Cuma

Ben, ben, ben diyor, başka bir şey demiyor. Ayda üç-beş bin dolarlık bir gelir için her haltı yiyor. Önce ben, sonra ben, en sonra yine ben… Maddî menfaatinden, şahsî prestijinden başka bir şey düşünmüyor… Böyle bir adamdan bu ülkeye, bu millete, bu devlete ne fayda gelir?

Vatansever, idealist, ahlâklı, faziletli, mürüvvetli (bu kelime ve kavramın mânasını bilen kaldı mı?), hamiyetli milletvekillerini, politikacıları tenzih ederim; onlar hürmet edilecek kimselerdir, ellerinden öperim. Bu yazımdaki anonim tenkit ve tahkirler onlara değildir. Birtakım namussuz, şerefsiz, ahlâksız, hain, bayağı, seviyesiz ve seciyesizleredir.

Ticarette hem kâr, hem de zarar olduğu gibi politikada da kazanmak ve kazanmamak vardır. İkinci dünya savaşının galip liderlerinden Winston Churchill savaştan sonra seçimleri kaybetti, hiç sesini çıkartmadan muhalefete geçti, bir müddet sonra yaşlandığı için politikayı bıraktı. General De Gaulle de, bir kurtarıcı olarak girdiği Fransa’da iktidardan çekilmesini bilmiştir.

Politika ve hükümet hizmetleri demokratik rejimlerde nöbetleşedir. Hizmet görürken yıpranan, itibar kaybeden liderler, ekipler çekilir; yerlerine taze kişiler ve ekipler gelir.

Bizde iktidar koltuğuna oturan kalkmak istemiyor. Ölünceye, geberinceye kadar izzet ü ikbal ile şanlar şerefler, tantanalar debdebeler içinde tahtta oturmak istiyor.

Bir kere milletvekili seçilen, ondan sonraki seçimlerde de hep kazanmak istiyor. Kendi arzusuyla siyasetten, milletvekilliğinden çekilen yüzde bir bile değildir. Yaşlansa da, ateh getirse de (bunasa da), yıpransa da ille Meclis’te olmak istiyor.

Türkiye’de büyük bir buhran var. Devletin, milletin, ülkenin hali çok kötü. Lakin birtakım denenmiş kişiler ve klikler yerlerinden ayrılmak istemiyor.

Efendi! Sen, kardeşin ve diğer akraba ve yakınlarınla yıllardan beri bu ülkeyi, bu halkı, bu devleti soyup soğana çevirdin. Milyarlarca dolar kara para vurdun. Servetiniz, yalnız size değil sizden sonra gelecek yedi sülalenize yeter. Çekilin artık… Lâkin çekilmiyorlar, ille de devam etmek istiyorlar. Ya Rabbî, bu ne korkunç ihtirastır.

Rahmetli Adnan Kahveci politikaya kalite getirmekten bahsederdi. Evet politikacıların en az yarısı kaliteli olmazsa siyaset işleri yürümez.

Kaliteli politikacı ne demektir?

– Samimî, açık, doğru şekilde mal ve servet beyanında bulunmalıdır.

– İktidara geçer geçmez, ticaretini, mallarını kayyuma (yahut notere) vermelidir.

– Asla ve asla partizanlık yapmamalıdır. Akrabalarının, yakınlarının bakanlığına, makamına girmesini yasak etmelidir.

– Yalan söylememeli, halkı aldatmamalıdır.

– Verdiği sözleri, vaadleri mutlaka yerine getirmelidir.

– İşkembe-i kübradan konuşmamalıdır.

– Hatâlarını itiraf etmeli, büyük bir yanlış yapınca istifa etmesini, çekilmesini bilmelidir.

Bizde birtakım meslekler ve işler için, bütün dünyada olduğu gibi ehliyet, ruhsat, diploma aranıyor. Meselâ bir kimsenin doktorluk yapması için tıb fakültesinden mezun ve tabibler odasından izinli bulunması gerekiyor. Mühendislik, eczacılık da böyledir.Berberlik yapmak için de ehliyet ve izin gerekiyor. Sadece milletvekilliği için şart, diploma, izin, ruhsat istenmiyor. İlkokul diploman var mı, sabıkasız mısın? Milletvekili seçilebilirsin. Bizde sık sık af çıkartılıyor ve eski sabıkalar siliniyor. Önümüzdeki seçimlerde görücüye çıkacak adayların yüzlercesi, sabıkaları silinmiş sabıkalılarmış…

İlkokul tahsilli doktorluk, mühendislik, avukatlık yapamaz ama milletvekilliği yapabilir.

Bir vatandaş niçin milletvekili olur? Millete, ülkeye, devlete hizmet etmek için. Bizde ise birtakım adamlar dokunulmazlık zırhına bürünmek için Meclis’e girmek istiyor.Böyle demokrasi olur mu? Bizde olur.

Bazı düzen partilerinin düzenbaz genel başkanları bin türlü suç işliyor, hainlik yapıyor, partisindeki adamlardan bir inilti bile çıkmıyor. Demokrasi bu mudur?

Ayda üç-beş bin dolarlık menfaat için, birtakım kıyak çıkarlar için her kötülüğe susuyorlar, her haysiyetsizliği sineye çekiyorlar. Böyle politikacılar olmaz olsun!

Şâirimiz ne demiş:

Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetten

Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten

Haysiyetli, şerefli, vatansever, idealist bir kimse geldiği gibi gitmesini de bilir.

Parti disipliniymiş… Parti disiplini elbette gereklidir. Ancak onun üzerinde ahlâk vardır, fazilet vardır, hikmet vardır, vicdan vardır. Parti disiplini uğruna her kötülüğe sessiz kalan, her fenalığa el kaldıran adamlar yüzünden bu ülke ve devlet bugünkü hallere düştü.

Milletvekilliği para, çıkar, avanta bakımından câzip olmaktan çıkartılmalıdır. Hiçbir vekilin siyasetle birlikte ticaret yapmasına izin ve imkân verilmemelidir. Pisliğe, yolsuzluğa, kanunsuzluğa bulaşanlar yüce divanlarda süründürülmeli, suçları sâbit olur olmaz, zindana atılmalıdır. Onlar için af maf da çıkartılmamalı; hiçbir şekilde zamanaşımından yararlandırılmamalıdır.

Demokrasi İsveç’te, Norveç’te, İsviçre’de, Almanya’da, Kanada’da olan demokrasidir. Amerika’da 250 dolardan fazla değeri olan bir hediyeyi kabul edenin siyasî kariyeri biter. Bu zat isterse devlet başkanı olsun…

Politikacıların dokunulmazlıkları sadece siyasi faaliyetleri, görüşleri, düşünceleri, sözleri ile ilgili olmalıdır. Politikacılara başka konularda hiçbir ayrıcalık tanınmamalıdır. Halk uçağa normal salondan ve kapıdan geçerek binecek, milletvekili VİP salonunda keyf çatacak. Böyle rezalet olmaz. Hani biz imtiyazsız, sınıfsız bir toplumduk? 05 Ekim 2002