Çarşamba

 

İftira et, iftira et… Mutlaka bir izi kalır… Alçağın biri bir toplantıda benim 1969’da Suudî Arabistan’dan 350 bin dolar aldığımı söylemiş. Kendisini isbata davet ediyorum. İsbat edebilir, delil getirebilirse kalemimi kıracak, yazı hayatını bırakacak ve şerefsizliği kabul edeceğim. İsbat edemez, delil getiremezse onun iftiracı, şerefsiz ve rezil bir alçak olduğu meydana çıkacaktır.

Mal ve servet beyanım şeffaftır, bellidir. Oturduğum bir daireden ve kırsal kesimde tek katlı mütevâzı bir bağ evimden (villa değil) başka gayr-i menkulüm yoktur. Küçük bir yayınevim var, geçimimi oradan temin ediyorum. İçeride ve dışarıda banka hesabım yoktur. Şahsî ihtiyaçlarım için birkaç bin lira (on binliranın altında) birikmiş param vardır.

1991 yılından beri Millî Gazete’de günlük fıkralar (köşe yazıları) kaleme alıyorum. Onaltı yıldan beri telif ücreti, maaş veya başka bir menfaat almamışımdır. Bir gazeteci elbette gazetecilik hizmet ve faaliyetlerinden para kazanabilir, geçimini sağlayabilir ama benim yazılarım (değerli veya değersiz) İslâmî misyon yazılarıdır. Bunlardan ücret almam.

Müfteri alçağı tekrar isbata davet ediyorum. Elinde hiçbir delil olmadan iftira etmekle, çamur atmakla, işkembe-i kübradan 350 bin dolar aldı demekle beni lekeleyemez. İsbat et ve beni bitir ve sustur. İsbat edemezsen alçaksın, şerefsizsin, rezilsin, namussuzsun, pisliksin.

Şerefli bir kimse yalan söylemez. İftira etmez, çamur atmaz. İsbatsız delilsiz konuşmaz, suçlamaz. İftiracı şöyle konuşuyormuş: “Almıştır efendim almıştır…”

Bırakın 350 bin doları, 350 dolara bile tenezzül edecek karakterde bir kişi tabiî ki, 350 bin dolar lafını duyunca beyninden vurulmuşa döner. Bu para alınmaz mı hiç?.. Herif, beni kendisi gibi biri sanmıştır… Ben 350 bin dolar da almamışımdır… 3,5 milyon dolar teklif etseler yine almam… Vicdanım ve kalemim satılık veya kiralık değildir. Evet, isbat et ve beni bitir. Edemezsen şerefsizsin, pisliksin!

Düzenbazlar

Hani bu düzen bozuktu… Bunun yerine hak bir düzen getirilecekti… Adalet, huzur, güven, haysiyet olacaktı… Heyhat heyhat heyhat…

Böyle diyenlerin bir kısmı ellerine fırsat geçer geçmez bozuk dedikleri düzenin kemiklerine, menfaatlerine, rantlarına köpekler gibi saldırdılar. Sevsinler, felsefeleri ve fetvaları da var: “Bozuk düzenlerde bozuk işler yapılır…” Kimden almışlar bu fetvayı? İblis’ten…

Gençliklerinde “Bu düzen bozuktur…” diye küçük dilleri görünecek şekilde avaz avaz bağıran nice uğursuz şimdi mücâhitliği bıraktı müteahhitlik yapıyor. Rant rant rant… Onların aklı fikri ranttadır. Dinleri paradır, kıbleleri karıdır o habîslerin.

Ya Rabbi, şu saf Müslümanlar ne korkunç tuzaklara, ne dipsiz uçurumlara düştüler. Bir başka temel prensipleri de şu: Müslüman her şeyin en iyisine layıktır…

Meskenin en iyisi ve lüksü…

Binitin en iyisi ve lüksü…

Yazlığın en iyisi ve lüksü…

Giysilerin en iyisi… Yemeklerin en iyisi…

Allah Allah!.. Peygamber bize böyle mi öğüt veriyor? Müslümanın ortahalli, kanaatli, mütevâzı olması ve yaşaması gerekmez mi? Bütün ömrü boyunca buğday ekmeği ile eti birlikte doyasıya yememiş olan Yüce Peygamber ile şu sahte İslâmcıların arasında ne büyük bir fark ve uyumsuzluk var.

Hani mensubu olmakla öğündüğümüz İslâm Dini ve şeriatı haram yemeyi yasak etmişti? Şu sahtekârlar bunca serveti sâmânı malı mülkü nereden ve nasıl kazanmışlar? Kimi devleti soymuş, kimi eyidelebleri talan etmiş, kimisi de saf ve akılsız Müslümanları… Çatlayıncaya, patlayıncaya, tıksırıncaya kadar yemişler, şişmişler.

İnsanlar bu dünyada yaptıklarından, kazandıklarından, yediklerinden, giydiklerinden velhasıl edindikleri, iktibas ettikleri herşeyden dolayı hesaba çekilecekler… Dinimiz haram yemeyi yasak kılmıştır… Dinimiz şüpheli şeylerden kaçınmayı öğütlemektedir… Dinimiz “Helâlin hesabı, haramın azabı vardır” demektedir… Uğursuzlar dilleriyle bunları söylerler, uygulamada ise tam tersini yaparlar. Bu düzen bozuk… Elbette bozuk ama başınıza bu düzen kadar taş düşsün inşaallah! 05 Nisan 2007