Beyler, Ağalar, Efendiler!
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
Pazar
Beyler, ağalar, efendiler!.. Türkiye’nin selamet ve kurtuluş yollarını tıkamayınız. Denenmiş, bitmiş, pörsümüş, miadı dolmuş şeyleri bırakınız. Açınız, açılınız; bırakın memlekete temiz hava gelsin. Bırakın değişim olsun, yenilik yapılsın.
Kafalarınızdaki tıkanıklıkları açın. Sizin de değişime, temiz havaya ihtiyacınız var.
Türkiye’yi düşünün, başka şey düşünmeyin. Türkiye bir devlet, bir ülke, bir halktır. Gerisi ikinci plandadır. İlle de statüko, düzen diye diretip durmayın. Devlet, ülke, halk korunsun, selamette olsun, yücelsin de düzenin şu veya bu olması o kadar önemli değil.
Devletle, cumhuriyetle sistemi özdeşleştirmeyin. Bunlar farklı şeyledir.
Sakın sistemi devletin, ülkenin, halkın üzerinde tutmayın.
Sistem kutsal değildir, sistem put değildir, sistem ölümsüz değildir. Yeter ki, devlet çökmesin, ülke parçalanmasın, halk perişan olmasın.
Devletin ve mülkün temeli adalettir. Adalet olmazsa devlet de, mülk de tehlikededir. Zulm ile bir tek vatandaş öldürülmüş olsa, bütün millet öldürülmüş kadar vahim bir suç işlenmiş olur. Beyler, efendiler, ağalar! Vatandaşlar beşinci kat pencerelerinden düşerek öldürülmesin. On altı yaşındaki çocuklar hücrelerde intihar ederek öldürülmesin.
Bu memleketin çocukları, bu memleketin vatandaşları yanlış işler yapabilir, suç işleyebilir ama kesinlikle onlara düşman muamelesi yapılamaz. Onlara düşman muamelesi yapanlar, vatanın parçalanmasına yol açmış olurlar. Vatandaşın suçu asılmasını gerektiriyorsa asarsın, lakin yine de düşman muamelesi yapamazsın. Vatandaş asla düşman olmaz. Onu düşman ilân edersen, o da senden, yakalandığı taktirde “Harp esiri muamelesi görmek” hakkını talep eder.
Beyler, ağalar, efendiler, feodal erkân!.. Vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini ihlal etmeyin. Bu hürriyetlerin en önemlisi olan inanç, din ve inandığı gibi yaşamak hakkını ve hürriyetini kısıtlamayın. Vatandaşların dindarlığına karışmayın. Bu ülkede kimsenin, hiçbir gücün din konusunda zorbalık, zorlama, baskı, kısıtlama yapmaya hakkı yoktur. “İnanabilirsin ama şu kadar inanabilirsin. İslâm’ın bazı hükümlerini hayatına uygulayabilirsin ama bazılarını uygulamana izin vermiyorum. Çizdiğim sınırı aşma sakın” demeye hiçbir şahsın, hiçbir makamın hakkı yoktur.
Din ilahî bir kurumdur. Onun hükümlerini Allah koymuştur. İslâm’ın Peygamberi, Kitabı, Şeriatı vardır. İslâm’ın uleması, eimmesi, müctehidleri, fıkhı vardır. Laik devlet bunlara karışmaz, karışamaz. Din bir inanç ve vicdan işidir. İnançlara, vicdanlara baskı yapılamaz, zincir vurulamaz. Bırakınız Müslümanlar dinlerini kendi istedikleri gibi yaşasınlar, hayatlarına tatbik etsinler.
Efendiler, ağalar, beyler!.. Kur’ân’daki üç yüz küsur âyetin hükmü kalmamıştır demek ne korkunç bir cür’ettir. Böyle bir söz kişiyi dinden çıkartır. Kur’ân bir bütündür, üç yüz âyet değil, bir harf bile çıkartılamaz ondan.
Bu devlete, bu ülkeye, bu halka bunca kötülüğü, hiyaneti, gaddarlığı İslâm ve Müslümanlar yapmadı. İslâm’ı ve Müslümanları suçlayanlar aynaya baksınlar, asıl suçluyu göreceklerdir.
Bu memleket faizli borçlardan dolayı korkunç bir batağa düştüyse bunun suçlusu niçin İslâm ve Müslümanlar olsun?
Şeriat, İslâm’ın amelî hükümlerinin topuna birden verilen addır. Namaz, oruç, zekat, hac ve diğer dinî hükümler Şeriat’tır. Şeriat İslâm demektir. İslâm hiç bu memleket ve millet için tehdit ve tehlike olur mu? İslâm ilahî bir nimettir. İslâm Malazgirt, İstanbul’un fethi, Viyana’nın kuşatılması, üç kıtada şan ve şerefle dalgalanan bayraklar, Çanakkale müdafaası, Sakarya, Dumlupınar demektir. İslâm medeniyet, kültür, sanat, ilim, irfan, hikmet, ahlâk, fazilet demektir. İslâm Müslümanların birbirleriyle kardeş olması, gayr-i müslimlere de tolerans ve adaletle davranılması demektir. İslâm devlet ve millet malını çalmamak, rüşvet alıp vermemek, haram yememek, saçı bitmedik yetimlerin haklarını titizlikle korumak demektir.
Biliyorum, bir takım yamuk sözde-dindarlardan bahsedeceksiniz bana. Hayır, bin kere hayır! Onlar kesinlikle gerçek dindar değildir. Onlar İslâm’ı ve Müslümanlığı asla temsil edemezler. Onların dininden, imanından şüphe edilir. Onları bu ülkenin, bu milletin başına sizler belâ ettiniz. Onlar biz Müslümanların temsilcileri değil, sizlerin ajanları, casusları, yardakçılarıdır.
Beyler, ağalar, efendiler!.. Bu millet Müslümandır. Hiçbir güç ve baskı onu Müslümanlıktan vazgeçiremez. Biz Müslümanlar din ve dindarlık konusunda dışarıdan emir ve talimat almayız. Ne kadar dindar olacaksak, buna biz kendimiz karar veririz. Din konusundaki sorularımızı hocalarımıza, mürşidlerimize sorarız. Hariçten gazel okumaya son verin. Hem bize eziyet ediyorsunuz, hem de kendiniz gülünç oluyorsunuz.
Gerçek ve samimi Müslümanlar, Türkiye’yi herkesten fazla sever. Hiçbir şuurlu ve akıllı Müslüman devlet düşmanlığı yapmaz.
Bu ülkede çoğunluğu teşkil eden Müslümanlara karşı şefkatli, merhametli olunuz. Zulmü, baskıyı, zorlamayı bırakınız. Yeşil sermaye gibi komedilere son veriniz. Üretim, ticaret, finans konusunda Yahudilere, İsraillilere ne kadar anlayışlı, müşfik ve dost iseniz biz Müslümanlara da öyle olunuz. Biz bu ülkenin hâkim-dominant unsuruyuz. Dindar kitleyi devletten soğutacak yanlışlıklarda ısrar etmeyiniz. Halk tabakasının, cahil kütlelerin âmme hukuku, devlet felsefesi bilgi ve kültürleri çok kıttır. Onlar, sizin yaptıklarınızı devlet yapıyor sanırlar da, devletimize olan güvenlerini yitirirler. Bu devlet, bu ülke, bu halk sizin babanızın malı değildir. Hepimizindir. Onları tekelinize almaya kalkışmayınız.
On milyonlarca Müslümanın temel hak ve hürriyetlerini ihlal etmekle bu devlete, bu ülkeye, bu millete çok büyük ve vahim bir kötülük ettiğinizi biliniz.
Memleket uçurumun kenarında. Kendinize geliniz, sırat-ı müstakime giriniz. 10 Eylül 2001