Salı

Basiretleri bağlanmış bir kere, hiçbir musibetten, beladan, kazadan ders almazlar. Kötülükleri düzeltmek için çalışacaklarına, kötülüklerle mücadele edenleri susturmaya, tesirsiz hale getirmeye çalışıyorlar. Ve gündemlerinin değişmez birinci maddesi: Statüko muhafaza edilecek, din ve dincilerle savaşılacak.

Dehşetli iktisadî ve malî kriz tuzu kuru mutlu ve putlu azınlığı hiç sarsmadı. Eskisi gibi israf ve sefahat içinde çılgınca yaşamaya devam ediyorlar. Zengin biri 500 milyar liraya çok lüks bir otomobil satın almış. Sosyete kendisini sekse, uyuşturucuya, zevk u sefaya iyice vermiş. Lüks yeme içmeler, zayıflama ve güzelleşme seansları, fuhşiyyat, gösterişe yönelik aşırı tüketim…

Bunlarda kuş kadar beyin yok. Yarım trilyonluk değil, bir trilyonluk da olsa lüks ve nadide bir otomobil alçak bir insana hiçbir şey kazandırmaz, bunu anlayamıyorlar.

Türkiye’nin en lüks otomobili, genelevler imparatoriçesi Madam Manokyan’a aitti. Onun Rolsroys’u, İngiltere kraliçesininkinden de lüks ve üstündü. Bu araba Madam’a şeref kazandırmış mıydı?

Beyinsizler şerefin, üstünlüğün, gücün, haysiyetin ilimle, irfanla, hikmetle, sanatla, kültürle, hayırlı ve yararlı işler yapmakla; insanlığa, ülkesine, milletine hizmet etmekle, Hakk’a ve doğruya taraftar olmakla elde edilebileceğini anlayamazlar.

Basına, televizyonlara, internete sıkı bir kontrol getirildi. Dünya hürriyete doğru gidiyor, biz ters yolda koşuyoruz.

Onbeş yaşındaki başörtülü bir kızcağız tutuklanmış, kırk bir gün hapiste tutulmuştu. Mahkemesi sonuçlandı, kızcağız Mason bir politikacıyı protesto ettiği için tam yirmi altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Protesto edilen dindar, eden Mason olsaydı öyle ağır bir ceza verilir miydi?

Büyük medyanın yıllık masrafı 850 milyon dolarmış, geliri ise 400 milyon dolar. Aradaki 450 milyon dolarlık açık nasıl kapatılacak?

Birkaç medya babası büyük ihalelere girecek ve milyar dolarlık “işler” yapacak. Yeni çıkan kanunlarla bu işin de yolunu açtılar.

Önemli mevkilere getirmek üzere uygun adamlar aranıyor. Bazı şartlar var:

1. Sabataycı olması.

2. Kökeninde Ermenilik veya Rumluk bulunması.

3. Karısının Yahudi veya Hıristiyan olması.

4. ABD ve İsrail ile ilişkileri bulunması.

Globalleşme dediğin işte böyle olur, âferin.

Mavi Akım doğalgaz projesi Türkiye’yi Rusya’ya bağımlı kılacaktır. Hem paralarımız onların cebine, kasasına akacak, hem de, burnumuza hızma takılmış gibi onların emirlerinden dışarı çıkamayacağız.

Ucuz ve siyasî sakıncası olmayan doğalgaz varken niçin daha pahalıya ve son derece sakıncalı Rus gazı alındı? Yeni çıkan kanundan sonra bu konuda fazla konuşamazsın.

Müslüman bir baba henüz ilkokulda okuyan çocuğuna yaz tatilinde ilmihal, Kur’ân okumasını öğretmek istiyor. Mahalle camii imanından rica etti, hoca öğretmeye başladı. Bu ağır bir suçtur. Çocuğuna din ve Kur’ân dersi veremezsin, verdiremezsin. Niçin? Çünkü Türkiye hür, demokratik, uygar bir ülkedir. Ya öyle mi?

Üniversite profesörünün biri televizyonda gerile gerile bağırmış, meydan okumuş. “Bizim fakülteye Allah’a inanan hiçbir öğretim görevlisi giremez…” diyormuş. Dindar bir profesör, “Bizim fakülteye hiçbir militan ateist giremez” dese ne yaparlar? Adamın anasını ağlatırlar, canına okurlar. Nasıl oluyor bu iş? Nasıl mı oluyor? Eşitlik var eşitlik de ondan!

Diyelim ki, birkaç dindar Türk vatandaşı Romanya’ya gittiler, oradaki Türklerin çocukları için dinî dershaneler açtılar. Romanya makamları onları engellemez, aksine yardımcı olur. (Romanya cumhurbaşkanı, İslâm ülkelerine resmî ziyaret için giderken yanına sarığı ve cübbesi ile Romanya Başmüftüsü’nü de alıyormuş.) Bizim laikler hemen Romanya resmî makamları nezdinde harekete geçer, “Bunlar bizim vatandaşımızdır, bizim kanunlarımıza aykırı faaliyet yapmaktadır. Bunları engelleyin, sınır dışı edin…” der.

Yeni Asya Gazetesi Sahibi Mehmet Kutlular Bey mahkum edildi, ansızın yakalandı ve cezaevine konuldu. Ne yapmış, banka mı soymuş? Hayır, Ankara’da Kocatepe Camii’nde yaptığı bir konuşma hoşa gitmemiş. Yine aynı gazeteden bazı fıkra (köşeyazı) yazarları da, 17 Ağustos 1999 zelzelesi ilahî gazabın eseridir dedikleri için hapse mahkum olmuşlar. Medenî bir ülkede böyle konuşmak suç olur mu?

Soruyorum: İki kimlikli olduğu için zâhiren Türk ve Müslüman göründüğü halde, asıl kimliği Yahudiliğin heterodoks bir kolu olan Sabataycılar içinde, dinî kanaatlerinden, kimliğinden dolayı rahatsız edilen, mahkemeye verilen, hapse atılan bir tek vatandaş var mıdır?

Bütün dünyada din, inanç, fikir, görüş suçu diye bir suç yoktur. Bizde var. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye’den yapılmış şikayetlerin dosyalarına bakılmaktadır. Devletimiz kayb ettiği davalar için ağır tazminatlar ödemekte, ülkemizin itibarı kırılmaktadır. Efendiler yapmayın, dersek suç mu olur?

Dünyada kendi ülkesindeki din ile, kendi dindar vatandaş kütlesi ile kavgalı, çekişmeli kaç siyasî rejim vardır?

Müslüman bir memlekette on milyonlarca Müslümanla kavgalı olacaksın ve sonra o memlekette dirlik düzenlik olacak, o memleket ilerleyecek. Mümkün müdür böyle bir şey?

Başörtüsü yasağı her geçen gün biraz daha radikal hale getiriliyor. Böyle hukuk ve medeniyet dışı bir yasağın devam etmesi mümkün müdür? Gün gelecek her şey milletin istediği gibi olacaktır. Olacaktır da, Türkiye’nin kaybettiği zamana, faydasız çekişmeler yüzünden harcadığı enerjiye acımamak, üzülmemek mümkün mü?

Birileri “Ne kadar ve nasıl inanacaksın, buna sen kendin karar veremezsin, ben ne kadar izin verirsem öyle olacaktır” diye diretiyor. İstediklerini yapabileceklerini sanıyorlarsa çok yanılıyorlar. Dünya artık o eski dünya değil.

Biri birkaç yıl önce şöyle demişti: “Halkın yüzde doksanı, istese bile, din konusunda onların istediği değil, bizim istediğimiz olacaktır.”

Demokrasi, hukuk, insan hakları dediğin böyle olur… 13 Haziran 2001