Biraz (veya hayli) yumuşama oldu ama bugünkü düzen ve sistem iyi değildir.

Resmî ideoloji devam etmektedir.

Vesayet rejimi lafta kalkmıştır ama özde devam etmektedir.

Tevhid-i Tedrisat ideolojik vesayet eğitim sistemi çocukları İslam’dan uzaklaştırmaktadır.

Düzenin iktisat, ticaret, maliye işleri faiz/riba üzerinedir.

Allah’ın inzal ettiği hükümler uygulanmamaktadır.

Müslümanlar serbestçe zikrullah yapamamaktadır.

Müslümanlar, Ümmeti bilgilendirecek, uyaracak, aydınlatacak ulema ve fukaha yetiştirmek için İslam medreseleri açamamaktadır.

Müslümanların başında bir İmam-ı Kebir yoktur.

Kadınların hayâ ve iffet perdeleri paramparça edilmiştir.

Bütün ülke sathında beş vakit namazın cemaatle kılındığı bir tek İslam mektebi yoktur.

Namazdan sonra dinimizin en büyük şartı olan zekât konusunda bir yığın usulsüzlük ve adaletsizlik yapılmaktadır.

Böyle bir durumda bazı Müslümanların bu düzen ve sistem için iyidir demeleri büyük bir ölçüsüzlük ve şaşkınlıktır.

Eskisine göre daha iyidir demeleri de şaşkınlıktır.

Eskiden iyi değildi ki, bugün daha iyi olabilsin.

Bazıları eskiye göre daha az kötüdür diyebilirler. Bu da tartışılabilir.

İslam’da iyiliğin, kötülüğün ölçüleri, kıstasları vardır. İyi olabilmek için:

Kur’an’a uygun olması gerekir.

Sünnet’e uygun olması gerekir.

Ahkam-ı Şer’iye’ye uygun olması gerekir.

İslam ahlakının kurallarına ve ilkelerine uygun olması gerekir.

İslam hikmetine uygun olması gerekir.

Bugünkü düzende bunların hangisi var?

Birtakım Müslümanlar veya İslamcılar bu bozuk ve sapık düzenin haram, kirli, kara, necis rantlarını yiyorlarmış ve bu yüzden iyiymiş.

Bu gerekçe şeytanîdir.

On binlerce cami varmış, günde beş kez ezan okunuyormuş, arzu eden namaz kılıyormuş… Bu gerekçeye de gülünür. İslam camiden, minareden, ezandan, isteyenin namaz kılmasından, istemeyenin kılmamasından ibaret değildir. 1950’li, 60’lı yılları hatırlıyorum. O zamanlar Müslüman halk üzerinde çok ağır baskılar vardı ama sapıklık ve gaflet bu kadar değildi.

Osmanlı devleti zamanında icazet almış ulemanın, fukahanın, meşayihin bir kısmı sağdı.

Müslümanların çoğu, düzen konusunda neyin iyi, neyin kötü olduğunu biliyordu.

Yaşadığımız devirde ölçülerimizi ve kıstaslarımızı yitirdik.

Bu düzen iyi oldu, eskisine göre daha iyi oldu… Vah vah!…

*(İkinci yazı) Hüsn-i Hâtime

Geçen gün şu sorunun cevabını aradım: Bir Müslüman için bu dünyada en önemli şey nedir?.. Cevap şuydu:

Dünyadan âhirete hüsn-i hâtime ile göçmek.

Başka önemli konular vardı ama en önemlisi buydu.

Tabiî bu Müslümanlar için… Ateistler, dinsizler, münafıklar buna önem vermezler ama aslında onlar için de çok önemlidir.

İslam dinine göre, hüsn-i hâtime ile ölen kişi için iki ihtimal vardır:

Birincisi: Allah-ü Teala dilerse onun günahlarını lütuf, kerem ve rahmetiyle affeder ve Cennet’e koyar.

İkincisi: Adaletiyle bir müddet cezalandırdıktan sonra Cennete koyar.

Ömrü ölümüne iman ile bitişen bir kimse için ebedî azap yoktur.

Öyleyse her firasetli Müslümanın âhirete iman ile göçebilmek için elinden geldiği kadar var gücüyle çalışması gerekir.

Öteki dünyaya imanla gidebilmenin vesileleri vardır, bunlara yapışmak gerekir.

İbadetler: Bunları ihlâsla ve dosdoğru yerine getirmelidir. Namaz kılıyor ama ihlâslı değil. Makbul olmayacağına dair hadisler vardır.

Kur’an’a uymak: Kitabullah’ın emir ve yasaklarını hayatına uygulamak.

Sünnet’e sarılmak: Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) insanlar için en güzel bir örnek ve model olarak gönderilmiştir. Onun gibi yaşamaya çalışmak gerekir.

Şeriat’a bağlı olmak: Şeriat, müctehid imamların Kur’an’dan, Sünnet’ten, İcmâ-i Ümmet’ten çıkardıkları hükümlerdir. Bir Müslüman her türlü dinî ve dünyevî işte bu hükümlere uyar. Şeriat’a aykırı hükümlere uymaz.

Ahlaklı bir Müslüman olmak: Doğru ve dürüst olmak… Faziletli olmak… Hikmetli olmak… vs.

Hayır hasenat yapmak: Allah’ın kendisine ihsan ve ikram ettiği nimetleri paylaşmak.

Faydalı ilim öğrenmek: Önce ilmihalini öğrenmek… Allah ve Resulü nelerin yapılmasını istiyor, nelerin yapılmasını istemiyor… Güçlü, vasıflı, üstün bir Müslüman olmak için ne gibi ilimlerin öğrenilmesi gerekiyorsa bunları öğrenmek.

Cihad: Öncelikle, nefsi emmaresi ile cihad yapmak, sonra gerektiğinde küffar ile cihad etmek.

Hüsn-i hâtime ile ölmeye sebep olacak bütün iyi şeyler, icazetli ulema ve fukahanın yazdığı din kitaplarında açık bir üslupla ve ayrıntılarıyla beyan edilmiştir. Mesela İmam-ı Gazalî’nin İhyâ’sında…

Şu husus da asla unutulmamalıdır:

İnsan ameliyle kurtulmaz.

İnsanı Allah kurtarır.

Ameller, iyilikler hep birer vesiledir.

Keşke bir âmil, ihlaslı, mürüvvetli din âlimi çıksa da, te’lif ücreti düşünmeksizin bir “Hüsn-i hâtime” risalesi yazıp Ümmet’i uyarsa, aydınlatsa, bilgilendirse.

Böyle çok faydalı bir risaleyi bir alimler heyeti de telif edebilir.

Bu risale çok güzel, açık, edebî, duygulandırıcı, tesir edici bir üslupla yazılmalıdır.

Bundan en az bir milyon adet basılıp dağıtılmalıdır.

Bu devir Müslümanlarının büyük kısmı derin ve koyu gaflet bulutları içindedir.

Dünya fanilikleri bizi sarmış, kucaklamış.

Nice namaz kılan Müslüman var ki, kurtuluşuna vesile olabilecek namaza, cep telefonuna ve otomobiline verdiği kadar değer ve önem vermiyor.

Kış… Lâpa lâpa kar yağıyor… Aç kuşlara acıyorsun ve Allah rızası için pencere kenarına bir avuç bulgur koyuyorsun. Birkaç kuş gelip yiyor. Yaptığın bu iyi işi seninle vazifeli melek iyilik defterine kaydediyor. Bu da hüsn-i hâtimen, kurtuluşun için bir vesile olabilir. 10 Mart 2012 Cumartesi