Beyinler Dumura Uğramış
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Cuma
Bir vakıf, bir enstitü, bir teşkilat, bir güç çıksa, sokaklara bir gece şu meâlde afişler, kocaman panolar astırsa, ertesi sabah milyonlarca vatandaş bunları okusa. Meselâ bu afişlerde ve panolarda şöyle şeyler yazılı olsa:
– Vatandaş! Türkiye’de yüz binlerce Güney Kore otomobili var da Güney Kore’de niçin bir tek Türk otomobili yok? Biz, niçin yüzde yüz yerli ve millî mükemmel ve üstün Türk otomobilleri yapıp da ileri ülkelere satamıyoruz?
– Japonya, bir işçiye ayda bir buçuk iki milyar lira tutarında maaş veriyor, elektronik eşya üretiyor, bunları gemilere yükleyip, dünyanın öbür ucundan bize gönderiyor, gümrük vergisi ödüyor ve bizim, bir işçiye ayda 150 milyon lira ödeyerek ürettiğimiz yerli mallarımızla rekabet ediyor. Nasıl oluyor bu iş?
– Türkiye’nin, yıllardır süren müzmin ve yüksek enflasyonu bir ayda sıfıra indirebileceği, dolara eşit bir Yeni-Lira çıkartıp maliyesini düzeltebileceği iddia ediliyor. Hangi şer güçleri bu iyileşmeye karşı çıkıyor ve memleketi her gün biraz daha batağa sokuyor?
-İsviçre ne Birleşmiş Milletler Teşkilatına, ne de Avrupa Birliğine üyedir. Referandum (halkoylaması) yapıldı, çoğunluk Avrupa Birliğine girilmesine karşı çıktı. Buna rağmen bu ülke siyaset, iktisat, eğitim, medeniyet, kültür ve nice beşerî faaliyetler sahasında son derece ileri, gelişmiş, kalkınmış, dengeli, dirlik ve düzene sahip bir ülkedir. Biz ise bütün ümidimizi Avrupa Birliği’ne girmeye bel bağlamışız. Acaba yanılıyor muyuz?
– Amerika’da, İngiltere’de, medenî ve demokrat Batı ülkelerinde Müslüman kızların başörtüsü ile üniversitelere gitmeleri serbesttir de biz de niçin yasaktır?
Evet, ülkemizin ve milletimizin nice önemli gündem maddesi var ki, üzerinde fazla durulmuyor, halk kitleleri başka konularla, sun’î (yapay) gündemlerle meşgul ediliyor.
Maalesef okumuşlarımız, aydınlarımız da gaflet içindedir.
Meselâ Türkiye’nin lisan konusunda büyük eksiklikleri, probemleri vardır ve kimse bunun üzerinde durmuyor. Bir milleti, bir ülkeyi ayakta tutan, yücelten unsurların başında güçlü, zengin, üstün bir yazılı-edebî dil gelir. Bu olmadan ne medeniyet, ne kültür, ne ilerleme olur. Türkçe, birtakım hâinler ve gafiller tarafından, bundan yüz sene önce iki yüz bin kelimelik güçlü ve zengin bir dil iken, bugün birkaç bin kelimelik bir kabile ve sokak dili haline düşürülmüştür.
Birtakım hayalperestler “Yirmi birinci yüzyıl Türk yüzyılı olacaktır. Adriyatik’ten Çin seddine kadar Türk dünyası şahlanacaktır…” şeklinde gülünç iddialar ortaya atıyor, olmayacak dualara âmin diyorlar. Bugünkü edebî-yazılı Türkçe ile, bugünkü eğitim sistemi ile, bugünkü üniversiteler ile, bugünkü sistem ile bu hayallerin gerçekleşmesi nasıl mümkün olacaktır?
Türkiye Türkleri, Azeriler, Kazaklar, Kırgızlar, Türkmenler, Özbekler, Uygurlar ve diğer etrak… Bütün Türk dünyasından henüz tek kişi bile bir asır boyunca bir tek Nobel armağanı kazanamamıştır. “Nobelcilerin hepsi de azılı Türk düşmanıdır, o yüzden…” diyenlere inanıyor musunuz?
Türkiye büyük ve vahim bir kimlik krizi geçirmektedir. Bu milletin bin yıl kullandığı millî, geleneksel yazı ve alfabe bile halen yasaktır. Milyonlarca yazma, basma kitap, broşür; yüz milyonlarca arşiv belgesi; yüz binlerce mezar taşı ve mermer kitabe; sayısız âile yadigarı evrakı yeni nesiller okuyamıyor. Bu cahillikle, bu okuma-yazma bilmezlikle bu millet nasıl kalkınacaktır?
Bir iki ay kadar önce bir gazete, benim eskiden çekilmiş, başımda kırmızı bir bere bulunan bir resmimi arşivinden çıkartıp bir münasebet ile basmıştı. Savcılıktan bir davetiye aldım, gittim ifade verdim. Şapka Kanununa muhalefetten hakkımda soruşturma açılmıştı! Japonya’da bir Japon erkeği veya kadını kimono giydiği için hakkında adlî tahkikat yapılıyor mu?
Şapka Kanunu ne diyor? Üniversite profesöründen tutun, en küçük hademeye kadar her erkek şapka giyecektir, şapka Türk erkeğinin serpuşudur diyor. Şimdi şapka giyen mi kaldı? Yıllarca önce başıma bere geçirdiğim için bugün beni sorgulayan zihniyetin aslında şapka giymeyenleri mahkemeye vermesi gerekmez mi?
Medeniyet, demokrasi, hukuk, insan hakları din ve inanç hürriyetini koruyor. Bizde ise tam tersi yapılıyor. Tasavvuf tarikatlarının hâlâ yasak olduğu bir İslam ülkesinde yaşıyoruz. Resmî ideoloji şakşakçıları işlerine geldi mi Mevlânâ’yı, Hacı Bektaş Veli’yi öğer, göklere çıkatırlar, ihtifaller tertiplerler, lakin Mevlevilik ve Bektaşilik tarikatlarının açılmasına izin vermezler. Benim maddî imkânım olsa medenî ve hür Batı ülkelerinde Mevlevî ve Bektaşi tekkeleri açtırırırm.
Yazımın başında, sokaklara afişler ve panolar asılsa demiştim. Afiş ve pano yerine çeşitli önemli konularla milyonlarca broşür basılsa ve dağıtılsa da olur. Yeter ki, millet önemli ve gerçek gündem maddelerini bilsin.
Birtakım İslamcıları dehşetli bir şikayet, bahane, tazallüm (zulme uğramışlık) edebiyatı yapıp duruyor. Sırf böyle bir edebiyatla kurtulmak mümkün müdür? Çare, çözüm ve teklif getirmek daha önemli değil midir?
Demirel ne olacak… Tansu Çiller ne yaptı?.. Bahçeli eskiden ne demişti… Mesut Yılmaz hangi hesaplar peşinde… Ecevit nereye gidiyor?.. Bu dedikodular bize ne kazandırır?
Ülkemizde bitmiş bir sistem var. Statükocular bunu her ne pahasına olursa olsun ayakta tutmak, devam ettirmek istiyorlar. Lakin sistem bitmiştir, ip inceldiği yerden kopacaktır. Beşerî irademizle köklü bir değişime gitmediğimiz takdirde büyük sürprizlerle, yıkımlarla, seller ve tufanlarla karşı karşıya kalacağız. Bunları niçin düşünmüyoruz, niçin tedbir almıyoruz?
Ahlak ve hukuk dairesi içinde olmak şartıyla çok geniş, çok büyük, çok genel bir sorgulama kampanyası açılması gereklidir. Politikacılar, idareciler, iktidar, büyük iş adamları, aydınlar, seçkinler müsbet ve yapıcı şekilde tenkit edilmelidir.
Milyarla dolara sahip çok büyük ve güçlü bir iş adamımız yabancı firmalarla birlikte ayran, reçelli yoğurt, dondurma, menba suyu, gazoz sanayii kuruyor. Peki bu memlekette kimler uçak fabrikası kuracaktır? Kimler yüzde yüz yerli ve millî Türk otomobilleri yaparak bunları Amerika’da, Almanya’da, Japonya’da satacaktır?
Bugünkü eğitim sistemi ve üniversiteler Türkiye’yi her geçen gün daha da batıracaktır. Bu konuda büyük düşünürlerimiz, gerçek aydınlarımız, uzmanlarımız niçin çare, çözüm ve tekliflerle ortaya çıkıp milleti ve idarecileri aydınlatmıyor?
Karanlıklar, gafletler içinde düşe kalka gidiyoruz. Allah encamımızı hayreylesin. 08 Nisan 2000