Haçlıların gayesi Türkiye’yi parçalamaktır. Bunda hiç kimsenin en ufak bir şüphesi bile olmasın. Avrupa Birliği’ne üye olsun veya olmasın yüzölçümü bu kadar büyük, nüfusu bu kadar çok, nüfus artışı bu kadar hızlı bir Türkiye onların işlerine gelmez.

Peki, Avrupa Türkiye’yi üye olarak kabul eder mi?

Böyle bir isteğin var olduğuna inanmak büyük bir saflık olur.

Peki niçin bizi oyalayıp duruyorlar?

1. Parçalamak için,

2. Ülkemizin her yerini kiliselerle donatmak için.

Bütün Avrupalılar dindar-inanan Hıristiyan mıdır?

Hayır, onların çoğunluğu Hıristiyanlıktan kopmuştur. Şu anda Avrupa’da iki tür Hıristiyan vardır:

1. İnanan Hıristiyanlar,

2. Sosyolojik ve antropolojik kimlik bakımından Hıristiyan olanlar.

Osmanlı korkusu, Türk korkusu, İslâm korkusu onların ruhuna, kemiklerinin içindeki iliklere, kromozonlarına işlemiştir.

“Hayır, biz sizi kesinlikle üye olarak alamayız” deseler, Türkiye başının çaresine bakacaktır. Bu da işlerine gelmez.

1914’te Osmanlı Devleti, İngilizlere yaklaşmak istemişti. Onlarla ittifak için nabız yoklandı. Hiç oralı olmadılar. Çünkü Çarlık Rusyası ile gizlice anlaşmışlar, İstanbul’u ve Boğazları Ruslara peşkeş çekmişlerdi. 1923’te Lozan’da bizim meşruiyetimizi, bugünkü sınırlarımızı tanıdılar ama ne tâvizlerle, ne şartlarla…

Lozan hakkında bilinmesi gereken önemli hususlar:

1. Amerika Birleşik Devletleri, Lozan andlaşmasını imzalamamıştır.

2. Lozan’ın gizli protokolları vardır. Bunlar,Hahambaşı Hayim Nahum’un aracılığı ile hazırlanmıştır.

3. Hilâfet kaldırılacak,

4. İslâmî sistem ve Şeriat kaldırılacak,

5. Türkiye millî tarihini, Osmanlı mirasını ve kültürünü, kendi öz kimliğini inkâr edecek, yepyeni bir yola girecek.

Türkiye siyasî sistem olarak İslâm’dan kopmuştur ama Avrupalı ve ABD’li Haçlılar ondan yine râzı değillerdir, yine tedirgindirler. Belki lütfen ve merhameten 2015’te bizi üye olarak alabilirlermiş… Bu gibi vaadlerde bulunurken harıl harıl misyonerlik faaliyeti yapıyorlar.

Şu anda ülkemizde 55 bin agresif ve azılı misyonerin faaliyet gösterdiği söyleniyor, yazılıyor. Yurdumuzun her yerinde binlerce ev-kilise açılmıştır. (Müslümanlar bir daire kiralayıp ev-mescid, küçük tekke açmaya kalksınlar neler olmaz.)

Taksim’de bir cami yapılmasına karşı şiddetle karşı çıkan, “Hayır, böyle bir şeye izin veremeyiz. Taksim lâik, çağdaş, Atatürkçü bir meydandır. Orada câmi mami olamaz…” diye çırpınıp yırtınanlar yeni yapılan, inşaatları devam eden yüzlerce büyük kiliseye karşı niçin tepki göstermiyorlar?

Saflığı bırakınız. Bunca misyonerlik faaliyeti bedavaya yapılmaz.

1. Haçlılar, misyonerler yüz milyarlarca dolar harcamakta, dağıtmaktadır.

2. Onlarda da

“müellefe-i kulûb”

vardır. Bazı vicdanları satın almak için kesenin ağzını açmakta tereddüt etmezler.

3. Siirt’e giden bir doktor dostum anlattı, Hıristiyanlığı kabul eden her aileye beş bin dolar veriyorlarmış.

Bir yandan yeni kiliseler yapılıyor, öte yandan Haçlılar büyük miktarda ev, villa, arazi, tarla, arsa satın alıyor. Kars, ülkemizin mahrumiyet bölgelerindendir. İklimi serttir. Kışın sıfırın altında yirmi otuz dereceye kadar soğuk olur. Ulaşım zordur. Peki, Kars’ın Ermenistan sınırındaki arazi niçin yabancılar tarafından satın alınmıştır? Bu soruya bir cevap arasanıza.

Yunanlılar Ege, Marmara, Akdeniz sahilleri bölgesinde harıl harıl mülk alıyormuş. Bu bölgelerde emlak satımı için faaliyet gösteren bürolar ilanlarını İngilizce yapıyormuş. Yaşa mister, bastır parayı, al vatanımın bir parçasını. Para, para, para…

Avrupa’ya üye olsak da olmasak da, açılan yeni kiliseler bir daha kapatılamaz.

Bir yandan agresif ve azgın misyonerlik faaliyetleri, öbür yandan diyalog, hoşgörü, kardeşlik tiyatroları. Hahamlı, papazlı, imamlı iftar ziyafetleri. İmamların yanında imambayıldı da var mı?

Bir dostum televizyonda seyr etmiş, iki ilahiyat profesörü “Kur’ân diyalogtur, Peygamber diyalog yapmıştır…” diye bas bas propaganda yapıyormuş. Sevsinler bu ilahiyatçıları!

Dinî bir gazetede yazılar çıktı: “Hıristiyanlık ile Müslüsmanlar arasında esas itibarıyla fark yoktur. İki ibrahimî din de usûlde (asıllarda) birdir…” denildi. Bunlar nasıl Müslüman? Tevhid ile Teslis’i bir sayıyorlar. Diyalog ve hoşgörü hareketiyle Müslümanları uyutmak, uyuşturmak, afyonlamak, tepkisiz hale getirmek, yanıltmak istiyorlar. Be adamlar siz herkesi sersem, âlemi kör mü sanıyorsunuz?

İslâm’ın tek hak din olduğu inancını kabul etmeyen veya bu inanca zıt bir fikir ve görüş ileri süren küfre sapmış olur. Katolik kilisesi “Kilise dışında kurtuluş ve selâmet yoktur” diyor da, ben niçin “Allah katında (hak ve geçerli) din İslâm’dır” (Ayet meali) demiyecekmişim?

Hazret-i Üzeyr’e ve Hazret-i İsa’ya Allah’ın oğlu diyenler İbrahimî olamazlar. Çünkü İbrahim Halilullah, Tevhid inancına bağlıydı. İbrahim, muvahhidlerin atasıdır. Müşriklerin, Allah’a eş, ortak ve oğul koşanların değil.

“Biz diyaloğu, Hıristiyanları Müslüman yapmak için kabul ediyoruz”

diyenlere de iki çift sözümüz vardır:

1. Tebliğsiz, dâvetsiz diyalog olmaz.

2. Birbirini inkâr ve tekzib eden üç dinin üçünün de hak din olduğunu iddia etmek İslâmî prensiplere de, akla, da, mantığa da uygun değildir, küfürdür.

Gerçekten diyalog yapmak istiyorsanız, yüksek sesle, açık ve seçik olarak şu gerçekleri beyan etmekle mükellefsiniz:

1. Hazret-i İsa’ya Allah’ın oğlu demek en büyük küfür ve şirktir.

2. Bugünkü Kitab-ı Mukaddes metinleri tahrife uğramıştır. İçinden çıkartmalar, olmuştur, ilâveler yapılmıştır. Hakikî İncil nüshaları kayb olmuştur. Bugünkü metinler ilahî vahiy değildir.

3. Hazret-i Âdem’den beri din temelde, inançlarda birdir, o da İslâm’dır. Sadece değişik Peygamberlerle değişik Şeriatlar gönderilmiştir.

4. Hazret-i Muhammed’in gelmesiyle ondan önceki kitaplar, şeriatlar hükümden kaldırılmıştır. Artık tek din bugünkü İslâm’dır.

Haydi Müslümansanız, samimî iseniz, ihlâslı iseniz, mert iseniz böyle konuşsanıza, böyle yazsanıza!

Misyonerin biri benim Peygamberim için “O teröristtir” diyecek, bir başkası “Müslümanların Allah’ı bizim Allahımız değildir” diyecek: Hazret-i Muhammed’i, Kur’ân’ı, İslâm’ı, İslâm Şeriatını inkâr edecekler ve sonra Müslümanların içinden bir grup onlara diyalog ve hoşgörü kucaklarını açacaklar, bağırlarına basacaklar. Böyle bir rezalet İslâm tarihinin hangi devrinde görülmüştür.

Müslüman Türkiyeliler!

Vatanımız elden gidiyor… Buradan kovulursak gidecek başka yerimiz yoktur. Gözünüzü, kulağınızı dört açın, firasetli olun, yasal sınırlar içinde tepki gösterin. Sakın vatan satıcılarını desteklemeyin. Bu şekilde gafil ve suskun kalırsanız Filistin Araplarına dönersiniz. 01 Ocak 2005