Pazartesi

Camide para toplanıyor, bu para (veya bir kısmı ile) lojman yaptırılıyor. Buna İslâmî hizmet deniliyor.

Dinî bir cemaat halktan ve zenginlerden külliyetli miktarda para topluyor. Bu paraların bir kısmı ile cemaat reisinin reklamı yapılıyor, ününe ün katılıyor. Buna hizmet deniliyor.

Cemaatten para toplanıyor. Camiye kalorifer tesisatı yaptırılıyor, klima konuluyor. Bunun adı da hizmet.

Hizmet hizmet denilerek önemli bir Müslüman kişiye çok lüks bir otomobil alınıyor.

Bir muhterem zatın üç katlı köşkü hizmet parasıyla yaptırılmış.

Daha fazla örnek vermeme lüzum yok, arife tarif gerekmez.

Sevgili Müslüman kardeşlerim, bu saydıklarım hizmet midir?

İslâmî hizmetler şunlardır:

* İmanı olmayanların hidayete ermesi için çalışmak.

*Müslüman iken mürted olanları yeniden Müslüman etmek için uğraşmak.

* Müzminlerin itikadlarının sıhhatli (doğru) olması için gayret ve mesai sarf etmek,

*Dinin direği olan namazın kılınması için çalışıp çabalamak.

*Farz namazların cemaatle kılınması için faaliyet göstermek.

*Müslümanların güçlü, vasıflı, üstün olmaları için iyi bir plan ve program dahilinde yoğun bir çalışma yapmak.

*Kadın ve kızların tesettüre girmesi için cehd sarf etmek.

*Emr bi’l-mâruf ve nehy anil-münker yapmak.

*Müslümanların bir İmam-ı Kebİr’e biat etmeleri için ne gerekiyorsa onu yapmak (Yasal sınırlar içinde).

* Müslümanlarda ümmet şuurunun yaygın ve hakim olması için uğraşmak.

* Zekat paralarının öncelikle sefalet çeken, sıkıntı içinde kıvranan miskin, fakir, yoksul, ezilmiş Müslümanlara dağıtılması için teşkilatlanmak.

*Müslümanların bedevi kültürden medeniyet kültürüne geçmelerini sağlamak.

* Fütüvvet teşkilatı kurmak.

* Müslümanlar arasındaki tefrikaları, fitne ve fesatları, parçalanmışlığı, çekişip tepişmeyi kaldırıp birlik, beraberlik, kardeşlik sağlamak.

* Her türlü din sömürüsünü önlemek.

* Ülke çapında toplumsal uzlaşma, sosyal mukavele, çeşitlilikler arasında barış sağlamak için ne gerekiyorsa onları yapmak.

*İman, İslâm, Kur’an, Sünnet, fıkıh, şeriat, İslâm ahlâkı için çalışmak….

Bir Pabucu Büyük Efendi’nin ününün artmasının hizmetle ilgisi yoktur. İslâm büyükleri “Şöhret âfettir” buyurmuşlardır. Ün için yanıp tutuşanların ünleri batsın, tepetaklak olsunlar! Gerçek İslâm büyükleri, din paralarıyla kendi nefislerine hizmet etmemişlerdir. Gerçek İslâm büyükleri lüksten, israftan, şatafattan uzak durur. İslâm büyüğü şöhret peşinde koşmaz.

Abdülkadir Geylanî, İmamı Gazalî, İmamı Rabbani gibi büyüklere bakalım. Müslümanların paralarını kendi nefisleri için harcamış veya harcatmışlar mı? İslâm büyüğünün işi Allah iledir. Kullardan ücret istemez, mükafat beklemez. Bu ülkede yakın tarihte İslâm için, hizmet için yüz milyarlarca dolar para toplandı. Bu paralarla (uygun şekilde harcanmış olsaydı) büyük fütuhat yapılırdı.

Din büyüğü imiş, çok şan, şeref, alkış istiyormuş. Böyle din büyüğü olur mu? Müslümanlar!.. Kafanızı çalıştırın… Paracıklarınızı din sömürücülerine kaptırmayın.

Hizmet paraları, son kuruşuna kadar sadece ve sadece bir kısmını yukarıda saydığım gerçek İslâm hizmetleri için harcanmalıdır.

Camiye sıcak sulu, duşlu hela yaptırılacakmış… Din iman elden gidiyor, adamlar nelerle uğraşıyor…

Medeniyet Bakanlığı

Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de dolanırken bir binanın önünden geçtik, kapısında “Medeniyet Vezareti” yazılıydı. Orada kültüre, medeniyet denilir.

Bizde bir Kültür Bakanlığı var; var ama ayrıca bir de “Medeniyet Bakanlığı” kurulsa fena olmaz.

Türkiye’mizin en kısa zamanda yeterli derecede medenî olması gerekir.

Bugün medenî değil miyiz? Ben öyle bir şey söylemedim, ne kadar medeniysek medeniyiz de, yeterli değil, onu söylemek istiyorum.

*Medeniyet sadece şunlar demek değildir:

*Gökdelenler, dev binalar,

* Otoyollar, barajlar, limanlar, fabrikalar,

* Vızır vızır koşuşan otomobiller, trenler, uçaklar, hızlı deniz otobüsleri,

* Televizyonlar, cep telefonları, çamaşır ve bulaşık makineleri,

* Asansörler, uydu antenleri…

Asıl medeniyet şunlardır:

*Güçlü ve vasıflı bir eğitim,

*Yine güçlü ve vasıflı üniversiteler,

* Güçlü ve adil bir hukuk (Hukukun âdil olmayanı da mı var?.. Maalesef var.),

*Görgü ve nezaket,

*Sosyal yardımlaşma, sosyal adalet,

*Büyük kütüphaneler, okuyan insanlar, vasıflı araştırıcılar (İstanbul’un on beş milyon kitaplık büyük bir kütüphaneye ihtiyacı vardır.),

*Can, mal, ırz, namus, nesep, millî kimlik konusunda güvenlik,

*Medenî bir toplumda insan insanın kurdu değil, meleğidir.

Herif yüz bin liraya kol saati almış, beş bin liralık lüks cep telefonuyla konuşuyor, bir milyon dolarlık otomobille geziyor, lüks restoranda iki yüz elli liraya yemek yiyor, kravatı şu marka, gömleği bu, kostümü o marka, ayakkabıları son derece lüks ve pahalı… Kendini bunlarla medenî sayıyor. Zehî gaflet…

*Medeniyet öncelikle yazılı, edebî, kültürel anadilini iyi bilmektir.

*Genel kültür sahibi olmaktır.

*Ahlâk ve fazilet sahibi olmaktır.

*Sanat, güzellik, estetik sahibi olmaktır.

Eğer bir kişide bunlar yoksa o kişi sigarasını elmaslarla, pırlantalarla, yakut ve zümrütlerle, incilerle süslenmiş çok pahalı bir çakmakla yaksa da bedevinin, geri kalmışın, medeniyetsizin biridir.

Sağda ve solda, Yeşil kesimde Beyaz kesimde bir zümre, yakın tarihte çok zengin oldular, köşeyi döndüler. Lakin ne yazık ki, medenî olamadılar. 18 Eylül 2007