Bu İşin Sonu Ne Olacak?
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 20 Şubat 2019
Pazartesi
Sonunun ne olacağını bilmediğimiz kanlı bir oyun başladı. İlk saatlere, ilk günlere bakarak hüküm vermek çok yanlış olur. ABD, İngiltere ve diğer Batılı devletler çok güçlü. Bunu inkâr eden yok. Lakin tarih boyunca nice güçlü devlet, sonunda mağlup olmuştur. ABD Vietnam savaşında da güçlüydü, neticede zillet içinde çekilmek zorunda kaldıydı.
11 Eylül hadiseleri Amerika’nın prestijini kırdı. İkiz kulelerin tahribi şüphesiz bir şiddet ve terör hareketiydi. ABD’nin bunun intikamını alacağından kimsenin şüphesi yoktu. İntikam alacak da işin sonu ne olacak, işte bu husus çok karışık.
Afganistan’ın komşusu Pakistan bir “İslâm Cumhuriyeti”dir. Orada halkın ayaklanması, mevcut askerî rejimi sarsması ihtimal dahilindedir.
Afganistan’a yapılan saldırı bütün İslâm dünyasında üzüntü, öfke, infial doğuracaktır. Her ülkenin kendine mahsus bir yapısı vardır. Bizde savaş aleyhtarı yürüyüş yapmak, protesto etmek isteyenleri polis hemen engelliyor, yakalıyor.
Afganistan’dan sonra sıra bazı öteki İslâm ülkelerine gelecektir. Bu savaş belki zâhirde İslâm’a ve Müslümanlara karşı değil gibi görünüyorsa da, bir müddet sonra öyle olacaktır.
Büyük devletler konvansiyonel savaşlarda başarılı olabilseler bile, iş gerilla savaşına dönüşünce başarısız kalıyorlar.
Terör bahane edilerek birçok İslâm ülkesinde ABD yanlısı rejimler İslâm’a, Müslümanlara, dindar aydınlara karşı bir sindirme, susturma, korkutma politikası takip edebilirler; tutuklamalar olabilir. Ne zaman, nasıl? Bilemem.
Önümüzde birkaç senaryo var:
Birincisi: Amerika ve müttefikleri bu savaşı kısa zamanda bitirir, galip gelirler. Taliban rejimi yıkılır, Bin Ladin tasfiye edilir. 11 Eylül’ün intikamı alınır. Yeryüzündeki Pax Americana eskisi gibi hüküm sürmeye devam eder.
İkincisi: Savaş uzar, belirsizlik başlar, dünya ekonomisi ve finansı her geçen gün ağır darbeler yer, işler her gün biraz daha bozularak bir müddet sonra Huntington’un haber vermiş olduğu medeniyetler savaşı başlar.
Üçüncüsü: İsrail yüzünden savaş Ortadoğu’ya sıçrar.
Dördüncüsü: Allah saklasın atom silahına sahip devletlerden birisi veya böyle bir silahı ele geçiren teröristler korkunç bir çılgınlık yaparlar.
Beşincisi: Mikrop ve kimya silahları kullanılır.
Altıncısı: Kafkasya, Balkanlar şu anda barut fıçısı gibi. Bu fıçılar patlayabilir.
Ben bu satırları yazarken birtakım güçlü devletlerin başkanları, yüksek rütbeli sorumluları şöyle olacak, böyle olacak, asarız, keseriz, yaparız gibi kesin ve kendilerinden çok emin bir şekilde konuşuyor. Bir Müslüman olarak çok iyi biliyorum ki, böyle konuşmalar çok yanlıştır. İnsanların dediği değil, Allah’ın istediği olur.
Hitler Alman milletine, Almanya’ya bin yıllık parlak bir gelecek vaad ediyordu. Sonunda ne oldu?
İran’da şahlık rejimi çok güçlüydü. Güçlüydü ama sonunda yıkıldı. Sovyetler Birliği nasıl çöktü…
İslâm dünyası Moğol istilalarında çok acılar çekmiş, çok kayıplar vermiştir ama sonunda galip gelen yine İslam ve Müslümanlar olmuştur.
Amerikalılar ve müttefikleri Afganistan’a hem bombalar, ateş ve ölüm yağdırıyor, hem de uçaklarla yiyecek atıyorlarmış. Hem ağlanacak, hem gülünecek bir manzaradır bu.
Dünya çok büyük değişimlere gebedir. 11 Eylül’de New York’ta, Washington’da olanlar ne kadar inanılmaz, önceden tahmin edilemez hadiseler ise, bundan sonrakiler de öyle olacaktır.
Rahata, konfora, lükse, paraya, zevk ü sefaya, dünyaya tapan gafil ve cahil kimseler yakında her şeyin düzeleceğini sanıyor. Onlar büyük yanılgı içindedir. İçinde yaşadığımız çağ ahir zamandır. Âhir zamanda büyük fitneler olacaktır. Savaşlar, terör olayları, salgın hastalıklar, açlıklar, kıtlıklar, kütlevî göçler, kan kan kan, gözyaşı. Birtakım cahil Müslümanlar, dünyayı cennet yapmak için çırpınıp duruyor. Bu dünya cennet değildir, cennet olamaz. Dünyayı cennet sanmak büyük ve vahim bir itikad bozukluğudur. Dünyada acılar, imtihanlar vardır. Dünyaya güven olmaz. Dünyanın malları, servetleri, çoluk çocuk, ehl-ü iyal; makamlar mevkiler, başkanlıklar, ünler, alkışlar, saltanatlar hep boştur, birer oyalanmadır, gaflet sebebidir.
Şimdi bizim bir kısmımız kendi ülkemizde oldukça rahat bir durumda yaşıyor, evlerimizde istirahat ediyor, yemeklerimizi yiyor; işimizle, ticaretimizle uğraşıyoruz. Ama bizden uzakta Afganistan’da Müslümanların başlarına ateş yağıyor. Zerre kadar vicdanı ve merhameti olan bir Müslüman bu duruma üzülür.
Elimizden bir şey gelmiyorsa bari dua edelim. Elbette teröristlerin terör yapmaları için dua edecek değiliz. Lakin sivil halkın, kadınların, çocukların, ihtiyarların, hasta ve yaralıların selameti için dua etmeliyiz.
Bin Ladin bir terörist midir, yoksa mücahid midir? Adil mahkemeler tarafından yargılanmadan ve kesin hüküm giymeden önce herkes mâsumdur. Dinimiz “Beraat-i zimmet asıldır” buyuruyor. Bir kısım halk ve maalesef aydınlar şimdi hem savcılık, hem hakimlik, hem de cellatlık yapıyor.
Dünyada olup bitenlere bir ateistin bakışı ile bir Müslümanın bakışı arasında elbette büyük farklılıklar olacaktır. Ateistin kara dediği şey Müslümanın gözünde ak olabilir. Birtakım Müslümanları uyarıyorum: Şeytana uyup da ateistlerle fikir ve görüş birliği içinde olmayınız. Biz Müslümanlar akl-ı selimin, Kur’an’ın, Sünnet’in, büyük din önderlerinin fikir ve görüşlerine tâbi olmalıyız.
Saat başı radyo dinlemekle, televizyon seyretmekle hiçbir şey anlaşılmaz. Bekleyelim, bakalım ne olacak? Göreceğiz. 09 Ekim 2001