Bir Osmanlı Düşmanına
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 06 Mart 2019
Perşembe
Kınalıadalıymışsınız. Anne tarafından mı, baba tarafından mı yüzde elli Ermeni imişsiniz. Ermeni tarafınızla Ozikyan (?) ailesine mensupmuşsunuz… Hakkınızda öğrenebildiğim hususlar bunlar. Aslında bunlar beni fazla ilgilendirmez ama siz dehşetli ve insafsız bir Osmanlı düşmanıymışsınız. Osmanlı devletinin, Osmanlı sisteminin, Osmanlı padişanlarının şiddetle aleyhinde konuşuyormuşsunuz.
Çok değerli, çok yüksek bir insan için, “Onun bedeninde idrar torbası bulunmaktadır, o sidikli bir kişidir” demek ne kadar aptalca bir kötüleme ise, Osmanlıların bazı kusurlarını ve zaaflarını dile dolayarak onları yerin dibine batırmak da o kadar beyinsizce bir değerlendirmedir.
Siz Arnold Toynbee’nin, tarih konusunda tırnağı bile olamazsınız. Bakın o, sizin çok kötülediğiniz Osmanlı için ne diyor: “Eflâtun’un ideal Cumhuriyetine, realitede (uygulamada) en fazla yaklaşabilmiş olan devlet Osmanlı devletidir.” Kaynak da veriyorum. Adıgeçen zatın on büyük ciltlik (bir cilt de endeksi var) “Tarih Üzerine bir Etüd” adlı büyük ve muhalled (kalıcı) eserinin Ispartalılarla ilgili bölümünde yazılıdır bu hüküm.
İnsanlık tarihi boyunca Osmanlı devleti gibi bir devlet, bir barış (pax), bir nizam var mıdır? Roma İmparatorluğu var. Bir de, Abbasî İslâm Hilâfeti.
Osmanlı tenkit edilemez mi? Elbette edilir. Onyedinci asırdan itibaren bozulmaya başlamıştır. Tenkit edilir de, sizin yaptığınız gibi edilmez. İlmî zihniyet, ciddiyet, insaf, vicdan ile tenkit edilmelidir.
Siz saldırılarınızı Ermeni tarafınızla mı yaptınız? Böyleyse hatâ ediyorsunuz. 1915’te bir kısım Ermenilere karşı yapılanlar, hakikî Osmanlı zihniyetinin değil, devletin idaresini ele geçirmiş İttihad ve Terakki çetesi ileri gelenlerinin işidir. Siz, Ermenilerin başlarına gelenleri Osmanlıya bağlayacağınıza; İngiliz, Rus, Fransız ve diğer Haçlı güçlerin tahriklerine kapılıp devlete başkaldıran akılsızlara bağlayınız.
Hayır yanlış anlaşılmasın, benim, bu memleketi seven Ermenilerle hiçbir alacağım vereceğim yoktur. Bir kısım Ermenilerin zekalarını, maharetlerini, hünerli ve başarılı insanlar olduklarını; kültür ve araştırma sahasındaki istidatlarını, sanatkârlıklarını, asırlar boyunca, müşterek vatanımız olan bu ülkeye yaptıkları hizmetleri itiraf ederim. Şahsen hayli Ermeni usta ve müessese sahibi ile teşrik-i mesai etmişimdir. 1915 hâdiselerinde devlete başkaldırmış ve düşmanlarla işbirliği yapmış olanları elbette savunmam. Lakin, kurunun yanında yanan yaş Ermenileri, yâni hiçbir suçu ve kabahati olmadığı halde zulme uğrayanları onlarla bir tutmam. Size gelince: Biraz daha ciddî, daha insaflı, daha mâkul, daha akıllıca hareket etmenizi; saçma sapan konuşmalar yapmamanızı hâlisâne tavsiye ederim.
Fransız lisaniyat âlimi Profesör Joseph Vendryes’in
(Lisan) başlıklı kitabını
okuyorum. Adıgeçen kitabın 358’inci sayfasında şu satırlar yazılı: “Yunan yazısından ve Latin yazısından çıkartılmış alfabeler arasında temel bir fark var….. Cyrille ve Méthode’un alfabeleri birer şaheserdir. Anglosaksonların ve İrlandalıların alfabeleriyle aralarında ne büyük fark var. Bunlar
Latin alfabesini kendi dillerine uydurmak için uzun asırlar boyunca büyük gayretler sarfettiler. Bu işte asla başarılı olamadılar.”
Gerçekten Latin alfabesi ve yazısı İngilizce için son derece elverişsizdir. Bu yüzden de, bu lisanın yazılışı ile okunuşu arasında bir uçurum vardır. Alfabenin elverişsizliği İngiliz kavmi ve devleti için bir gerileme ve çökme unsuru mu olmuştur? Hayır, bu uygunsuzluk onların büyük güçlerinden birini teşkil etmektedir. Orada az tahsilliler anadillerini yazarken birtakım imlâ hatâları yaparlar ama iyi tahsil görmüş, gerçekten okumuş İngilizler asla yanlış yapmazlar.
Japonların yazısı, İngilizceyle kıyaslanacak olursa büsbütün zor ve çetrefil bir yazıdır. Japon çocuklarının kendi zor yazılarını öğrenmek için nasıl didindiklerini, nasıl çalıştıklarını düşününüz. İşte Japonlardaki çalışkanlık, irade, azim, sabır yazı öğrenirken gelişmekte ve Japon kimliğinin gücünü meydana getirmektedir. Kolay, uyduruk, basit bir yazıları olsaydı bunca haslete ve güce sahip olamayacaklardı. Onların aklı yok mu ki, böyle bir alfabeye geçmediler.
Fransızcada
sesi ile ifade edilen
vardır. Bunlarına altısı da değişik şekilde yazılır: “Saint, sein, sain, cinq, ceint, seign.”
Günümüzde Fransa’da bazı aklıevveller imlâ reformu yaparak lisanı kolaylaştırmak, basitleştirmek istiyor. Bu onların kültürünün sonu olur. Evet bir lisanın yazısı ne kadar zorsa, lügati ne kadar zenginse, okumuşlarla okumamışlar arasındaki seviye farkı ne kadar fazlaysa ona sahip olan millet ve ülke o nisbette yüksek bir medeniyete sahip olur.
Okuma yazma bilmeyen câhil bir kavme okuma yazma öğretirseniz, ortaya
çıkartmış olursunuz.
ABD’de 75-80 milyon vatandaş okuma yazma bilmez. Lakin bu ülke ilim, araştırma, medeniyet, terakki bakımından dünyanın birinci ülkesidir. Çünkü Amerika’yı Amerika yapan, 80 milyon câhil değil, oradaki 2500 üniversite ve yüzbinlerce ilim ve araştırma adamıdır.
Bir lisanın kolay bir alfabe ve yazı sistemiyle yazılması bazılarına medeniyet yolunda ilerlemek, kalkınmak, ilim ve irfan yollarında koşmak için gerekli görülürse de gerçek hiç de öyle değildir. 26 Mart 1999