’da olduğu gibi bütün üniversitelerin ve yüksek okulların kapılarının başörtülü Müslüman kızlara açık olmasını istiyorum.
(13) 27 Mayıs 1960’ta, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de yapıldığı gibi demokrasiye, hukuk devletine, anayasal haklara, temel insan hak ve hürriyetlerine sekte verilmesini ülke, halk ve devlet için zararlı buluyorum.
(14) Birtakım gizli azınlıkların, kriptoların, kendilerini çoğunluktan DAHA EŞİT gören ve sananların temel müesseselere sızmalarını ve haksızlık ve hırsızlık yapmalarını protesto ediyorum.
(15) Tek kelimeyle adalet istiyorum… Eşitlik istiyorum… Kendi vatanımda güven içinde, korkusuz yaşamak istiyorum… Müslüman olduğum için hakarete, dışlanmaya, baskıya, zulme uğramak istemiyorum…
Bir yandan günlük işlerinizi yapadurun, öbür yandan zorlu günlere hazırlanın. Temmuz, Ağustos, Eylül… Gaybı bilemem, yüzde yüz olacak diyemem ama ufukta büyük fırtına alametleri görülmektedir. Şu anda yeraltında, perdeler ve paravanalar ardında dehşetli planlar kurulmakta, hesaplar kitaplar yapılmaktadır. Birtakım azınlıkların imtiyazlarından, ayrıcalıklarından, menfaatlerinden, kendilerine göre haklarından zerre kadar fedakarlık yapmaya niyetleri yoktur. Bu ülke bize dedelerimizden, atalarımızdan, babalarımızdan miras kalmıştır. Onu ikinci sınıf vatandaşlara, tehlike ve tehdit oluşturan gericilere kaptırmayız diyorlar. Katrina kasırgasının Amerika’nın büyük bir bölgesini nasıl herc ü merc ettiğini biliyorsunuz. Böyle kasırgaların siyasîleri bizde esebilir. Tedbirsiz yakalanmamanızı temenni ederim. Her taraf casus ve ajan kaynamaktadır. Provokatörler cirit atmaktadır. Milyonlarca vatandaş fişlenmektedir. Son finans ve para dalgalanması ile ülkemize bu işlerde kullanılmak üzere milyarlarca dolar transfer edilmiştir. Provokatörler ve paravokatörler şeytanlar gibi koşuşturmaktadır.
Herkes çenesini tutsun, aşırı davranışlardan uzak dursun, itidalden ayrılmasın; namaz kılmayanlar namaza başlasın, bol bol sadaka verilsin, hayır hasenat yapılsın. (Cep telefonu olana sadaka (yardım) yapılmaz.) Bütün Müslümanlar, Peygamberimizin (Salat ve selam olsun O’na) ruhaniyetinin şemsiyesinin gölgesi altına sığınsınlar. Sünnetleri yerine getirerek… Lüksten, israftan, gösterişten, azgınlıktan, gurur ve kibirden uzak durulsun. Herkesin iki ayağı kanaat dairesi içinde olsun. Para kuduzları yanacaktır. Ülke, millet ve devlet malını haksız ve haram şekilde yiyecekler yanacaktır. Kurtuluş cemattedir. Din konusunda hiçbir Müslüman tartışmasın. Doğru yol Kur’ân ve Sünnet yoludur. Kur’ân’a ve Sünnet’e yapışan zelil olmaz… Oyunun birinci raundunu kaybettiler ama bununla yetinmeyeceklerdir. 08 Haziran 2006