Beyler boşuna çabalamayın…

1. Bugünkü ideolojik, Kemalist, Tevhid-i tedrisat, millî kimlik ve millî kültüre ters, lâik, seküler, genç nesillere zengin edebî Türkçeyi öğretemeyen, tarih kültürü veremeyen, sanat kültürü veremeyen, ahlâk ve karakter terbiyesi veremeyen, estetik kültürü veremeyen,

vesayetçi, iflas etmiş eğitim sistemiyle

siz ne kadar çabalarsanız çabalayın Türkiye düzelmez, ıslah olmaz.

2. Bugünkü

iktisadî sistemin ana sektörü olan yapılaşma

, ülke sathını lüks meskenlerle doldurma,

betonlaşma

ile Türkiye ekonomisi ayakta durmaz. Zamanı gelince çöker.

3.

Âdil hukukun üstünlüğü sağlanmadıkça

devlet, ülke, halk güvenli, huzurlu, rahat olmayacaktır. Adalet varsa huzur, iç barış, rahat, güven olur, yoksa olmaz, herkesin bunu aklına iyice yerleştirsin.

4. Devlet resmen

seks kölesi kadınlara vesika

veriyor, seks köleliğinden KDV ve gelir vergisi alıyor. Devlet, genelevlerin kapısında, fuhuş güvenliğini sağlamak için polis bekletiyor. Bu böyle devam ettikçe bu memleket iflah olmaz.

5.

Büluğ yaşındaki kız ve erkek çocuklar karma eğitim sistemiyle

okutuldukları müddetçe eğitim düzelmeyecektir. Bunu kimse unutmasın.

6.

Kağıt ve ekran medyasında müstehcen yayınlar

, azdırıcı fotoğraflar böyle artarak devam ettiği müddetçe düzelme olmaz.

7.

Ayasofya’nın lâ’neti

Türkiye üzerinde Demokles’in kılıcı gibi sallanıyor. Fatih’in vakfiyesine hıyanet edildiği müddetçe Türkiye düzelmez.

8. Osmanlı devletinde, M. Kemal rejiminde, İsmet rejiminde, Cemal Gürsel rejiminde, Kenan Evren rejiminde Türk Ceza Kanunu’nda

zina suçu

yer alıyordu. Bugün zina suç olmaktan çıkartılmıştır. Bu çarpıklık devam ettiği müddetçe Türkiyede düzelme olmaz.

9.

Riba büyük günahı ve isyanı ülkemize hâkim olmuştur.

Bu günahla Türkiye yükselmez, felah ve necat bulmaz.

10. Müslümanların çoğunlukta olduğu bu ülkede, bu toplumda İslâmın hâkim olması, dinî hizmetlerin doğru dürüst yürütülmesi için mutlaka icazetli ulema, fukaha yetiştiren gerçek güçlü İslâm medreselerinin bulunması gerekir. İslâm medreseleri kapalı tutulduğu müddetçe manevî kalkınma olmaz, o olmayınca ülkede fitne, fesat, bozukluk ayyuka çıkar..

11. Camilerin mihraplarına, minberlerine, kürsilerine icazetli, ehliyetli, liyakatli, güçlü, vasıflı, ihlaslı, fedakâr, idealist din görevlileri

(hademe-i hayrat)

getirilmedikçe, imamlık

(istisnalar dışında)

parayla namaz kıldırma memurluğu seviyesinde kaldıkça Türkiye düzelmeyecektir.

12. Lise mezunları,

klasik Türk edebiyatının en büyük şairi

ve edibi olan

«Fuzuli’nin Divanı»

nı kolayca okuyup şerh edemedikçe Türkiye kültür bakımından ileri değil geri olmaya devam edecektir.

13. Türkiye, Güney Kore gibi kendi

yüzde yüz millî yerli otomobil sanayiini

kurmadan ve bunları

dünyanın yüzden fazla ülkesine ihraç edip satamadan

adam olmaz, adam olmaz.

14. Türkiyeliler,

1928’den önce ölmüş dedelerinin, ninelerinin Türkçe mezar taşlarını okuyamayacak kadar zavallı

ve cahil kaldıkları müddetçe Türkiye ilerlemez, yücelmez.

15.

İstanbul’un öldürücü, çıldırtıcı trafiği halledilmeden

Türkiye huzura kavuşmaz…

Bunun halledilmesi için de mega şehrin nüfusunun beş milyona indirilmesi gerekir.

Bu şehrin coğrafyası, topografyası bugünkü nüfusu kaldırmaz.

Türkiye’nin başka hiçbir derdi, krizi olmasa, sadece İstanbul’un şu hali dert ve kriz olarak bütün Türkiye’ye yeter de artar.

16. Yakın zamanlara kadar dünyanın sayılı tahıl ambarlarından, üreticilerinden, buğday ihraç eden ülkelerinden biri olan Türkiye’miz şimdi her yıl üç küsur milyon ton buğday ithal etmekte ve yine her gün (yıl değil!) beş milyon ekmeği çöpe atmaktadır. Bu çarpıklık, bu israf nankörlüğü devam ettikçe Türkiye düzelmez.

17. Bir yandan otoyollar, hava alanları, lüks rezidanslar, AVM’ler, gökdelenler, Boğaz ve Körfez köprüleri yapılıyor; öte yandan iç barış ve sosyal mutabakat dinamitleniyor, ahlâk ve fazilette gerileme kayd ediliyor. Bu durum böyle devam ettikçe Türkiye düzelmez.

18. Türkiye’nin ayakta kalabilmesi için bütün Müslümanların

tek bir Ümmet teşkilatı ve hiyerarşisi içinde birleşmeleri

gerekir. Günümüzde ise Ehl-i Sünnet sarsılmakta, Ümmet birliği yerine bin parçalı bir İslâmcılıklar Protestanlığı, sekülarizm, hadîs ayıklama kaosu, anarşisi ve kopukluğu getirilmektedir. Bu hal giderilmedikçe, Ümmet birliği kurulmadıkça, Ümmetin başına âdil, âbir, râşid, müdebbir bir İmam-ı Kebir getirip ona toptan biat ve itaat edilmedikçe hayal ve arzu edilen düzelme ve ıslah olmaz.

• (İkinci yazı) En Geniş Din Hürriyeti

Medenî bir sistemde ve düzende din, inanç, inancına uygun bir hayat sürme özgürlüğü olur. Bizde o karanlık faşist rejimleri zamanında bu temel hürriyet ayaklar altına alınmıştır.

İslâm hocaları uyduruk mahkemelerin kararlarıyla asılmış, sürülmüş, zindanlara atılmıştır.

Hıristiyanların ruhban mekteplerine, Yahudilerin haham yetiştiren eğitim ocaklarına dokunulmamış, Müslümanların medreseleri yerle bir edilmiştir.

Müslümanların Ezanlarına bile karışılmış, Ezan-ı Muhammedî okumak yasaklanmış, okuyanlara işkence edilmiştir.

Dinî yayınlar yasaklanmıştır.

Kırklı yıllarda, yurdun bazı yerlerinde ölüleri yıkayıp, kefenleyip, cenaze namazı kıldıracak imam bile bulanamaz olmuştur.

Din konusunda korkunç bir devlet terörü uygulanmıştır.

Ceza Kanununa 163’üncü madde konulmuş, Müslüman yazarlara, vatandaşlara çok zulm edilmiş, acılar çektirilmiştir.

Lâikçiliğin en aşırısı uygulanarak din hürriyeti çiğnenmiştir.

İslâm’ı ya büsbütün kaldırıp kazımak, yahut dinde reform yaparak tahrif etmek istemişlerdir.

İstanbul’da Patrik tahtında haşmetle otururken, Müslümanların Halifesini yurt dışına sürmüşlerdir. Hangi hakla, hangi gerekçe ile?.. Müslüman millete sordular mı?..

Medenî İsviçre nikahı yapmadan şer’î nikah yaptıranlara cani muamelesi yapmışlar; şer’î nikah taraftarı büyük âlim

Ahmed Davudoğlu el-Ezherî

hocamızı ağır cezalarda yargılayıp zindana koymuşlardır.

Din, İman, Kur’ân için çalışan Bediüzzaman’a ve Nur talebelerine yapmadıklarını bırakmamışlardır.

İslâm Türkiye kimliğinin birinci unsuruydu.

Onlar İslâm’la savaşırken, Türkiye geri kalmış, Ortadoğu’nun Japonya’sı olamamıştır. Hâla İslâmla, Müslümanlarla uğraşıyorlar… Hâlâ Ezanımıza, camimize, namazımıza, Şeriatımıza, tesettürümüze karışıyorlar…

Müslümanları parçaladılar… Müslümanların içine sürüyle ajan, casus, provokatör, yönlendirici, münafık, sömürücü soktular…

Müslüman halkı, atalarının Türkçe mezar taşlarını okuyamaz derecede cahil bıraktılar.

Müslümanları cahillikle terbiye ediyorlar.

Bugün Türkiye’de, zalimlerin baskıları ve sistemleri neticesinde İngiltere’de, başka medenî ülkelerde bulunan

gerçek ve geniş din hürriyeti

yoktur.

İngiltere’de 85 Şeriat mahkemesi kuruldu ve faaliyet gösteriyor, bizde lâikçilik yobazları buna asla razı olmaz.

Çoğunluktaki Müslümanlar, ülkemizde, İngiltere’de olduğu gibi geniş bir din, inanç, dinî eğitim, inancına göre yaşamak hürriyeti istemedikçe ve bunu sağlamak için var güçleriyle çalışmadıkça

ne kendileri kurtulur, ne de Türkiye. 28.10.2014