Ben dememiş miydim?..
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Ocak 2019
Pazar
Yeni Cumhurbaşkanı’nın nasıl bir kimse olması hakkında yazmış olduğum yazıları tv’lerde yaptığım konuşmaları biliyorsunuz. Neler demiştim: Çankaya’ya dindar bir kimseyi aday göstermek yanlıştır… En uygunu çağdaş hayat süren, liberal demokrat bir akademisyen, politikacı, medyacı, büyük bürokrat bir kimsedir…
Teklifimin ne kadar isabetli olduğu anlaşıldı…
Her şeyin bir sınırı vardır… Onları zorlamamak gerekir.
meraklı(sı) değilim. Lakin “Ben dememiş miydim?..” desem yerden göğe haklı çıkarım. Bundan sonra ne olacak? Cenab-ı Hakk Türkiye’yi korusun.
Kasımpaşa’daki büyük camiin yan tarafındaki kapısının önündeki mermerde kuş yumurtası lekeleri ve kabukları gördüm, hayli üzüldüm. Acaba zavallı bir kuş kapının üst tarafına yuva kurup yumurtladı da, birileri onu bozup yumurtaları kırdılar mı?.. Kuş yuvası bozmak büyük uğursuzluk getirir. Kişi uğursuzluğun nereden geldiğini anlayamaz, yuvayı bozar, yumurtaları kırar… Kuşun bir Sahibi vardır. O her şeyi görür ve bilir. Kuş, uğradığı zulmü hâl lisanıyla Sahibine bildirir, şikâyette bulunur… Aradan zaman geçer, ansızın bir sille gelir… Ne olduğunu anlayamaz… “Ya Rabbi! Ben ne yaptım da başıma bu musibet geldi” diye söylenir. Kuş yuvasını bozarken kafası çalışmadığı gibi, başına bela geldiği vakit de çalışmaz. Bir dostum anlatmıştı: Edremit taraflarında yazlık evlerin, villaların bulunduğu bir sitede kırlangıçlar, kapının üzerine çamurdan yuva yapmışlar. Ev sahibi etrafı kirletiyorlar bahanesiyle yuvayı yıkmaya yeltenmiş, bunu gören komşuları uyarmışlar, “yapma, etme” demişler, dinlememiş… Sonra ne olmuş? Bir dahaki yaza oraya gelememişler. Yuvaları dağılmış, perişan olmuşlar… Etme bulma dünyası… Men dakka dukka…
“Biz beş sene önce kuş yuvası bozmuştuk, bir şey olmadı…” ille de beş sene içinde bir şey olacak diye bir kural yok. Bazen on sene sonra tokadı yersin yahut bu dünyada ceza görmezsin, ahirette çarpılırsın.
Sevgili okuyucularıma bilhassa muhterem ev hanımlarına sıkı sıkı tembih ediyorum: Bırakın kuşları, karıncalara bile dokunmayın, ilişmeyin. Karınca deyip geçmeyin, o küçücük bir harikadır. Bırakın onlar da yaşasın. Kaç kere yazdım, bir kere daha tekrar edeyim: Bundan yüz küsur sene önce, o zamanlar bağlık bahçelik olan Kızıltoprak’ta (Kadıköy-İstanbul) Maarif-i Umumîye Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Zühdî Paşa Hazretleri cami yaptırıyor. Bir gün inşaata bakmaya gitmiş, arabasına binmiş kendisini karşılamışlar. Etrafı gezerken kireç kuyusunun üzerindeki suda çırpınan bir karınca görmüş, kısa bir müddet sonra boğulup ölecek… Merhum Paşa Hazretleri gümüş saplı bastonunu karıncanın olduğu yere uzatmış, hayvancağız ona tırmanmış, Paşa bastonu kuru bir yere silkelemiş karıncayı kurtarmış… Birkaç gün sonra bir rüya görmüş, kendisine
denilmiş. Yukarıdaki menkıbeyi Merhum Cerrahî Şeyhi Muzaffer Efendi anlatmıştı. Müslüman merhametli insandır. Sadece azgın, saldırgan, zalim ve harbî kimselere karşı yumuşak hareket edilmez. Onlar için “Vağluz aleyhim…” buyurulmuştur. Kur’an-ı Azimüşşan’da Hazret-i Musa Efendimize “Firavun’a git, ona yumuşak konuş…” buyuruluyor.
Zevk için avcılık yapanları uyarıyorum. Nesli tükenmeye yüz tutmuş vahşî hayvanları ne kadar merhametsizce ve zalimce öldürüyorlar. Zengin yabancı turistler geliyor, onlara yaban koyunlarını, yaban keçilerini yüklü paralar karşılığında vurdurup öldürüyorlar. Devleti bu hale düşürenlerden çok bizarım, çok şikâyetçiyim. Ben ülkemin yabanî koyununu birkaç bin dolar mukabilinde kefereye öldürtmem… Böyle şeyler ülkeye, devlete, halka uğursuzluk getirir.
Yeni bir yaza yaklaşıyoruz, bir yandan teröristler, öbür taraftan arazî mafyası yine ormanlarımızı, çalılıklarımızı ateşe verecekler. Bitkilerle birlikte bir yığın da hayvan ve böcek yanacak. Her sene böyle oluyor. Başımız belâdan, musibetten, âfetten, felâketten kurtulmuyor. Merhamet, merhamet, merhamet…
Namaz konusunda son yıllarda ülkemizde hayırlı faaliyetler, hizmetler, kampanyalar, seferberlikler görüyoruz, mutlu oluyor, seviniyoruz. Okuyucularım bilirler, sık sık namazın ve cemaatin önemine dair yazılar kaleme alırım, hatta bazen “Bu konular hocaların konularıdır, onlar yazmıyor, sen yazıyorsun…” diyenler bile çıkmıştır,
Namazın Sırları adlı 184 sayfalık bir kitap yayınladım. Eser, İmam-ı Gazali Hazretleri ile Ebu’l-Leys Semarkandî Hazretlerinin; namazın sırları, incelikleri, önemi konusundaki yazılarından derlenmiştir. Kitaba tezhibli (İslâmî süslemeli) güzel bir kapak yaptırdım. İçine namazla ilgili âyet ve hadisleri hattata yazdırıp ilâve ettim. Bunlardan biri şu beyittir:
Kur’an-ı Kerim’in A’raf Sûresi’nde (âyet 208) mealen “gafillerden olma!” buyruluyor. Resulullah Efendimiz “Namaz gözümün nurudur” buyurmuştur. Hicr Suresi’nde (âyet 98) “secde edenlerden ol!” buyuruluyor. Hadis kitaplarının en sahihi olan Buharî’de İbn Mes’ut’tan şu rivayet vardır: “Resulullah’a “Hangi ameller daha, faziletlidir?” diye sordum. “vaktinde kılınan namaz” buyurdu.
– Sonra hangisi? dedim,
– Ana babaya iyilik etmek… buyurdu.
– Bundan sonra hangisidir? diye sordum..,
– Allah yolunda cihat etmektir, buyurdular.
Bakara Suresi’nin 153’üncü âyetinde “Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyiniz” buyruluyor. Meryem Suresi’nin 59’uncu âyetinde “onlar namazı terk ettiler ve şehvetlerine uydular” denilerek kötü bir toplum anlatılmaktadır.
“Namazın Sırları” kitabı, baştan sonuna kadar kurtarıcı, uyarıcı, ebedî mutluluğu kazandırıcı, zilletten izzete çıkartıcı, esaretten İslâmî hürriyete kavuşturucu bilgiler, hikmetler, incelikler, uyarılar ile doludur.
Muhterem Müslüman kardeşlerimizden (imkânları müsait ise) alıp dağıtmak, hediye etmek isteyenler Bedir Yayınevi’nden, (en az 5 adet almak şartıyla) tanesi 1,5 (birbuçuk) YTL’den temin edebilirler. (Bedir Yayınevi Cağaloğlu Yokuşu, 6/8, Valilik Civarında, İST. Tel: 0212.519.36.18- Taşraya gönderilecek kitaplar için posta veya kargo ücreti alınır) (Bu fiyat, kitabı hazırlama masrafları da hesaba katılacak olunsa, maliyet fiyatının altındadır…) 30 Nisan 2007