Salı

 

Hortumlama yoluyla, büyük hırsızlıklarla adam veya adamlar birkaç yüz milyon veya bir milyar dolar vurmuş. Sonra, talihsizlik bu ya, yakayı ele vermişler, içeri atılmışlar. Şimdi bu adamlar ülkenin en becerikli avukatlarını tutarlar, gerekirse beş on milyon dolarlık masraflar yaparlar ve kurtulmak için her yolu denerler. “Her yol” ile ne demek istiyorum? Çok şey söylemek ve yazmak istiyorum da, açıkça beyan edemiyorum. Ben savcı değilim, hakim değilim, hele cellat hiç değilim. Ancak kulağımıza birtakım istihbarî bilgiler geliyor ki, bunlar önemli karinelerdir.

Ülkeyi, milleti, devleti milyarlarca dolar dolandıran adamlar ve çeteler ahlâk, fazilet, hukuk, adalet, vicdan, hakkaniyet gibi değerleri tanımazlar. Onlar birer canavar, vampir, sırtlan, vatan hainidir. Elbette ki, kurtulmak, paçayı sıyırmak için her şeyi yapacaklardır.

Ben söylemiyorum, gazeteler yazdı, televizyonlar bangır bangır haykırdı, Mısır’daki sağır sultan bile duydu. Neler yazıldı ve söylendi?

1. Çok önemli dosyalar sümenaltı edilmiş, masaların çekmecelerinde bekletilmiş, buzdolaplarına konulmuş. Zamanaşımına uğrasınlar diye.

2. Birtakım ilgili, bilgili, sorumlu zatların mafya babalarıyla, soyguncu ve talancılarla, büyük hortumcularla dostlukları, yakın ilişkileri olduğu medyaya intikal etti.

3. Haklarında çok ağır hapis ve para cezaları istenen bazı kişiler şimdi ellerini kollarını sallayarak aramızda dolaşıyor.

Başta MİT olmak üzere çeşitli istihbarat teşkilatları kimin ne dolap çevirdiğini, kimin kaç milyon dolar götürdüğünü biliyorlar, tesbit ediyorlar ama onların hazırladığı dosyalardan yola çıkılarak birtakım saygın soyguncuların üzerlerine gidilmiyor. Sanki gizli ve esrarlı güçler onları koruyor. Soğuk hava depolarında yüzlerce, binlerce dosya bekletiliyor. Pisliğe bulaşmış siyaset adamları aleyhindeki dosyalar, zamanı gelince kullanmak, manipüle etmek için bekletiliyor.

Şimdi istihbarat o kadar ilerledi ki, devreye öyle alet ve cihazlar sokuldu ki, en gizli konuşmalar dinlenebiliyor, en mahrem sırlar öğrenilebiliyor. Bilhassa İslâmî kesim içinde bir ordu kadar casus, ajan, provokatör, yönlendirici bulunmaktadır. Hangi şahıslar, hangi gruplar ne yapıyor, ne topluyor, ne biriktiriyor, bunların hepsi tesbit ediliyor ve dosyalar hazırlanıyor. Normal olarak bunların hazır olur olmaz muameleye konulması, ilgili mercilere verilmesi gerekirken niçin bekletiliyor?

Devletin ve millî iradenin üzerindeki bazı esrarlı güçler siyasal İslâm’ı bitirmek için dehşetli bir satranç oynuyor.

Milliyetçi ve Türkçü cephe için de, buna benzer bir senaryo uygulamaya konulmuştur. Milliyetçilikle, Türkçülükle en ufak ilgisi olmayan birtakım ahlâksız, rezil herifler ve çeteler bahane edilerek o hareketi de bitireceklerdir.

Bazen akıl almaz işler de oluyor. Sabataycı camianın büyük isimlerinden, basın babası bir zat da tutuklandı ve aylardan beri cezaevinde bulunuyor. Koskoca yazı, klimasız bir odada geçirdi. Onu kurtarmak için yüzlerce büyük firma, binlerce zengin ve yüksek tabaka mensubu kişi seferber oldu ama bir şey yapamadılar. Demek ki, insan iradesi bir yere kadar gidebiliyor, ilahî takdirin önüne geçilemiyor.

Bugün medyaya, mahkemelere intikal eden hortumlama ve büyük soygun vak’aları, yapılanların binde biri bile değildir. Ümidimiz odur ki, bütün engellemelere, beşer onar milyon dolarlık masraflara, sümenaltı edilen dosyalara, buzdolabında saklanan delillere rağmen günün birinde büyük bir temizlik seferberliği başlayacak, kimsenin gözünün yaşına bakılmayacak, son on beş yıl içindeki bütün soygun ve talan vak’aları ameliyat masasına yatırılacaktır.

İslâmî kesimde pisliğe bulaşmış, yolsuzluk yapmış, kara para sahibi olmuş kimseler ve zümreler var mıdır? Hiçbir sâlih, samimî, ahlâklı, dürüst, namuslu, şerefli, faziletli, haysiyetli Müslüman haram yemez, zimmetine para geçirmez, birtakım şeytanî bahane ve mazeretlerle çalmaz, çırpmaz, yüzde on komisyon almaz, din rantı yemez, mukaddesat sömürüsü yapmaz. Haram yiyenler, gayr-i meşru yollardan efsanevî ve karunî servetler edinenler iyi Müslüman, iyi insan, iyi vatandaş değildirler. Onların adaletin pençesine düşmelerinden ancak memnuniyet duyarım. Bu herifler Müslümandır, bizdendir diye yedikleri haltlara göz yumacak değilim. Meşreblerimiz ve görüşlerimiz arasında önemli farklar da olsa, aramızda ihtilaf da bulunsa namuslu, şerefli, dürüst, haram yemeyen kimselere saygı beslerim, onlara değer veririm. Lakin soygunculara zerre kadar kıymet vermem. Efendim bunların bazısı namaz kılıyor, oruç tutuyormuş. Sadece namaz ve oruç benim için ölçü teşkil etmez. Nitekim, hadîs ve kelam-ı kibar olduğu söylenen bir cümle vardır: “Kişinin namazı ve orucu seni aldatıp zarara uğratmasın. Sen onun parayla olan (denanir ve derahim) durumuna bak.”

Maalesef son yıllarda birtakım aşağılık, bayağı, dini imanı para ve menfaat olan; zevk u sefadan, lüksten, gösterişten, konfordan, zenginlikten, nefs-i emmaresine kölelik etmekten başka bir işi olmayan birtakım çürük ve melez adamlar İslâmî hizmetler ve faaliyetler sahnesine çıktılar ve büyük tahribata sebebiyet verdiler. Bu çürük adamlar temizlenmeden İslâmî kesim sağlığına kavuşamaz.

Biliyorum, bu gibi çürük ve moloz İslâmcılar ellerinden gelse beni boğarlar. Onların ta’n ve levminden korkmuyorum. Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış. Onlara yaranmak için yağcılık ve yalakalık yapmak gerekir. Böyle şeyler benden uzak olsun.

Doğruluk (İstikamet) namaz, oruç, zekât gibi temel bir İslâmî emir ve farzdır. İslâm yamukluğu, hileyi, haram yemeyi asla kabul etmez. “Hizmet için çok para lazım, biz onun için haram para biriktiriyoruz” gibi şeytanî bahaneler ile kimi kandıracaklarını sanıyorlar? 29 Ağustos 2001