Beş Yıldızlı Lüks ve İsraflı İftar Ziyafeti
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
Pazartesi
Müslümanların zekatlarını, sadakalarını toplayan büyük bir dinî Teşkilât 5 yıldızlı lüks bir mekanda bin kişilik iftar ziyafeti veriyor… Lüks ve ihtişam son haddinde… Şahane bir salon… Masalardaki örtüler peçeteler ketenden… Tabaklar, çatal, kaşık bıçaklar, bardaklar lüks mü lüks… Orada her şey gösterişe yönelik… (Aman bizim iftar en parlağı olsun!..) İftariyelikler (or dövr) çeşit çeşit… Sucuk, pastırma, siyah ve yeşil zeytin, üç çeşit peynir, kaymak, bal, reçel, közde pişirilmiş patlıcan ve kırmızı biber, zeytinyağlı dolmalar, turşular ve daha neler neler… Penguen giyimli garsonlar seğirtiyor ve çorbalar geliyor. Üzerlerinde bir tutam peynir rendesi bulunan tereyağlı nefis çorba ne de güzel kokuyor… Çorbadan sonra pastırmalı paçanga böreği…Sonra herkese birer tabak salata geliyor. Ana yemek servis ediliyor… Sebze garnitürlü ve tereyağlı incik… İçeceğin haddi ve hesabı yok. Türlü türlü meyve suları, ayran, Teşkilâta özel Osmanlı şerbeti.
Yemekler bittikten sonra harika tatlılar. Kimi davetliler yemek yerken çaylarını da yudumluyor. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem “Mü’min bir mideyle, kâfir yedi mideyle yer” buyurmuş.
Kur’ânda Yüce Rabbimiz “Yiyiniz içiniz ama sakın israf etmeyiniz” buyurmuş. Umurlarında mı? Teşkilâtın beş yıldızlı iftarı gerçekten şahane idi. Hattâ şahane kelimesi onu tavsifte (sıfatlandırmakta) pek sönük kalır.
O israf, renk, ışık, şaşaa, tantana, debdebe, gurur, kibir, tefahür, Teşkilât asabiyeti, gülücükler son haddindeydi. Peki bu beş yıldızlı iftarın parası nereden geliyordu?..
Bu lüks iftarlara patrikler, hahambaşları, papazlar, piskoposlar, başka dinlerin ruhanîleri de davet edilir.
Oh bu sene en lüks, en ihtişamlı (görkemli), en parlak, en israflı, en tantanalı, en debdebeli, en saçıp savurmalı, en renkli iftar bizimki oldu. Müslümanlar sağ olsun, zekâtlarını veriyorlar. Biz de böyle lüks iftar ziyafetleri tertipliyoruz.
Ah mübarek Ramazan, ne kadar da çabuk gelip geçiverdi! Bizi üzen hadiseler de yok değil. Silvan’da bu mübarek Ramazan ayında hasta ve işsiz bir vatandaş akşam evine gelmiş, karısına sormuş, iftarda ne var? Kadın boynunu bükmüş, para mı verdin ki, bir şeyler pişireyim. Yiyecek hiçbir şey yok. Aç, fakir, hasta, perişan baba yıkılmış, dört çocuğu varmış, onlara sarılmış ağlamış sonra bitişik odaya geçmiş. Karısı biraz sonra içeriye girmiş ki, ne görsün, adamcağız kendisini asmış. Hastahaneye kaldırmışlar, kurtarılamamış.
karısı tarhana çorbası, bulgur pilavı pişirirdi. Adam da kendini asmazdı.
Düşmanlarınız, karşıtlarınız, sizden olmayanlar; sizden daha bilgili ve kültürlü, sizden daha vasıflı, sizden daha güçlü, sizden daha disiplinli olursa; onların silâhları sizinkilerden daha modern ve etkili, onların istihbaratı sizin istihbaratınızdan daha güçlü olursa; onlar sizi esir ve zelil kılmak hususunda birlik içinde, siz ise onların vesayetinden kurtulmak hususunda bütün güçlerinizi birleştirmemiş iseniz…
Onlar planlı ve programlı çalışıyor, siz plansız ve programsız, darmadağınık iseniz. Onlar dünya işlerinde sizden daha başarılı, becerikli, işbilir ve işbitirir; siz ise onlardan çok geride iseniz. Neticede ne olur?.. Siz yenik düşersiniz, siz esir ve zelil olursunuz, siz sömürülürsünüz…
* Siyasî, kültürel, ticarî, iktisadî bakımdan birleşmeleri gerekir. Şu anda siyasi birleşme olamıyorsa, o halde bütün gücümüzle
için çalışmalıyız.
* Bütün gücümüzle, Din’e ve Ümmet’e hizmet edecek çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün Müslümanlar yetiştirip, bunlardan oluşan kadrolar kurmalıyız.
* Fiilen olmasa bile Ümmet birliği için fikrî hazırlıklar ve çalışmalar yapmalıyız.
* Ehliyetli, liyakatli bir
olması, seçilmesi, Müslümanların buna itaat ve biat etmesi için propaganda ve hazırlık yapılmalıdır. (Siyonistler, Evangelistler, Papalık vs. kendi işlerine gelen bir Halife seçilmesi için sinsice çalışıyor…)
Zamanımızda bir buçuk milyarlık İslâm dünyası büyük bir acz, parçalanmışlık, bölünmüşlük, dağınıklık, tezebzüb (karışıklık, kararsızlık), kargaşa, kaos, cehalet içindedir.
İslâm dünyasında kurtuluş, izzet, birlik çareleri ve çözümleri aranmıyor mu? Aranıyor ama sadra şifa verecek bir reçete üzerinde birleşme yok.
Vasıflı ve güçlü hizmetkâr yetiştirme konusunda ciddî ve etkin bir programımız yok. Düşünebiliyor musunuz, Müslüman öğrencilere
vererek onların bilgili, kültürlü, ahlâklı, faziletli yetişeceğini sanıyoruz.
Vasıflı, güçlü, üstün Müslümanlar yetiştirmek için,
(çok ciddî ve geçerli bir plan ve program dahilinde)
bilen kaç kişi çıkar İslâm dünyasında? İstisnalar kuralı bozmaz… İslâmî kesim elli yıldan beri
yetiştiriyor. Halbuki bize yeterli sayıda
lazımdır.
Reformcular, yenilikçiler, değişimciler,
taraftarları, aktivistler, mezhepsizler, telfik-i mezahibçiler, naylon müctehidler, Neo-Haricîler, Necdîler, Selefîler, Diyalogçular, bid’atçiler, Ehl-i Sünnet düşmanları Ümmet’i oyalayıp duruyor, yekun olarak milyarlarca dolarlık hizmet paralarını çarçur ediyorlar.
İslâm dünyasının kurtuluşu, izzeti, birleşmesi ancak ve ancak
gerçekleşebilir. Sahih itikatlı, âbid, zâhid, âlim, arif, hikmetli, mücahid, mürüvvetli, fütüvvetli Müslümanlar…Yeterli sayıda böyle Müslüman yetiştirilmezse Müslümanlar kurtulamaz. Nasıl yetişecek bu Müslümanlar? Para, hürriyet ve imkân var ama plan ve program yok… 14 Eylül 2010