Ben Devlete Değil, Bozuk Düzene Karşıyım…
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 31 Aralık 2018
Cuma
SORU: Sen ne taraftansın?
CEVABIM: Ben Türkiye’den yanayım.
SORU: Nasıl olur böyle bir şey?.. Sen aşırı dincisin, gericisin, taqiye yapıyorsun…
CEVAP: Edepsizliği bırak… Sen Sabataist, ateist veya Mason, yahut Marksist olarak Türkiye’den yana olabiliyorsun da ben bir Müslüman olarak niçin olamayacakmışım? Hem sonra, ben dinci değilim, dindar bir Müslümanım. Gerici değilim.
Saçmalamayı bırak!..
SORU: Sen devlete karşısın…
CEVAP: Halt etmişsin, ben devlete değil bozuk düzene ve sisteme karşıyım.
SORU: Devlet ile sistem aynı şeydir…
CEVAP: Hayır… Devlet ayrı şeydir, sistem ayrı şey… İkisini özdeşleştirmek, devletimize ve Türkiye’ye yapılabilecek en büyük kötülük ve ihanet olur.
SORU: Düzene karşı olmak, Cumhuriyet’e karşı olmak demektir.
CEVAP:
Cumhuriyet fazilet rejimidir. Faziletin olmadığı yerde onun adı vardır ancak. Cumhuriyetin de türleri, boyaları vardır. Ben hakikisini, erdemlisini, gerçeğini istiyorum.
SORU: Türkiye’den yanayım demekle neyi kasd ediyorsun?
CEVAP: Türkiye üç şeydir:
SORU: Peki, İslâmcılığın ne oluyor?
CEVAP: Ben İslâmcı, şucu bucu değilim. Sadece dinim İslâm’dır, ben Müslümanım. İslâm benim gözümde en yüce gerçek, en üstte olan değerdir.
SORU: Türkiye’yi seviyorum iddiasında samimi misin?
CEVAP: Elbette samimiyim. Çünkü ülkeme, halkıma, devletime zarar vermiyorum, onları sömürmüyorum.
SORU: Ama bazı İslâmcılar veya dinciler yolsuzluk yapıyor, sömürüyor. Bu nasıl oluyor?
CEVAP: Benim onları ne kadar ağır ve şiddetli bir üslupla tenkit ettiğimi görmüyor musun?
Hem onlar İslâmcı mislamcı değildir.
Sizlere soruyorum: Kendi cephenize, çetelerinize mensup birileri soygun, talan, sömürü yapınca niçin tenkit etmiyorsunuz, dışlamıyorsunuz?.. Soyguncu, sömürücü, hırsız münafıklar İslâm’ı temsil etmezler.
SORU: Sen lâikliğe karşısın…
CEVAP: Kavramları birbirine karıştırma. Ben lâikçiliğe karşıyım.
Türkiye’de gerçek lâiklik yoktur, lâikçilik vardır,
vardır, jakoben ve saldırgan din düşmanlığı vardır. Bir Müslüman olarak tabiî ki, onlara karşı olacağım.
SORU: Ama lâiklik bizim devletimizin temel kavramı ve değeridir. Lâiklik olmazsa Türkiye batar…
CEVAP: Sana açıkça söyledim: Türkiye’de kesinlikle gerçek lâiklik yoktur.
Gerçek lâiklik Fransa’daki laikliktir. Bir sistemin resmî Diyanet İşleri Başkanlığı varsa, resmî din liseleri varsa, resmî İlâhiyat fakülteleri varsa, Devlet bütçesinden maaş alan ve devlet memuru statüsünde bulunan 100 bin imamı, müezzini, müftüsü, vaizi varsa o ülkede lâiklik olduğu iddia edilemez.
SORU: Sen ve senin gibiler Türkiye’yi Arabistan’a, İran’a, Malezya’ya benzetmek istiyorsunuz…
CEVAP: Yalandır. Biz Türkiye’yi demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları bakımından Norveç’e, İngiltere’ye, Avusturya’ya ve diğer Avrupa ülkelerine benzetmek istiyoruz. Niçin razı değilsiniz?
SORU: Siz Cumhuriyet’in temel ilkelerine ve değerlerine karşısınız…
CEVAP:
Biz fazilete/erdeme, adalete, eşitliğe, inanç ve düşünce hürriyetine, temizlik ve şeffaflığa yani tek kelime ile gerçek cumhuriyete taraftarız.
SORU: Siz
ihanet ettiniz…
CEVAP: Asıl ihaneti ve hıyaneti siz yaptınız. Kurtuluş savaşı bir İslâmî cihad hareketi idi. Zaferden sonra onu çarpıttınız. Tarih, en sağlam belge ve bilgilerle şahidimizdir.
SORU: Tesettür bir tür köleliktir. Kadınların köle olma hakkı yoktur.
CEVAP: Tesettür kadın için en büyük haysiyet ve hürriyet kaynağıdır.
Asıl kölelik ve zillet, üzerinde TC antetli resmî
bazı kadınlara
bu resmî vesikalı fuhuştan KDV ve gelir vergisi alınmasıdır. Bu utancın karası size ömür boyu yeter!
SORU: Bizim sayemizde Türkiye İslâm dünyasının en ileri ülkesi oldu…
CEVAP: Sizin yüzünüzden Türkiye Japonya, Güney Kore, Tayvan, Singapur gibi gelişemedi, kalkınamadı. Türkiye’yi batırdınız. Korkunç bir borç yükü altına soktunuz.
Bastığınız yerde ot bitmiyor. Eğitimi, üniversiteleri çökerttiniz. Hıyanetlerinizi anlatmak için kitap yazmak gerekir. Sizin yüzünüzden Türkiye, dünyanın ilk beş ülkesi içinde olması gerekirken, çok aşağılarda kaldı.
SORU: Eğitimi yaygın hale getirdik, halkı okur yazar ettik…
CEVAP: Halkı okur-yazar cahiller haline getirdiniz.
Dünyanın hangi ülkesinin halkı, 1928’den önce kendi millî diliyle yazılmış kitapları, belgeleri okuyamıyor?
SORU: Sayemizde
CEVAP: Bir tek bilimsel Nobel kazanamadık…
SORU: Anayurdu demirağlarla ördük…
CEVAP: Pöh!..
SORU: Biz Atatürkçüyüz…
CEVAP: Siz Sabatay Sevi’nin izinden ve yolundan gidiyorsunuz.
SORU: Biz ulusalcıyız…
CEVAP: Bendeniz de Müslümanım, Türkiye’yi çok seviyorum… 24 Mayıs 2008