Birkaç Bozuk İlâhiyatçı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Perşembe
İlâhiyatçı hayli dostum var. İşleriyle meşgul olurlar, ilmî araştırma yaparlar, talebe yetiştirirler, tek kelimeyle hizmet ederler. Bu gibi zevata hürmet eder ve muvaffakiyetlerine duacı oluruz. Kimisiyle şahsî muarefemiz vardır, zaman zaman sohbet eder, dertleşiriz.
Lâkin bu memlekette bazı ilâhiyatçılar da vardır ki, asıl işlerini ve vazifelerini bırakmışlar, rejimin ve masonların hizmetinde olarak dinde reform, Şeriatsız ve fıkıhsız bir İslâm türetmek gibi muzır işler yapmaktadır. Bunlardan birisinin bankalarda bir milyon dolardan fazla parası olduğu söyleniyor. Demek ki, reformculuk sadece şöhret-i kâzibe (Yalancı ün) kazandırmakla kalmıyor, kişiyi Karun kadar zengin de edebiliyor.
Bazı reformcu ilâhiyatçılar ne istiyor? Madde madde, açık seçik yazayım:
1. Onlar Şeriatsız, fıkıhsız bir İslâm türetmek istiyor. Dinsizler böyle bir İslâm arzuluyor. İslâm’ı beşerî bir ideoloji, bir hümanizma haline getirmek istiyorlar.
2. Onlar, Müslümanların önder, örnek, kılavuz olarak Hazret-i Peygamber’i bırakmalarını, kendilerinin peşlerinden gelmesini istiyor.
3. Onlar, Müslümanların inandığı dini tezyif ve tahkir etmek, onun yerine “Kitabullah Müslümanlığı” gibi câzip bir isim taşıyan, fakat gerçek İslâm ile birçok hususta uyuşmayan yeni bir din türetmek istiyor.
4. Onlar Şeriat’ın kesin emir ve yasaklarından bazılarını inkâr ediyor, çeşitli yanlış yorumlar ve tevillerle bunları ortadan kaldırmaya çalışıyor.
5. Onlar, herkesin bir Kur’ân tercüme ve meali edinerek bundan kendi kafasına, heva ve hevesine göre mânâ çıkartmasını istiyor. Böylece din hayatında anarşi çıkacak, bir sürü İslâm protestanlığı zuhur edecek, İslâm ve Müslümanlar dinsizlerin korkusu rüyası olmaktan çıkarak, lâik düzenin bir âleti haline gelecektir.
Peki İslâm’ı ilâhî bir din olarak kabul eden ve dinde reforma karşı çıkan ehl-i sünnet Müslümanları bu gibi zararlı ve kötü niyetli ilâhiyatçılara karşı gereken müdafaaları, red ve cerhleri yapıyorlar mı? Kur’ân’ı, Peygamber’i, Sünnet’i, Fıkhı, Şeriat’ı koruyorlar mı? Ümmet-i Muhammed’i uyarıyorlar mı? Maalesef birkaç küçük çırpınma dışında bu gibi faaliyetler ve hizmetler yapılmıyor. Reformcu ilâhiyatçılar meydanı boş bulmuşlar, işi azıttıkça azıtıyor, fitne ve fesatlarını yayıp duruyorlar.
Peki İslâm’ı ve Kur’ân’ı müdafaa etmek, Müslümanları uyarmak, yanılanları ikaz etmek, kötü niyetlileri teşhir eylemekle mükellef olan cemaatler, şahsiyetler niçin bu gibi hizmetleri yapmamaktadır? Bırakın hizmet etmek, vazifelerini yerine getirmek, bunlardan bazıları reformcu ve tahripçi ilâhiyatçıları ödüllendirmiştir bile.
Müslümanlardan İslâm adına milyonlarca dolar yardım parası toplanıyor. Bu toplama işi bilhassa Avrupa ülkelerinde çalışan kardeşlerimiz arasında çok yaygındır. Bu paraların bir kısmı ile İslâm’ın ve Kur’ân’ın müdafaa edilmesi, sapıklıkların düzeltilmesi, bozuk fikir ve görüşlerin red ve cerh edilmesi gerekmez mi? Cemaat başkanları, din baronları, hacılar, hocalar, büyük mücahidler, mehdi taslakları, bulunmaz Hind kumaşları niçin böyle hizmetlere rağbet etmiyorlar?
Sapıkların yıllardan beri süren gizli ve açık faaliyetleri ve propagandaları neticesinde bilhassa gençlik arasında itikad bozuklukları meydana gelmiştir. Yapılan devamlı telkinlere kapılan câhil halk ve gençliğin bir kısmı Sünnet’i hor görmekte, hadîslerin büyük kısmının uydurma olduğunu sanmaktadır. Onların bozulan itikadlarını, yanlış zanlarını kimler düzeltecektir? Diyanet Başkanlığı küçük ve faydalı broşürler neşrederek bu sahada aydınlatıcı faaliyette bulunsa ne iyi olur. Diyanet elbette benim üslubumla yayın yapamaz. Kimseye çatmadan, tartışma çıkartmadan, polemiğe girmeden pekâlâ Kur’ân’ı, Sünnet’i, Fıkhı savunabilir. Rejim buna ses çıkartamaz.
Müslümanların trilyonlarını, yekûn olarak katrilyonlarını toplayan ve muazzam servetlere sahip bulunan bazı cemaatler ve onların baronları niçin bu konuda bir şeyler yapmıyor? Kur’ân, Sünnet, Şeriat, Fıkıh, Ehâdis-i Şerife konusunda ehl-i imanı aydınlatmak o kadar zor bir iş midir?
Ezher’de, başka İslâm üniversitelerinde tahsil görmüş, icazet almış, din âlimi sıfatını ve unvanını kazanmış birkaç muhterem zat niçin bu konuda gayret kuşağını kuşanıp harekete geçmiyor? Yarın rûz-i mahşerde insanlar yaptıkları işlerden, söyledikleri sözlerden dolayı hesaba çekilecekleri gibi, yapmaları gerektiği halde yapmadıkları, söylemeleri ve yazmaları gerektiği halde beyan etmedikleri şeylerden de hesaba çekileceklerdir.
Müslümanların nasihata ihtiyacı vardır. Lâkin bu nasihat yapılmıyor. Ümmet uyarılsa, yanlışlar ve sapıklıklar ortaya konulsa elbette ibret alınacak, toparlanılacaktır.
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın, aman fitne ve fesat çıkmasın, dinsizler darılmasın, reformcular üzülmesin mi diyorlar? Yahu din elden gidiyor, halkın itikadı bozuluyor, böyle bir durumda fitne ve fesat çıkmasından korkularak susmaktan daha büyük bir fitne ve fesat olabilir mi?
Cayır cayır Necdilik propagandası yapılıyor, İbn Teymiyye ve Muhammed ibn Abdülvehhab imam, önder, rehber, kılavuz ve mürşid olarak gösteriliyor. Bu propagandalar haksa, doğruysa hepimizin Necdî olması gerekmez mi? Doğru değilse, âlimlerin ve başkanların bu gibi telkinatı red ve cerh etmeleri icab etmez mi? Vaktiyle merhum üstad Ahmed Davudoğlu hocamız dine hizmet perdesi altında yapılan yıkıcı propagandalara karşı bir kitap yazmıştı. Reformcular, mezhepsizler, bid’atçiler hocaya yapmadıklarını bırakmadılar, eserini boykot ettiler.
Bir kısım ilâhiyatçılar Müslümanlara yol gösterici olarak Cemalüddin Afganî’yi, O’nun talebesi Muhammed Abduh’u, O’nun çömezi Reşid Rıza’yı gösteriyor; bu zevatın peşinden giderseniz kurtulursunuz diyorlar. Kurtulacaksak, onların yorumladığı İslâm hakikî İslâm ise, elbette peşlerine düşmemiz gerekir. Ancak Cemalüddin Afganî Afganistanlı değil, İran’ın Esedabad şehrine mensup bir İranlıdır. Şiî olduğu halde Müslümanlara karşı taqiyye yaparak kendisini sünnî olarak göstermiştir, yâni yalan söylemiştir. Masonluğa intisap etmiştir, anarşiye yol açacak birtakım faaliyetlerde bulunmuştur. Blunt adlı bir İngiliz ajanı ile Sultan Abdülhamid’i tahtından indirmek için planlar kurmuştur. Böyle bir adamın peşinden niçin gidelim? Muhammed Abduh da reformcudur ve masondur. Bunca ulema ve meşâyih dururken kendimize din rehberi olarak bunlar gibi masonları mı seçeceğiz? Müslümanlar! Ne zaman harekete geçeceksiniz? 14 Ocak 2000