Kaç defa yazdım, yaza yaza dilimde tüy bitti ama birkaç kişi dışında kimseye laf anlatamadım.

Konu şu: Dünya tarihî bir cycle’ın sonuna gelmiştir. Durum kötüdür. Bu kötülük daha da artacak ve sonunda kıyamet kopacaktır. (Kıyameti küçük (k) ile yazdım…)

Bundan sonra dünya ve Türkiye düzelmez. Fitneler ve fesatlar çoğalır da çoğalır.

Sonra kıyamet kopar, ondan sonra huzur, barış, birlik ve düzen olur. O da bir müddet devam ettikten sonra fitne yeniden başlar. En sonunda büyük Kıyamet…

Fitneyle, fesatla, kötülükle mücadele etmeyelim mi?.. Elbette edelim ama her şeyin düzeleceğini, ortalığın süt liman olacağını sanmak gaflet ve saflığına düşmeyelim.

Düzelmez demiştim… İşte son örnek PKK terörünü bitirmekle ilgili teşebbüslerin, Paristeki üç cinayetle sabote edilmek istenmesi.

TC ve PKK’nın mânevî lideri Öcalan terörü bitirmek istediler ama birileri buna izin vermiyor.

TC’yi de Öcalanı da aşan Derin güçler vardır. Bunlar PKK terörünün bitmesini, bitirilmesini kesinlikle istemezler. Bitirmeye kalkanı bitirirler.

Bunlar dış güçler midir? Hayır sadece dışta değildirler. İçimizde, çok yakınımızda olanları da vardır.

Abdullah terörü bitirmek isteyebilir ama Artin istemez.

Bir Pakraduninin kuyuya attığı taşı bir milyon Türk ve Kürt çıkartamaz.

Terazinin bir kefesine beş on güçlü ve derin Pakraduni koyunuz, öteki kefeyi tepe tepe Türkle ve Kürtle doldurunuz, o beş on Pakraduni ağır basar.

Kimdir bu Pakraduniler?.. Eskiden Ermeni postuyla geziyorlardı, şimdi İslâmcı olanı var, Türk milliyetçisi, muhafazakarı…

PKK terörü sadece silahlı bir hareket midir? Böyle sananlar ayakta uyuyor. Silahlı çatışmalar buzdağının suyun üzerinde kalan ve görünen kısmıdır. PKK terörü iktisadî, ticarî, mâlî (finansla ilgili) bir ahtapottur. Yüz milyarlarca dolarlık bir sektördür. İşin içinde dünya çapında uyuşturucu trafiği vardır. Benzin ve mazot işi vardır. Silah kaçakçılığı vardır. Halktan PKK vergisi toplanması vardır.

Silahlı Kürt hareketini Siyonistler çıkartmış, planlamış ve organize etmiştir.

1984’e kadar Ermeni ASALA terör hareketi vardı. O birdenbire yok olmuş, yerine Kürt hareketi çıkmıştır.

Bir takım Kriptolar, bir kısım Kürtleri dağa çıkartmak için her habaseti ve vahşeti yapmıştır.

Şu yetmiş beş milyonluk Türkiyede Pakraduni kelimesini duymuş kaç kişi çıkar? Diyelim yüz bin kişi biliyor, Pakradunilerin içyüzünü doğru dürüst bilen kaç kişi vardır?

Güneydoğu vilayetlerimizden birindeki bin küsur yıllık Kripto Yahudiler hakkında ilmî bir araştırma yapılmış midir?

Ya ben saçma sapan deli hezeyanları yazıyorum, yahut kendilerini uyanık sanan bazıları ayakta uyuyor.

Ah Gerschom Scholem gibi dahi bir tarihçi ve araştırmacı çıksa, Pakraduniler hakkında dört başı mamur bir kitap yazsa.

Bazı önemli mevkilerdeki Pakraduniler kimlerdir?

Ve en önemli soru: Pakraduniler İslâmî hareketin içine sızmışlar mıdır?

A. Galanti 1932’de İstanbulda Pakraduniler hakkında Fransızca küçük bir araştırma yazısı yayınlamış. Önce Bene Brith locasının Hamenora dergisinde basılmış, sonra bir kitapçık haline getirilmiş.

Düşünebiliyor musunuz, bütün İstanbul kütüphanelerinde bu kitabın bir tek nüshası yoktur. Berlinde Devlet Kütüphanesindeki nüshanın, bir dostum internetle kopyasını gönderdi de öyle sahip olabildim.

Yazık çok yazık!… Uyur gezerler gibiyiz.

Tekrar ediyorum: PKK terörünü bitirtmezler, bitirmeye kalkanı bitirirler. Birileri çok dikkatli olsun. Derin güçler bugün Pariste vurur, yarın Türkiyede…

* (İkinci yazı) Ege Denizi Dibinde Hareketlilik

Ege denizinin dibinde hareketlilik başladı. Sismologlar senelerden beri İstanbulda Marmarada büyük bir zelzele olacak ama tarihini bilmiyoruz deyip duruyorlar.

Son yıllarda bütün dünyada yerin deprenmesi hadiseleri çoğaldı.

1999’daki büyük Adapazarı, İzmit, Karamürsel, Yalova depreminden sonra, Müslüman bir gazete sahibini ve başyazarını,

zelzele Allahın bir cezasıdır

diye yazdığı için mahkemeye vermişler, hapse mahkûm edip cezaevine atmışlardı.

Zelzele konusunda, yapılması gerekenler yapılmış, bütün tedbirler alınmış mıdır?

İstanbul zelzelesini bekliyor…

Biz zelzeleye hazır mıyız, hazırlıklı mıyız? Bir ara şehrin bazı yerlerine konteynerler koymuşlar üzerine deprem meprem diye yazılar yazmışlardı. Bunların içlerinde acaba neler vardı. Artık böyle deprem konteynerleri görmüyorum.

Bunlar ne oldu, harcanan paralar ne oldu?

Yine on yıl kadar önce

büyük sayıda ceset torbası alınmış, depo edilmişti.

Bu torbalar duruyor mu, çürüdüler mi?

Ülke idarecilerinin en kötü ihtimalleri bile göz önüne alıp tedbir almaları, hazırlanmaları gerekir.

Derecenin sıfırın adlında olduğu, çok soğuk, karlı, fırtınalı bir günde veya gecede deprem olsa neler yapılacaktır?

Ölenler ölecektir ama kalanların hali nasıl olacaktır? Milyonlarca halk hangi meydanlarda, parklarda çadır kuracaktır?

Depremzedeler nasıl ısınacaktır? Su, yakıt ve tuvalet ihtiyacı nasıl giderilecektir? Yaralılar hangi hastanelerde nasıl tedavi edilecektir? Yağmacılarla

(büyük depremlerden sonra yağmalama hadiseleri olur…)

nasıl mücadele edilecektir.

Büyük sayıda ölü hangi mezarlıklara gömülecektir? Ekmek, yiyecek maddeleri nasıl temin edilecektir?

Ne kadar üzücü, dehşet verici, tedirgin edici, iç karartıcı sorular ve meseleler bunlar… Tutturmuşsun deprem deprem deprem diye moralimizi bozuyorsun. Be adam başka konular da var.

İnternette bir kedi ile köpeğin arkadaşlığını görmedin mi? Filan futbolcu sevgilisini aldığı gibi Maldiv adalarına gitmiş, pahalı ve lüks bir tatil yapmış. İki cici kız, tv ekranlarında boy gösterebilmek için bu soğukta bikini mayo ile karda oynaşmışlar.

Gazetelerdeki, tv’lerdeki gurme yazılarını oku da için açılsın. Lüks ve ihtişamlı umre seyahatleri gırla gidiyor. Seks fantezi vur patlasın çal oynasın…

Futbol hikâyelerinden ve şikelerinden memleket yıkılacak nerdeyse. Başarılı futbolcuların transferine muazzam servetler ödeniyor. Sadece futbolcular değil türkücüler mankenler yeni zenginler… Çalgılar çalıyor, tuzu kuru olanlar çılgınca eğleniyor.

Türkiye dev bir Titanic gibi tarih okyanusunun dalgaları içinde bacalarından kara dumanlar savurarak hızla yol alıyor. İstanbulun nüfusu

25 milyon

oldu

(Sakın 13 milmyon yalanlarına inanmayın)

.

Şu anda inşa edilen binalar yerleşime açılınca nüfus belki de kırk milyonu bulacaktır.

Biraz yağmur yağıyor, biraz soğuk oluyor, kar bastırıyor, rüzgar hızlı eziyor, hayat duruyor. İnsan geleceği kesin olarak bilemez ama tahmin edebilir.

Zelzele olacağı belli de tam tarihi belli değil.

Kışın mı olur yazın mı, gündüz mü olur gece mi?

İstanbulun binalarının yüzde ellisinden fazlası çürük çarıkmış ve

7 şiddetinde bir zelzelede yıkılırmış.

Aaaa bu binaların herbirinde yüksek veya orta bir mimarın imzası ve ilgili makamların tasdiki yok mu?

Ayıptır sorması, zelzelenin rantı olur mu?.. Hiç olmaz olur mu? Deprem olmadan da olur, olduktan sonra da rant olur. Ölenler ölür rantçılar rant yer. 14 Ocak 2013