(İslâm mektepleri, vasıflı Müslüman genç nasıl yetiştirilir konusunda (yazıları hazır) bir kitap hazırlıyorum. İçinde ibretli fotoğraflar da bulunacaktır. Bu kitaba yazdığım önsöz aşağıdadır.)

Türkiye’nin birinci ana meselesi eğitimdir.

Eğitim savunmadan, iktisattan, sanayiden, bayındırlıktan, imardan önemlidir. Eğitim iyiyse devlet halk ve ülke iyiye gider, kötüyse her şey kötüye gider ve sonunda yıkım olur.

Eğitim hizmeti havaalanları, otoyollar, limanlar, barajlar, gökdelenler, AVM’ler, lüks meskenler, lüks yazlıklar, turistik tesisler yapmaktan önemlidir.

Eğitim kelimesinin başına

millî

sıfatını koymakla eğitim millî olmaz. Eğitimin gerçekten millî olması için

millî kimlik ve kültüre dayalı ve bağlı

olması gerekir.

Millî kimlik ve kültüre aykırı ve zıt bir ideolojiye hizmet eden eğitim sistemi bozuktur ve sapıktır. Eğitimde tarihî ve kültürel devamlılık olması gerekir.

Tarihî ve kültürel kopukluklara ve ârızalara dayalı eğitim sistemleri; devlete, ülkeye, halka hizmet edecek nesiller yetiştiremez.

Yazılı, edebî, zengin Türkçeyi, onun edebiyatını doğru dürüst öğretemeyen bir eğitim sistemi yetersizdir. Eğitim sistemimiz, klasik edebiyatımızın en büyük şair ve edibi olan

Fuzulî’nin eserlerini okuyup, anlayacak Türkçeyi öğretmiyorsa

çok eksiktir.

Üç yüz kelimelik sokak, çarşı pazar, iletişim Türkçesiyle eğitim olmaz. Okullarda çocuklara ve gençlere, sağlam sahih ve yeterli bilgi ve kültürün yanında,

ahlâk ve karakter terbiyesi de verilmelidir.

Bilgi ve kültürün, ahlâk ve karakterin yanında

sanat, estetik, güzellik boyutu da kazandırılmalıdır.

1928’den önce devletimizin, halkımızın

bin yılı aşan uzun bir zaman diliminde kullanageldiği Osmanlıcayı

öğretmeyen bir eğitim sistemi güdük ve kısır kalmaya mahkûmdur.

Liselerinde

, doğru düşünme, doğru ile yanlışı birbirinden ayırt etme ilmi olan

mantığı doğru dürüst öğretmeyen, öğretemeyen bir eğitim sistemi bir işe yaramaz.

Türkiye’de Sünnî Müslümanlar çoğunluktadır ve dominant unsuru oluşturmaktadır. Onlar, Tevhidî eğitim veren İslâm mektepleri açarak çocukları ve gençleri iyi, vasıflı ve güçlü Müslümanlar olarak yetiştirmezlerse, gelecekleri çok karanlıktır.

Eğitimde kemiyet (kelle sayısı) değil, keyfiyet ve vasıf öncelikli ve önemlidir.

Dil devrimiyle,

öz Türkçe ile vasıflı ve güçlü eğitim olmaz;

1920’lerin, birinci Cumhuriyetin zengin Türkçesine dönülmelidir.

Bir bina yaptırıp, kapısına lise tabelası asmakla okul açılmış olmaz. Çok güçlü bir müdürü, çok vasıflı idarecileri ve öğretmenleri, millî kimlik ve kültüre dayalı eğitim sistemi ve okumaya istidadı olan kaliteli öğrencileri yoksa, o lise ism ve resm olarak lisedir, gerçek lise değildir.

Türkiye Müslümanları

son elli yılda elli bin yeni cami yaptırdılar ama

bir tek İslâm Mektebi açamadılar.

Şifahî kırsal kesim, taşra kültürü ve zihniyeti ile mükemmel millî okullar açmak mümkün değildir. Bunun için mutlaka

yazılı ve medenî yüksek kültür ve zihniyet gerekir.

Bizde eskiden olduğu, halen dünyanın medenî ve ileri ülkelerinde bulunduğu gibi çok zor

lise bitirme ve ardından bakalorya

(olgunluk) imtihanları yapılmalı; bitirme sınavını veremeyenlere lise diploması verilmemeli, bakalorya imtihanlarında başarılı olamayanlara

yüksek tahsil branşlarının yüzde 95’i kapalı olmalıdır.

Genç nesillere, çocuklara

düzgün ve estetik bitişik el yazısı öğretemeyen bir eğitim sistemi iflas etmiş demektir.

Eğitimde

test sınavlarına son verilmeli, kompozisyon sınavları yapılmalıdır.

Uluslararası anketlerde ön sıralarda yer alan, insanlığın hayranlığını kazanan mükemmel ve mükemmil okullar açılmalıdır. 12.09.2017