Salı

 

Neşe Düzel ile Avni Özgürel’i,

Rakidal’in 27 Ekim 2003 tarihli nüshasında çıkan röportaj dolayısıyla tebrik ediyorum.

10 üzerinden 10

not kazanacak, dört başı mâmur, mükemmel bir gazetecilik eseriydi. Bu röportajın Türkiye kamuoyunun tepesine bir atom bombası gibi düşmesi ve

büyük, çok büyük bir tepki meydana getirmesi beklenirdi.

Yazık ki, bu şifahi toplumun başına bir değil, bin bomba düşse faydası olmaz.

Meraksız, dikkatsiz, hafızasız, tepkisiz, şifahi toplum…

Röportajın başlığı: “APO: BU ÇATIŞMAYI BİTİRENİ BİTİRİRLER…” Öcalan, PKK terör hareketinin manipüle edildiğini,

bu yolla efsane çapında büyük rantlar elde edildiğini söylemeye çalışıyor.

Kırk bin vatandaşımızın başını yiyen, Türkiye’nin kanını iliğini kurutan, dört bin köyün tahrip edilmesine yol açan

bu savaşı bitirmek isteyeni bitirirlermiş, yani yok ederlermiş.

Başlık altındaki yazıdan bir cümle:

“Jitemin hepsi asker ve polis değildi. Bu özel timlerde, ‘yolda bizi sollayıp geçen arabaları durdurup içindekileri öldürdük’ diyen adamlar bile vardı.”

Şu tek cümle bile yetmiş milyonluk Türkiye’yi Edirne’den Kars’a, Sinop’tan İskenderun’a kadar ayağa kaldırmaya milyonlarca vatandaşı sokağa dökmeye, vicdanları sarsmaya yetmez mi? Yeter ama, bize hiçbir acı gerçek tesir etmiyor.

Yine, başlık altında bir cümle:

“Derin devletin içinde solcular da var. Derin devlet bir trendir. İçinde hukukçusu, üniversite öğretim üyesi, gazetecisi, iş adamı ve tetikçisi var…”

Neşe Hanım yazmamış, gerisini ben ilave edeyim:

Bu derin devlet elemanlarının, yüzde yüzü olmasa bile yüzde doksan küsuru bu işi rant temin etmek veya ikbal için yapmışlardır.

Sorular ve cevaplar kısmından önce

“Neden Avni Özgürel?”

başlığını taşıyan bir paragraftan cümleler alıyorum:

“Türkiye, korkunç günlerden, kanlı bir çatışmadan geçti. Binlerce çocuğumuz öldü…”

Ama kimse bu olayların nasıl başladığını, niye o kadar uzun sürdüğünü,

sorunların kansız çözümlenme imkânlarının niye gündeme gelmediğini

açıkça tartışamadı.

O dönem kanlı olduğu kadar karanlık bir dönem olarak da kaldı…

Geçenlerde anıları yayınlanan

Abdülmelik Fırat

, Avni Özgürel’in kendisine,

‘Abdullah Öcalan’ı MİT’le irtibatlı bir yerde gördüğünü’

söylediğini yazdı. Hürriyet Gazetesi bu haberi büyüttü. Ama sonra arkası gelmedi. Halbuki o kadar büyük acılara neden olmuş

bir dönemin arka planı hakkında ipuçları verebilecek böyle bir iddiayı bu toplumun kurcalaması gerekiyordu.

Gazete yazılarından ve televizyondaki programlarından devletin yapısıyla ilgili detaylı bilgilere sahip olduğunu gördüğümüz araştırmacı yazar

Avni Özgürel

‘le bu iddiasını, Öcalan-MİT ilişkisinin nedenlerini, Güneydoğu’daki savaştan kimlerin yararlandığını

bu savaşın niye o kadar uzun sürdüğünü

, derin devletin iç yapısını ve uzantılarını konuştuk…

Özgürel

, Uğur Mumcu’nun öldürülmeden önce hangi derin devlet bağlantılarını açıklamaya hazırlandığını da anlattı…

Neşe Düzel, Avni Bey’e şu soruyu yöneltiyor:

– Öcalan, eski eşi Kesire’nin babasının MİT’le ilişkisi olduğunu söylemişti. Öcalan’ı siz MİT’le irtibatlı bir büroda gördüğünüzü söylüyorsunuz? PKK’nın kuruluşunda rol alan Pilot Necati’nin MİT ilişkisinden gene Öcalan söz etmişti. PKK’nın kuruluş aşamasında bu kadar çok MİT bağlantısından söz edilmesini nasıl açıklıyorsunuz?

Cevap:

Abdullah Öcalan

ideolojik formasyonu zayıf biri. Ama Türkiye’de o dönemde

İbrahim Kaypakkaya

diye ideolojik formasyonu çok güçlü biri de vardı. Eğer Kürt hareketi düşünce planında onun gibi radikal bir kadronun kontrolünde olsaydı, Türkiye’de çok ciddi sıkıntı yaşanırdı. Onunla mücadele etmek zorlaşırdı.

Oysa Öcalan her türlü işbirliğine gelen pragmatik biri.

Onun, Kürt hareketinin başında olması bizim devletin de işine geldi.

(…)

niye devlet bu örgütü kontrol edemedi ve bütün bu süreçte kırk bin insanımız öldü?”

sorusuna Özgürel’in verdiği cevap;

“Bence kontrol etmek istemediler.

Çünkü

Güneydoğu bir sektör olmuştu.

Eğer

PKK hareketi, sana sınırsız örtülü ödenek kullanma ve para dağıtma imkânı veriyorsa… Bazı insanlara da, dehşet estirme gücünü sağlıyorsa…

Ki bazı Jitem mensupları ne asker ne de polisti. Bazıları

Yeşil

gibi hüdainabit adamlardı. Bu timlerin içinde, ‘

yolda bizi sollayıp geçen arabaları durdurup içindekileri öldürdük’

diyen adamlar bile vardı. Bir de tabiî,

Güneydoğu’da uyuşturucu işi de çok ciddî bir gelir kapısı haline geldiyse… Sonuçta bütün bu kirli paranın ayakta tuttuğu bazı dengeler vardır demektir…”

Avni Özgürel yakıcı, sarsıcı, keskin iddialarını şöyle sürdürüyor:

“Güneydoğu’daki bu tablo Türkiye’deki bir çok yapıyı besledi. PKK’dan ele geçirilen silahlar tekrar PKK’ya satılıyordu. Hattâ son dönemde PKK, Makine Kimya’nın mermilerini kullanıyordu…”

Ne korkunç iddialar değil mi?

Böyle beyanlar Fransa, İngiltere, Almanya, İsviçre gibi ülkelerde yayınlanmış olsa yer yerinden oynardı.

Bizim kamuoyumuzun üzerine maaşallah ölü toprağı serpilmiştir, kulağının dibinde kös çalsanız kıpırdanmaz.

Makine Kimya Endüstrisi Kurumu

devletin malıdır ve devlete silah ve cephane üretmektedir. Bu kurumun mermilerini, PKK acaba nasıl ele geçirmiştir?

Avni Özgürel, Öcalan’ı Ankara’dan Diyarbakır’a götüren

Pilot Necati’

nin, MİT ile ilişkili olduğunu iddia ediyor.

Gazeteci Uğur Mumcu’nun

öldürülmesiyle ilgili bazı enteresan bilgiler de veriyor.

Neşe Düzel’in Avni Özgürel’le yaptığı röportajın metni

çok uzun değil, İnternetten aldığım çıkış dört sayfa.

Bu yazıyı milyonlarca Türkiyelinin okumasını, tekrar okumasını; önemli, can alıcı, keskin, müthiş cümle ve iddiaların altını çizerek üçüncü defa okumasını temenni ederim.

Gazetenin tarihini verdim, internetten çıkış alınabilir..

Türkiye sorgulayamayan, hesap soramayan bir zihniyet ve kültüre sahip.

Bazıları bunu Osmanlı’ya bağlıyor. Bunu kabul etmek mümkün değil.

Osmanlı toplumu tepkili, gerektiğinde kazan kaldırmasını bilen, Padişahları bile alaşağı edebilen cevval bir toplumdu.

Bizdeki bugünkü uyur-gezerlik, zombilik, uyuşukluk, tepkisizlik, nemelazımcılık,

letarji

yakın tarihimizde halk yığınlarının aşırı dozda afyonlanmış olmasından kaynaklanmaktadır.

İçinde yaşadığımız toplumun haline bakınız:

Futbol konusunda son derece hassas, duyarlı, heyecanlı, tepkili; hayatî, millî konularda son derece tepkisiz…

Acaba

PKK terörü bazılarına, yekûn olarak kaç yüz milyar dolar kazandırdı

dersiniz? 05 Kasım 2003