Borç Tuzağı ve Batağı
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 26 Şubat 2019
CumaBorç bir tuzaktır, düşen ülkeler milletler, devletler içinden kolay kolay çıkamaz.
Uzun yıllardan beri alınan borç paralar yerli yerinde harcanmamış; akıllıca ticaret, sanayi, yatırım işlerine kullanılmamış; verimli sahalara sarfedilmemiştir.
Daha fazla borç, daha fazla kredi, daha fazla para… Sonunda bugünkü hale geldik.
Ülkenin birinci gücü haline gelmiş olan büyük medya halk kütlelerini aşırı tüketime, hedonizme, vur patlasın çal oynasın eğlencelere, tembelliğe, sorumsuzluğa, geleceği düşünmemeye yönlendirmiştir
Sanayi, ticaret, üretim, ihracat, emek baltalanmış, hor görülmüş; faiz, repo, rant, avanta, lüpçülük, talan baştacı edilmiştir.
Şimdi ülke berbat vaziyettedir. Siyaset berbat, ekonomi berbat, ticaret işleri berbat, ziraat berbat, hayvancılık berbat, eğitim berbat, üniversiteler berbat. Ülkeyi Berbatistan haline getirdiler.
Peki nasıl düzeleceğiz, nasıl kurtulacağız bu berbatlıktan?
Kurtuluş için öncelikle bilgi ve kültür lazımdır. Durum bilinecektir, bu konuda ilmî ve yüksek seviyede raporlar, araştırmalar, kitaplar yazılacaktır. Bugünkü kötülükler, büyük kriz birer neticedir, bunların sebepleri bilinmelidir. Geleceğe ait kurtuluş senaryoları hazırlanmalıdır. Ortaya çareler, çözümler, reçeteler, planlar, programlar konulmalıdır.
İkinci olarak irade lazımdır. Bileceksin, niyet edeceksin ve bu niyeti gerçek haline getirmek için gerekli iradeye sahip olacaksın. İradenin yanında güç de lazımdır tabiî. Bu irade olmadan bu memleket, bu millet, bu devlet kurtulamaz.
Üçüncü olarak sabırla, tahammüllü, azimle çalışmak gerekir. Büyük bir badireden kurtulmak, dehşetli bir krizi atlatmak, uçurumun dibinden düze çıkmak öyle kolaycacık olmaz. Her şeyin bir ücreti, faturası vardır. Onlar ödenecek ki, kurtuluş olsun.
Kurtuluş, selamete çıkış işleri için bir beyin takımı gerekir. Bu beyin takımı; işin bilgi, kültür, araştırma, niyet tarafını hazırlayacak, çare ve çözümler bulacak, metodunu tesbit edecektir. Türkiye’nin böyle bir beyin takımı var mıdır? Bence yoktur. Bizim eğitim sistemimiz ve üniversitelerimiz böyle beyin yetiştiremez. Dışarıda okuyanların da eksik tarafları vardır. Size bir şey söyleyeyim mi? Edebî ve yazılı Türkçeyi mükemmel şekilde bilmeyen aydınlar aydın değil, yarı aydındır ve bunlar Türkiye’yi kurtaramazlar. Edebî ve yazılı Türkçe ile kurtuluşun ne alakası var diyenler çıkabilir. Çok yakın alakası vardır.
Kurtuluş için ahlak, fazilet, yüksek karakter de gereklidir. Makyavelizmle site devletleri, bilemediniz millî küçük devletlerin siyaseti yürütülebilir ama Türkiye gibi bir cihan devletinin vârisi olan, birkaç asır önce üç kıt’aya hükmeden Osmanlı’nın devamı olan bir ülke Makyavelizmle ayakta duramaz. Burası Floransa değildir. Bizde ahlakın, faziletin, yüksek karakterin, aksiyonla ilgili bütün iyi şeylerin kaynağı İslâm dinidir. Bu din baltalanır, bu dinin temel müesseseleri yıkılır, bu din ile savaşılırsa işte netice böyle olur.
Ortega Y. Gasset azınlıkların bir ülkenin ilerlemesinde, kalkınmasında faydası olduğunu yazar. Doğrudur. Ancak bir şartla: Ülkeyi ve devleti ele geçirip de kendilerine mahsus bir tekelistan kurmak emeline sahip olmamaları şartıyla. Bugün Türkiye’de aslen Yahudi olan, zâhiren yalancıktan Türk ve Müslüman gibi görünen bir azınlık haddinden fazla güce sahip olmuştur. Onlar Türkiye’nin asıl kimliğini kabul etmiyor, kendi istekleri ve menfaatleri doğrultusunda yeni bir kimlik meydana getirmek istiyorlar; bunun için de bir sürü baskı, zorlama, saçmalık yapıyorlar. Aslında Türkiye memleketimizin bugünkü berbat hale gelmesinde Sabataycıların rolü büyüktür. Sosyolojik, antropolojik, kültürel, bio-jenetik açısından gerçekleşmesi kaabil olmayan bir ütopya uğrunda ülkemizi perişan etmişlerdir.
Sabataycılık faktörü bilinmeden, anlaşılmadan Türkiye’nin durumunu anlamanın imkânı yoktur.
Ülkemizde başka güçlü azınlıklar ve baskı grupları da var:
FARMASONLAR: Atatürk 1935’te bu gizli, uluslararası, esrarengiz, elitist teşkilatı kapattırmıştı. Masonluğun kapatılması en büyük Kemalist devrimdir. İsmet Paşa’nın Millî Şeflik devrinde 1945’te localar tekrar açılarak bu devrim iptal edildi. Masonlar da, Sabataycılarla elele görünmez bir hakimiyet ve saltanat kurmak için çalışıyorlar.
GULAT-I BEKTAŞİYAN: Yanlış anlaşılmaması için hemen açıklayayım ki, Bektaşilerin bir kısmı dindardır, ibadet ve zikirle meşgul olurlar, böyleleri Hacı Bektaş Velî Efendimizin yolundan giden Müslümanlardır. Onlara hürmet ederim, kendilerine bir sözüm yoktur. Benim kasdettiklerim çok aşırı bir uca kaymış ve şer’î sınırların dışına çıkmış olan aşırılardır. Yeniçeriliğin ilgasını ve Bektaşi tekkelerinin kapatılmasının intikamını almak için Osmanlı devletini bunlar yıkmıştır. Hâlâ da büyük güçleri, nüfuzları bulunmaktadır.
Ülkemizde, Sabataistlerin dışında da birtakım dönmemiş dönmeler bulunmaktadır. Bunların sayısını Allah bilir. Bir kısmı çok yüksek okullarda ve üniversitelerde tahsil görmüş, önemli makam ve mevkilere geçmiştir. Nüfus kağıdında Ermeni olduğu açıkça yazılı olan bir vatandaşa hiçbir şey söylemem. Ben Osmanlı geleneğine bağlı toleranslı, “Başka”ların, farklı olanların haklarına ve hürriyetlerine saygılı, öteki kimliklere hayat hakkı tanıyan bir vatandaşım. Ama adamın resmî hüviyet kartında Türk ve İslâm yazacak, fakat gerçekte başka bir kimliğe ve dine mensup bulunacak ve benim ülkemin, halkımın, devletimin kuyusunu kazacak. Elbette ki böyle bir şeye razı olmam.
Hakikî mühtedilere büyük saygım ve sevgim vardır. Irkçı değilim, ideolojik mânada milliyetçi de değilim. İslâm’ı samimiyetle kabul etmiş olan ve bu ülkeyi seven herkes bizdendir. Zekâ, ilim, kültür, uzmanlık, ahlâk, karakter, fazilet bakımından böyle mühtediler üstünse işleri onların görmesinde büyük fayda vardır. Lakin, gerçekten dönmemiş dönmelerin Türkiye’ye hayırlarının dokunmadığını görüyorum.
Bugün Türkiye diye bir ülke varsa bu coğrafya üzerinde bunun birinci sebebi İslâm’dır. İslâm Türkiye’nin varoluş şartlarının birincisidir. Türkiye’nin kurtulmasında Müslümanlara büyük ve önemli vazifeler düşmektedir.
İslâmî hareket, İslâm dâvası birtakım kirli emellere bulaştırılmamalı, din ve mukaddesat sömürüsü kesinlikle önlenmelidir. Yüce dinimiz birtakım sefillerin, türedilerin zengin olmak, külah kapmak, nüfuz elde etmek gibi süflî emellerine âlet kılınmamalıdır. 19 Mayıs 2001