Besim Atalay’ın Hicviyesi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Çarşamba
Besim Atalay’ın 20.6.1950’de Ankara’da Çankaya matbaasında basılmış
adlı onaltı sayfalık bir broşürünü buldum.
Zavallı Türk parası! Şimdiki genç nesiller kuruşun ne mânaya geldiğini bilmezler bile.
Nazım şeklinde kaleme alınmış İsraf’ta Besim Atalay Türk Dil Kurumu’na şöyle çatıyor:
Yazar bu dörtlüğün altına şu notu koymuş: “Bugün Dil Kurumu
Hiç bir iş görülmemekte, ehliyetsiz adamlara aylık verilmektedir. Aylarca Kurum’a uğramayanlar dolgun aylık alırlar. Kurum’da memurlar boş otururken dışarıdan bazı kimselere para ödenir.”
Bunu takip eden dörtlük de şöyle:
Bu konuda şu açıklama var: “Atatürk’ün sağlığında
olan ve gülünç terimler uyduran birisi de,
Ulus’ta yayınladı.
Atatürk’ün vasiyetnâmesinin ortadan kaldırıldığını iddia ediyor.
. Kulağıma gelen bir rivayete göre
Çankaya’da
adına ajanlık yapan bir eleman da
Araştırıcıların
bulup incelemeleri ve yayınlamaları gerekir.
Atalay’ın çattığı
bu ülkeye, bu millete, bu devlete büyük kötülükler etmiştir.
Dil gidince eğitim, üniversite, ilim, irfan, edebiyat, sanat, kültür ve medeniyet de çökmüştür. Bu işin mimarı, ölünceye kadar imzasını
şeklinde atan
‘dır. Türkiye’ye gelmesi ve girmesi yasakken, dil işlerinin başına geçirilmek üzere
Yirminci asrın başında Türkçe’de iki yüz bin kelime bulunduğu iddiası bazılarına mübalağalı
gelebilir. Hayret edilmesin,
Atalay’ın adıgeçen risalesinden bazı dörtlükleri aşağıda bulacaksınız:
Ankara’daki arsa spekülasyonlarını, vurgunlarını şöyle dile getirmiş: “Yenişehir’e temel attık / Arsaları hep kapattık / Toprak alıp altun sattık / Buna israf denilir mi?”
Yenişehir denilince hatırıma Falih Rıfkı’nın, Ankara’nın bu bölümü için Ulus’ta yazmış olduğu bir cümle geldi: “Biz tarihte ilk olarak mâbetsiz bir şehir inşa ettik…”
Rahmetli Osman Yüksel Serdengeçti yazmıştı: 30’lu yıllarda üstü başı yırtık, fakir, sefil köylülerin Yenişehir’e girmeleri, orada dolaşmaları yasakmış.
“Bir tarafta çağlayanlar / İşlerini sağlayanlar / Bir yanda aç ağlayanlar / Buna israf denilir mi?”
“Yenişehir pırıl pırıl / Danslar döner fırıl fırıl / Eski şehirse pek tırıl / Buna israf denilir mi?”
“Şehir yaptık çölde örnek / Asfaltlarda tavuk köpek / Serbest gezer öküz inek / Buna israf denilir mi?”
“Kahve kulüp koşu yeri / Kumarhane her bireri / Yeniliğin şaheseri / Buna israf denilir mi?”
“Sen de öğren şu pokeri / Demeyeler sana “geri” / Bilmeyenin yok değeri / Buna israf denilir mi?”
Türkçemiz dün verem idi / Frengidir bugün derdi / Kör olası kem göz değdi / Buna israf denilir mi?”
da sade Türkçe taraftarı bir zat idi. Lakin Türk Dil Kurumu’nun acayipliklerine, aşırılıklarına o da tahammül edemeyerek bu hicviyeyi kaleme almış.
Bunların bir kısmı tarih ve kültür bakımından kıymeti haizdir. Tam bir koleksiyonları kütüphanelerde bile yoktur
Kitabiyat künyelerinin yanına muhtevaları, içlerindeki dikkate değer ve önemli hususlar da kaydedilerek.
Özel kütüphanemde bunlardan
mevcut. Ne tasnif edebiliyorum, ne de üzerlerinde çalışma yapabiliyorum.
Geçen gün kitap dolaplarımdan birini temizlemeye başladım. Ön sıradaki kitapları aşağıya indirdim, bir de ne göreyim:
Rene Pinon’un
adında 1911’de Paris’te basılmış
eseri. Kitap elden gitti.
Türkiye’ye yeni bir anayasadan önce büyük kütüphaneler, çağ ve millî kimlik seviyesinde bir eğitim sistemi, gerçek üniversiteler, zengin bir edebî-yazılı lisan, araştırma merkezleri lazımdır.
Kültür Bakanından randevu alıp Ankara’ya gitmek, ona,
Mısırlılar İskenderiye’ye güzel bir kütüphane binası yaptırdılar,
11 Ocak 2001