Salı

 

İSLÂMî cemaatlerden biri Borneo mu, Yeni Gine mi çok uzak bir yerde Türkçe tedrisat yapan bir kolej açmış. İnanılması zor bir başarı. Demek ki, istenilirse çok şeyler yapılabiliyor. Ben böyle teşebbüslerden sevinç ve iftihar duyan bir Müslümanım, tebrik ediyor, başarılar diliyorum.

Ancak hangi cemaat, teşkilât yapacaksa Türkiye içinde de birtakım zarurî islâmî hizmetlerin yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunları madde madde sıralayayım:

1. Bir kısım halkı ve gençliği imana, İslâm’a çağırmak. Bu maksatla nasıl yapılması gerekiyorsa öyle yayınlar, propagandalar, hizmetler, faaliyetler yapmak.

2. İman etmişleri tashih-i itikada çağırmak, inanç ve din konusundaki bid’atlerle mücadele etmek; Kur’ân’a, Peygamber’in Sünnetine, Sâlih Seleflerin itikadına, Sevad-ı Azam’a uygun inanç için çalışmak.

3. Namaz kılanların çoğalması için planlı, programlı, kaliteli bir seferberlik başlatmak.

4. Namaz kılan, fakat camilere gelmeyen, cemaate katılmayan Müslümanları camiye, cemaate çağırmak.

5. Azgın, militan, vahşî din düşmanlarının saldırılarına hikmet dahilinde cevaplar vermek, onlarla yasal hudutlar içinde mücadele etmek.

6. Din sömürüsünü, din yoluyla zenginleşmeyi, dine hizmet perdesi ardında dini istismar ve istihdam etmeyi önlemek için harekete geçmek. Mukaddesat bezirganlarının çanlarına ot tıkamak.

7. Arapça kitap yazabilecek, irticalen konferans verebilecek, tabakat-ı fukaha listesinin en sonuncusu olan ashab-ı fetva rütbesini kazanmış olan bilgili, kültürlü, vasıflı, ihlâslı, doğru, güçlü, üstün din hocaları, din hizmetlileri yetiştirmek için plan program yapmak, en istidatlı gençleri doğu ve batı üniversitelerinde bu maksatla okutmak.

8. Kanada, İngiltere gibi hür, demokrat, insan haklarına saygılı ve riayetkâr bir ülkede örnek bir İslâm medresesi kurmak.

9. ABD’nin, Kanada’nın, Avrupa ülkelerinin büyük şehirlerinde tasavvuf tekkeleri açarak oralarda bulunan Türkleri ve nasibi olan kültürlü ve güçlü yabancıları tasavvuf ve tarikat yoluyla imana ve İslâm’a çekmek, onları olgunlaştırmak.

10. Başörtülü oldukları için Türkiye’de okumalarına güçlük çıkartılan istidatlı kız çocuklarını ellişer, yüzer kişilik gruplar halinde ABD, Kanada, İngiltere gibi ülkelere göndermek, bunları hocahanımların kontrolu altında oralardaki üniversitelerde okutmak.

11. İngiltere’deki Yusuf İslâm Koleji’ne yüzlerce Türk çocuğunu göndererek batı dünyası standartlarında güçlü lise eğitimi almalarını sağlamak. (Bu çocuklar için, Türkiye’den oraya güçlü bir Türk lisan ve edebiyatı hocası gönderilecektir.)

12. Türkiye’deki iş, üretim, ticaret, sanayi, finans sektörüne eski loncaların, fütüvvet teşkilâtının, ahîliğin ahlâkını getirmek için çalışmak.

13. İslâmî kesimi ve hareketi bir köylü, kırsal kesim, gecekondu, varoş, taşra, marjinal hareketi olmaktan çıkartıp; bir şehir ve medeniyet hareketi haline getirmek.

14. İslâmî kesimdeki teknokrat tekelini yıkmak.

15. Müslüman kesimde kültür, sanat, araştırma, hukuk tefekkürü, mimarlık boyutlarını geliştirmek; Müslümanları bu konularda karşıtlarından üstün hale getirmek.

16. Rumların nasıl patrikleri, Gregoryen Ermenilerin de patrikleri, Musevilerin hahambaşıları, Farmasonların üstad-ı azamları varsa Müslümanların da bir İmam-ı Kebirleri olması, Ümmetin bir baş etrafında birleşmesi için çalışmak.

17. Türkiye Müslümanlarının haklı isteklerini dünyaya duyurabilmek için İngilizce, Almanca, Fransızca, Arapça broşürler, dergiler çıkartmak.

18. Bilgi bankaları, stratejik araştırma merkezleri, ilmî araştırma enstitüleri kurmak. Gerekirse (ki gerekiyor) bunlar için dışarıdan kaliteli uzmanlar, elemanlar getirtmek.

19. İslâmî kesimdeki din baronları saltanatlarını yıkmak; Kur’ân’a, Sünnete, Şeriat hükümlerine uygun bir sistem kurulması için çalışmak.

20. Din adına toplanan milyarlarca doların din için akıllıca harcanması için çalışmak, bu paraların israf edilmesini, bir kısmının bazı kimselerin zimmetine geçmesini önlemek için tedbirler almak.

Evet Borneo veya Yeni Gine’de Türk Koleji açmak elbette tebrik ve tahsine şayan bir iştir ama Türkiye’de birtakım, mutlaka yapılması gereken hizmetler olduğu unutulmamalıdır.

Hüsn-i Hat Vakfı

PAZAR günü Hattat Hasan Çelebi Hoca’nın, Ayasofya civarındaki Cafer Ağa Medresesi’nde konferansı vardı, biraz gecikerek onu dinlemeye gittim. Çoğunluğunu hanımların teşkil ettiği kalabalık bir dinleyici topluluğu vardı. Konu hat sanatı idi. Son yıllarda hüsn-i hat sanatına büyük bir alâka var. Gençler bu sanatımızı öğrenmek için hevesli. Hocalara, kurslara gidiyorlar.

Yazık ki, hâlâ hüsn-i hat sanatına hizmet verecek bir vakıf yok. İstanbul’da bin caminin meşrutasına (imam, müezzin lojmanına) doğalgaz tesisatı yaptırılmış olsa, bunun her biri iki milyara mal olsa, iki trilyon lira bu iş için bulunup harcanabiliyor da, şu Müslüman câmia bir hüsn-i hat vakfı kurmak için yüz milyar lira bulamıyor. Yazıklar olsun!

Hat sanatının yardımcı branşları vardır. Ülkemizde mutlaka elle kağıt üreten bir kâğıthâne kurulmalıdır. Kâğıtların tabiî boyalarla renklendirilmesi, aherlenmesi için de müesseselerimiz olmalıdır. Hattat mürekkebi, kamış kalem işi de bizde halledilebilmelidir. Bunlar çok kolay şeyler. Lâkin camileri ışıldak, fırıldak, zırıldak, kalorifer ile dolduran, şimdiye kadar hoparlör tesisatları için yüzlerce trilyon harcama yapan ilkel zihniyet sanata ve kültüre önem vermiyor.

İstanbul’un merkezi bir yerinde yeni bir cami yaptırıldı ve mimarî bakımdan bir felâket oldu. Bu iş için yüz milyarlarca lira para harcandı. Bu parayla mimarlık sanatı bakımından çok güzel bir cami yaptırılamaz mıydı? Pekâlâ yaptırılırdı. Bir şartla: Bilenlere, uzmanlara danışmak gerekirdi. Danışma, istişare Kur’ân’la, hadîsle emredilmiştir. “Derneğin idaresi bizim elimizde, biz teşebbüs ettik, para da bizim elimizde, öyleyse biz kimseye sormayız, danışmayız, kendi kafamıza göre yaptırırız…” denilirse ortaya ucubeler çıkar, para ziyan olur, Müslümanlar imtihanı kaybeder.

Cami helâları için yekûn olarak trilyonların harcandığı bir İslâm ülkesinde henüz bir hüsn-i hat sanatı vakfı kurulmamıştır. Baht utansın! 28 Haziran 2000