Cuma

 

İsrail’in barış ve yardım gemilerinde

canavarca kan dökeceğini

sanmayanlar gaflet etmiş oldular. Netice itibarıyla bu krizden Türkiye kârlı çıktı, İsrail çok ama çok zarar etti. İnsanlığın büyük kısmı Yahudi devletini lânetliyor.

Siyonistler

insanlık, adalet, insaf, merhamet, bilgelik, akıl, firaset, kiyaset, feraset dışı bir canavarlık yapmıştır.

Bu barış ve yardım gemileri işi burada son bulmamalıdır. İleride uygun bir zamanda ikinci filo yola çıkarılmalıdır. İkinci filoya başta Türk harp gemileri olmak üzere en az üç devletin silahlı gemileri refakat etmelidir.

Yardım gemilerine Kızılay ve Kızılhaç bayrakları çekilmelidir. İsraile bahane vermemek için gereken her tedbir titizlikle alınmalıdır. Gemilere Naturei Karta cemaatinden ve hassidik Yahudilerden de gözlemciler alınmalıdır.

Siyonist devletin

Gazze ablukası

tamamen hukuk, insanlık ve adalet dışı bir zorbalıktır.

Uğursuz ve meymenetsiz Lausanne anlaşması

ile Filistin üzerindeki haklarımızdan vaz geçmiş olsak bile o ülke üzerinde

mânevî, kültürel, dinî vazifelerimiz baqidir.

Filistin’de ezilen Müslümanlara, din kardeşlerimiz olmaları hasebiyle, orada yaşayan Hıristiyanlara ise mazlum insanlar olmaları hasebiyle yardım etmemiz gerekir. Siyonizm ve İsrail Tevrata ve Musevîliğe aykırı bir küfür ideolojisi ve devletidir. Bunu ben söylemiyorum, başta Naturei Karta Yahudileri olmak üzere bütün antisiyonist Musevîler söylüyor. Siyonizm ırkçı ve faşist bir ideolojidir.

İsrail zalim bir devlettir. Yahudilere yapılmış olan zulümlerin faturasını Filistin halkına ödetmek çok büyük bir adaletsizlik ve haksızlıktır. İkinci dünya savaşından sonra ille de bir Yahudi devleti kurulması gerekiyordu ise, bu devletin Polonya’ya verilen Doğu Almanya topraklarında kurulması uygun olabilirdi.

Üçüncü dünya savaşı İsrail yüzünden çıkacakır. Bu savaşın 2012’ye kadar patlayacağını sanıyorum. İsrail’in kuruluş tarihi 1948’dir, batış tarihi muhtemelen en geç 2014 olacaktır.

Haçlılar Kudüs’te 1099’dan 1187’ye kadar 88 sene hakim olmuşlardı. Üçüncü dünya savaşında büyük miktarda insan zayiatı (kaybı) olacak, on milyonlarca insan ölecektir.

Aklı başında Yahudilerin güvenli yerlere göç etmelerinde büyük yarar vardır.

İsraili kayıtsız şartsız destekleyen ABD de Sovyetler Birliği gibi parçalanıp dağılacaktır.

İngiltere de parçalanacak,

İskoçya bağımsızlığını ilân edecektir.

Üçüncü dünya savaşında nükleer silahlar kullanılacak ve yüz milyonlarca insan radyoaktif serpintilerden hasta olup ölecektir.

Âhir zamanda korkunç savaşlar olacağına dair üç kitapta (Kur’ân’da, Tevrat’ta, İncil’de)

rümuzlu haberler

vardır. İsrail bilge bir devlet değildir. Âdil bir devlet değildir.

İsrail halkının ancak yüzde 10’u


(en fazla yüzde 15’i)

dindardır.

İsrail’de korkunç boyutlarda kokuşma ve kirlilik vardır. İsrail’de azınlıkta olan Eşkenaz Yahudiler, çoğunlukta olan Sefarad Yahudilere ikinci sınıf Yahudi muamelesi yapmaktadır.

Türkiye’de 20 bin (hattâ bu rakamın altında) Yahudi vatandaş vardır. Dönmelerin ve Kripto Yahudilerin sayısı ise 1,5 milyon civarındadır.

Kendilerini Müslüman Türk gibi gösteren Kripto Yahudiler vardır. Kendini Alevî gibi gösteren Kripto Yahudiler vardır. Sünnî veya Alevî Kürt gibi görünen Yahudiler vardır.

Her sene İsrail’den gelip Hacı Bektaşı Veli’yi ziyaret eden, semah yapan Alevî Yahudiler vardır. Dönmeler ve Kripto Yahudiler damarlarımıza, iliklerimize kadar nüfuz etmişlerdir.

Sonu üçüncü dünya savaşına ulaşacak dehşetli bir krizin başlangıcındayız.

(İkinci yazı) Tutuklanan Alevî Dedesi Eski Bakan

Alevî Dedesi olduğu iddia edilen eski bir Adalet Bakanımız, birkaç gün önce Ergenekon davasından tutuklandı. Bir kısım Alevî vatandaşlarımız bu tutuklamaya tepki gösterdi.

Eskiden, çok karanlık devirlerde bu memlekette

insanlar dinleri, inançları, mezhepleri, tarikatları, düşünceleri, görüşleri, ideolojileri yüzünden tutuklanmışlar, zindanlarda süründürülmüşler, hattâ içlerinden bazısı idam edilmiştir

ama artık bu günler geride kalmıştır. Büsbütün aydınlığa çıktığımız iddia edilemez ama o eski zifirî zulüm karanlıkları gitmiş, yerine alacakaranlık mı dersiniz, bulanık aydınlık mı dersiniz, nisbeten göz gözü gören, oldukça demokratik ve şeffaf bir ortam gelmiştir.

Sabık bir Adalet Bakanının tutuklanması gerçekten çok önemli, çok vahim bir hadisedir. Hiçbir savcı, elinde çok güçlü deliller, karineler olmadan eski bir Adalet bakanını tutuklatmaz. Savcı böyle bir şey talep etse bile, hiçbir hakim böyle bir tutuklama kararına imza atmaz.

Bu tutuklamanın Alevî vatandaş ve kardeşlerimize, Alevîlik camiasına karşı olduğunu iddia etmek yanlıştır. Böyle bir iddia millî ve sosyal barışı sarsar. Bir mezhebin veya dinî bir kimliğin bazı yüksek kurumlarda kadrolaştığına dair yaygın ve yoğun söylentiler vardır. Bu rivayetler doğru ise durum gerçekten vahimdir.

En sağlıklı kadrolaşma şöyle olmalıdır:

Bu memlekette Sünnîlerin nisbeti yüzde 80’dir, o halde kadroların yüzde sekseni Sünnî kökenli olabilir. (Olmalıdır demedim…)

Memuriyetlere, mevki ve makamlara, işlere getirilmekte esas olan faktör ehliyet, liyakat, uzmanlık, başarı, çalışkanlık, iş becerme ve bitirme olmalıdır, mezhep değil. İstanbul Belediyesindeki müdürlüklerden birine, orada yapılan işi herkesten iyi o yapacaksa bir Ermeni vatandaşın getirilmesi gerekir.

Bazı kesimler, din ve inanç hürriyetine aykırı olarak Sünnî tarikatlara aşırı düşmanlık ediyor. Masonluk da bir tür tarikattır. Alevîlik de bir tarikattır. Merhum Özal Nakşibendî tarikatına mensuptu. Başbakanlığında ve Cumhurbaşkanlığında bu memlekete, bu millete, bu devlete hayli hizmet etmiştir. Nakşî diye ona düşmanlık etmek ahlâka ve bilgeliğe yakışmaz.

Yakın tarihimizde birtakım

Dönmeler ve Kriptolar

çok yüksek makamlara çıkmışlar veya çıkarılmışlardır. Gerçekten hizmet etmişlerse ne diyebiliriz? Hizmetlerinde kusur etmişlerse, hattâ hıyanetleri görülmüşse, onları gerekçeli olarak tenkit ve takbih ederiz.

Alevî Dedesi eski Adalet Bakanımıza

geçmiş olsun, Allah kurtarsın derim. İnşaallah beraat edip aklanır. (Bendeniz eylem ve şiddetle ilgisi olmayan inanç, görüş, fikir ve yazılarım dolayısıyla hapishanelerde sürünmüş bir gazeteciyim. Zindanda mahkûmlar birbirlerine ve ziyaretçiler içerdekilere “Allah kurtarsın” duasını ederler…) 05 Haziran 2010