Beynim Zonkluyor Tamtam Sesinden
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 12 Aralık 2018
YIL 1910… Osmanlı ülkesi hürriyet, adalet, müsavat=eşitlik, uhuvvet=kardeşlik haykırışlarıyla inliyor. Alabildiğine particilik, hizipçilik, ırkçılık yapılıyor… Ülke bir kazan gibi kaynıyor… Jön Türkler, Avrupa hayranları, İslam’dan uzaklaşmışlar büyük ümitler ve hayaller içinde. Sadece İslam’dan uzaklaşmışlar değil, Müslümanların gafilleri de geleceği çok parlak görüyor. Makaleler yazılıyor, konferanslar veriliyor… Teorinin bini bir paraya. Teşebbüs-i Şahsî Adem-i Merkeziyet… Türkiye için necat ve i’tila yolları… Herkes kurtuluş reçeteleri yazıyor kendi kafasından. Bir hürriyet ve serbestlik sarhoşluğu ve anarşisi ki, sormayın.
Birden birinci gökgürültüsü patlıyor. İtalya 1911’de Trablusgarp (Libya) vilayetimize saldırıyor.
Kudüs’te bir Osmanlı Paşası otel lobisinde, yan masadaki Yahudilere “Ben küçükken Şema Yisrail duasını okumadan uyumazdım” diyor…
Arkasından bir yıl sonra Balkan savaşı patlıyor, vatanın en kıymetli bölgeleri on beş gün içinde elimizden gidiyor.
Selanik’te Tahsin Paşa, orduyu bir kurşun atmadan Yunanlılara teslim ediyor.
Orada, Edirne kumandanı Şükrü Paşa gibi biri olsaydı, çarpışmadan teslim olur muydu?
Daha bitmedi!.. Yaralı ve kanadı kopuk devlet 1914’te bir oldu bitti ile Birinci Dünya savaşına sokuluyor. Dört yıl boyunca seller gibi kanımız akıyor, halk perişan oluyor. 1918’de Mondros mütarekesi ile teslim bayrağını çekiyoruz.
Üç şanlı paşamız, Enver Talat Cemal ne yapıyor?.. Alman denizaltılarına binip kaçıyorlar. Yurtta kalıp, en kötü ihtimal, bir mahkeme kararıyla kurşuna dizilselerdi onlar için ehven olmaz mıydı? Biri Tiflis’te, biri Berlin’de vuruluyor. Enver Türkistan’da Bolşeviklerle savaşırken şehid düşüyor. Sultan Vahidüddin hayatının en yanlış ve ölümcül kararını veriyor. Bu yanlışlık tahtına tacına mal oluyor.
Ankara’da Büyük Millet Meclisi kuruluyor. İlk celseye başkanlık eden Sinop meb’usu Şerif bey, ardından kürsüye çıkan M. Kemal Paşa Meclis’in iki ana vazifesini açıkça söylüyorlar (Zabıt Ceridesinde yazılıdır):
“Önce Halifemizi kurtarmak, sonra mecruh=yaralı vatanımızı…”
1923’te Ankara’da bir İslam cumhuriyeti kuruluyor. Anayasanın ikinci maddesinde “Devletin dini, İslam dinidir” yazılı…
İstanbul’da Dolmabahçe sarayında, Meclis tarafından seçilmiş bir Halife var. Abdülmecid bir Abdülaziz Han.
Sonrası mâlum…
Akılların almayacağı radikal değişiklikler yapılıyor, bir (……) devleti kuruluyor. (Noktalı yeri siz doldurunuz.)
Aradan uzun yıllar geçiyor.
Tarihî devamlılığı kopartılan, yabancılaştırılan Türkiye kendi millî kimlik ve kültürünü yitiriyor.
Düşe kalka 2012 yılına geliyoruz.
Şimdi Ortadoğu’da savaş tamtamları çalıyor.
ABD’nin ve İsrail’in selameti için Müslümanların birbirleriyle savaşması gerekmektedir.
Bu gerek yerine getirilecektir.
Tamtamlar BOP BOP BOP diye çalıyor boğuk boğuk.
Büyük bir Ortadoğu savaşında ABD, AB ve Siyonist silah tacirleri yekun olarak belki de bir trilyon dolar kazanacaktır. Müslümanların beli kırılacak, onlar ihya olacaktır.
Sekiz yıl süren İran İrak savaşında milyonlarca Müslüman ölmemiş, yaralanmamış, yüz milyarlarca dolar kazanç elde edilmemiş miydi?
Osmanlı devleti, Birinci Dünya Savaşının alevleri içinde yanarken birtakım spekülatörler bulgur vs ticareti yaparak büyük servetler vurmuşlardı. Kıtlık olduğu için ölülerin kefenleri bile vesika ile veriliyordu. Kefen üzerinden de vurgunlar yapılmıştı.
İslam dünyasının en büyük düşmanı Müslümanlardır.
Hani şu, “Subaylıkta, öğretmenlikte, din hizmetlerinde” para ve itibar yok diye çocuklarını askerî okullara, öğretmen okullarına, din mekteplerine vermeyen Sünnî Müslüman zenginler, Sünnî orta halk var ya…
İslama en büyük zararı verenler, vaktiyle
diye haykıran. Sonra ellerine imkan ve fırsat geçince bozuk ve kafir dedikleri düzenin haram nimetlerine ve rantlarına köpekler gibi saldıran (Dünya bir leştir, leşin isteklisi köpektir…) sahte İslamcılar, sahte mücahitler var ya işte onlar.
Savaş tamtamları… Ateş hattına kimlerin çocukları sürülecek. İngiliz kraliçesinin torunu prens Afganistan’a gönderildi. Beynim zonkluyor tamtam ve çan sesinden… Dan dun dan dun… Bop Bop Bop… Offf beynim beynim…
SİVAS’ın doğusundan itibaren savaş var, güvenlik yok. İrak’ın kuzeyinde Kürt devleti kuruldu. Suriye’nin kuzeyinde Kürt ordusu var. Her gün yeni şehit haberleri… Savaşı başlatmak için, kimin attığı belli olmayan top mermileri atılıyor. Ortalık allak bullak. Durum çok ciddî ve çok vahim. Ülke cadı kazanı gibi.
Bu tablo içinde büyük medya, ahlaksız müstehcen yayınlar konusunda, yokuş aşağı frensiz iniyor, paraşütsüz düşüyor. Seks azgınlıkları ve kuduzlukları artık sınırı aştı.
Müslüman, muhazakar çoğunluk müstehcen yayınları gereği gibi protesto etmiyor. Dindar kesim bu pisliklere kanıksadı. Her türlü seks ve şehvet azgınlıkları konusunda
yi geride bıraktık. İslam düşmanları seks ve müstehcen yayın konusunda savaşı kazandılar da bizim farkımız yok.
1970’li yıllarda Müslümanlar müstehcen ve ahlaksız yayınları enerjik ve radikal şekilde protesto ediyordu. Yazılar yazılıyor, aleyhte kitaplar bildiriler yayınlanıyordu.
Müslüman kesim şu gerçeği unutmuşa benziyor: Toplum, emr bi’l-mâruf ve nehy ‘ani’l-münker yapmazsa, başına genel bir azap gelir, hepsi birden perişan olur.
Cemaatlerin, tarikatların, islamî baskı gruplarının; müstehcen, ahlaksız, azdırıcı, kudurtucu yayınları mutlaka protesto etmeleri, kötülemeleri ve ne kadar güçleri varsa, o gücün tamamını kullanarak önlemeye çalışmaları gerekir. Bunu yapmazlarsa başlarına sille iner.
Müslümanların paralarını ve hattâ gayr-ı meşru olarak zekatlarını toplayan bazı cemaatler, toplanan paranın bir kısmı ile
niçin emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmıyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde vaazlarla, Cuma hutbeleriyle halkı müstehcen yayınlara karşı uyarmalıdır. Baskı grupları, siyasî iktidara bu konuda baskı yapmalıdır. Müstehcen yayınlara karşı cemaatler ve tarikatler üstü islamî bir komite kurulmalıdır.
Müstehcen yayınlar toplumu çürütüyor. Müstehcen yayınlar vebadan, koleradan, atom bombasından daha tehlikeli ve ölümcüldür. Kalbinde iman olan hiçbir Müslüman bunları tabiî ve normal karşılayamaz, bunlara göz yumamaz, bunlara hoşgörü ile bakamaz. Bunları yapanlar mü’min olamaz. Bunlara göz yumanlar, kanıksayanlar, hoşgörü ile bakanlar nasıl mü’min ve Müslümandır? 17 Ekim 2012