Bozuk Kitaplar
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Mart 2019
Çatık suratlı İslâmcı genç benden hesap soruyordu. “Siz, Ali Şeriatî gibi bir mücahidin ve şehidin aleyhinde nasıl yazarsınız?” diyordu. Gözlerinden öfke kıvılcımları parıldayan gence, “Bu zat, İslâm Şinâsî adlı kitabında “Allah gerçek bir Janus’tur” diyerek Cenab-ı Hakk’ı hâşâ iki yüzlü bir Roma putuna benzetmiştir. Böyle bir şeyi tenkit etmek ve Müslümanları uyarmak benim vazifemdir” cevabını verdim. Daha da öfkelenerek “Sen kim oluyorsun da o büyük zatı tenkit ediyorsun!” diye bağırdı.
Evet muhterem okuyucularım. Müslüman geçinen, İslâmcı olduğunu söyleyen tahsilli bir genç, Allahü Teâlâ ve Tekaddes hazretlerinin bir puta benzetilmesine tepki göstermiyor, aksine, bu teşbihin tenkit edilmesine karşı feveran ediyordu.
İslâm dini, Allah’ın bir şeye teşbih edilmesini (benzetilmesini) şiddetle yasaklamıştır. Temiz ve doğru İslâm inancında Allah şekilden, suretten münezzehtir. Onu bir puta benzetmek ne çirkin bir benzetmedir.
Maalesef son yirmi beş yıl içinde ülkemizde bir sürü sapık kitap yayınlandı. Allah’ın bir puta benzetilmesinin, İslâm’ı bir ideoloji gibi görenler katında önemi yoktur. Böyleleri akıllarını şeytanî kuruntularla doldurmuşlardır. Yüce Yaratan hakkında yakışıksız sözler söylenmesi onları üzmez.
İran İslâm Cumhuriyetinin bu gibi kitapları el altından desteklediğine dair bilgiler alıyorum. İnsaf etsinler. Sünnî olsun, Caferî olsun, Vehhabî olsun, hangi meşreb ve mezhebten olursa olsun Tevhid ve Tenzih inancına sahip bir Müslümanın Allah’ın Roma putu Janus’a teşbih edilmesine isyan etmesi gerekir. Kaldı ki, Mutahharî gibi Caferilik âleminin büyük ilmî şahsiyetleri Ali Şeriatî’yi tenkit ve takbih etmişlerdir.
Birtakım Müslüman yayıncılar, üç beş kuruşluk dünya menfaati için Ali Şeriatî’nin bozuk fikirlerle dolu kitaplarını tercüme ettirip bastırıyorlar. Kendilerine teessüf ederim.
Şeriatî öyle midir bilmem ama, mücahid de olsa, hiç bir Müslüman Allah için “O gerçek bir Janus’tur” hezeyanını savuramaz, böyle bir zındıklık yapamaz.
Allah’ın bir Roma putuna benzetilmesinin çok çirkin bir şey olduğunu kuş kadar aklı olan herkes bilir ve idrak eder.
Müslümanların birinci vazifeleri itikadlarını tashih etmektir. İtikad bozukluklarının bazısı kişiyi maazallah küfre götürür.
İmkânım ve iktidarım olsa, Farsça küçük bir risâle yayınlayarak İran İslâm Cumhuriyeti sorumlularını Ali Şeriatî konusunda uyarmak isterdim. Böyle kitapları Sünnî ülkelerde teşvik etmek bir yana, kendi ülkelerinde bile yasaklamaları gerekir. Doğru olan bu değil midir?
Öyle kimseler görüyorum ki, iyi bir tahsil yapmışlardır, zekâları parlaktır, dilleri lâf etmektedir. Kimisinin kalemi kuvvetlidir. Çevreleri de vardır. Bu adamlar islâmî hizmet ve faaliyet sahasına atılmaktadırlar. Acaba bu kişiler gerçekten hizmet edebilirler mi?
Sadece tahsille, zeka ile, lisan gücüyle hizmet edilemez. Bunların yanında yüksek bir ahlâka ve karaktere, nice faziletlere sahip olmaları gerekir. Dini imanı para olan, benliğini put edinip ona tapan, içi cayır cayır dünya şehvet ve ihtirasları ile yanan bazı adamlar var ki, onlar dünyanın en iyi üniversitelerinden mezun olmuş, parlak bir zekaya sahip bulunmuş, güzel konuşmuş, güçlü yazılar kaleme almış olsalar da, hizmet değil hezimet üretirler ancak.
Zavallı Müslüman halk, saf ve iyi niyetli taban bazı şahsiyetleri tanımıyor. Zâhire aldanıyor, yaldızlı laflara inanıveriyor ve birtakım şarlatanların, arivistlerin, menfaatperestlerin, soytarıların peşine düşüyor.
İslâmî hareket içinde, hizmet ve faaliyet erbabını denetleyecek mekanizmaların bulunması gereklidir. Kim samimî, ihlaslı ahlâklı, karakterli hizmetkârdır, kim de din bezirgânıdır araştırılmalı, bilinmelidir.
Din bezirgânları iyi tiyatrocudur. Halkı, peşlerine düşen kütleleri aldatmasını, oyalamayı, sağmayı bilirler. Halkı, Müslüman kütleleri bunların mekr ü hilelerine, oyunlarına, dolaplarına karşı uyarmak gerekir.
Dini imanı para, menfaat, makam, mevki, şan, şöhret, riyaset olan alçak ve karaktersiz adamlardan bu dine fayda gelmez.
İslâm’a hizmet perdesi altında yüz milyarları, trilyonları götüren, Karun gibi zengin olan bu reziller mi İslâm’a ve Ümmet’e hizmet edecekler? Güldürmeyin beni!
İşte Peygamber, işte Ashab-ı Güzin, işte Selef-i Sâlihîn, işte âmil ulema, işte kâmil mürşidler… Bunların nasıl çalışmış olduğunu muteber kitaplar yazıyor. Müslümanlar ancak böyle çalışmalarla kurtulur, izzet bulur.
Hattat ve yüksek mimar Ali Toy Çırağan sarayındaki hüsn-i hat eserleri sergisini gezdim. Gerçekten nefis eserler ortaya koymuştu. Hele, talik hatla yazılmış büyük bir Fâtiha-i şerif levhası vardı ki, sadece o sergilenmiş olsaydı bile gelip görmeye değerdi.
Sergiyi çağdaş kesime mensup beyefendiler, hanımefendiler geziyorlar, her yazının önünde dakikalarca durarak inceliyorlardı. Maalesef aradan kaç gün geçmesine rağmen dindar ve İslâmcı kesimden bir bey veya hanım gelip de gezmemiş, ilgi göstermemiş.
Bizim Müslümanlar lâfa gelince mangalda kül bırakmazlar; işe, kültüre, sanata gelince bir varlık gösteremezler.
Ülkemizdeki 26 bin kişilik Yahudi azınlığına mensup bazı zenginler bile eski antika İslâm eserlerini topluyor, koleksiyon yapıyor, evlerini ve işyerlerini bunlarla süslüyor da dindar kesim böyle sanat eserlerine, kendi ecdadının mirasına ilgi göstermiyor. Sonra da “Biz İslâm nizamı kuracağız…” diye büyük büyük laflar ediyorlar. Bu kafayla İslâm nizamından geçtim, İslâm büfesi bile kurulmaz.
Trilyonlarca liralık malvarlığına sahip İslâmcı bir şahsiyetin yüz metre kareden büyük çalışma odasına girdiğimde dekorasyonun zavallılığı karşısında afallamış kalmıştım. Duvarlarda hüsn-i hat, kıymetli çini, minyatür, tezhip, ferman, gravür, eski antika harita gibi şeyler yoktu. Yerlere berbat fabrika dokuması halılar serilmişti. Mobilyalar, masalar, koltuklar da sahibinin zevksizliğini gösteriyordu. Böyle Müslüman zengin, böyle İslâmcı şahsiyet, böyle din önderi olur mu?
“Biz cihad yapıyoruz. Şimdi estetiğin, İslâm sanatının zamanı mı?” diye kendilerini müdafaaya kalkışanlara pöh derim, gülerim.
Elli milyarlık arabalara binmesini, milyonlarca dolarlık dairelerde oturmasını, en pahalı mağazalardan en lüks kostümleri satın almasını, beş yıldızlı otellerde tıkınmasını biliyorlar da, niçin meskenlerini, iş yerlerini islâmî sanat eserleriyle süslemeyi beceremiyorlar? 16 Ocak 1999