Sevgili ve muhterem din ve iman kardeşlerim… Hepinizi saygı ile selamlarım. Oruç tutanların ramazanları mübarek, sevapları çok olsun inşaallah. Oruç tutmayan kardeşlerimin ileride oruç tutan Müslümanlar olmasını dilerim.

Türkiyemizin, İslâm dünyasının kurtulmasını, yükselmesinin, haysiyetli ve üstün olmasının zarurî şartlarını sayıyorum. Bunlar olmazsa kurtuluş olmaz.

Birincisi: Müslümanlar arasında ittihad=birlik, uhuvvet=kardeşlik, yardımlaşma, vifak ve tesanüd olması zarurettir, şarttır. Birlik olmazsa kurtuluş, çıkmaz ayın son çarşambasına kalır, bunu iyi bilelim, kafalarımıza yerleştirelim.

İkincisi: Bütün mü’minlerin tek bir Ümmet çatısı altında toplanmaları şarttır. Ümmet birliği olmazsa kurtuluş ve yükselme olmaz.

Üçüncüsü: Ümmet olabilmeleri için mü’minlerin râşid, âdil, muttaqi bir İmama=İslâm önderine tâbi olmaları, ona biat ve itaat etmeleri gerekir. İmamsız kurtuluş, yükseliş, hürleşme olmaz.

Dördüncüsü: Ümmetin işlerinin ehliyetli, güvenilir, liyakatli, ziyalı kimselere danışılarak görülmesi gerekir. Buna

meşveret şûra

denilir.

Beşincisi: Müslümanların kurtulması, güçlenmesi, yükselmesi Kur’ana Sünnete Şeriata İslâm ahlakına ve hikmetine uygun eğitim veren

gerçek İslâm Mektepleri,

gerçek İslâm Medreseleri açmakla mümkün olur. Bu okul ve medreselerdeki talebelerin tamamı, günlük namazları okul mescidinde, okul imamının ardında cemaatle kılacaklardır. Bir öğrenci ve öğretmen bile münferit

(tek başına)

farz namazı kılmayacaktır. Böyle okullar, mektepler, medreseler olmadan ne kurtuluş olur, ne yükseliş.

Altıncısı: Plansız programsız kurtuluş, yükselme, necat, felah, üstünlük olmaz. Ümmetin, bütün Müslümanları kapsayan Kur’andan, Sünnetten, Şeriattan, İslâm hikmetinden çıkartılmış mükemmel bir kurtuluş plan ve programı olmalıdır. Her cemaatin, her tarikatın, her fırka ve hizbin kendisine mahsus dar perakende planlarıyla, programlarıyla kurtulamayız.

Yedincisi: Müslüman çoğunluğun, İslâm karşıtlarından daha güçlü, daha üstün, çok vasıflı elemanları ve bu elemanlardan oluşan hizmet kadroları bulunmalıdır. Kadrosuz kurtuluş olmaz.

Sekizincisi: Müslümanların yeterli kısmının, İslâm medeniyetiyle medenî, İslâm kültürü ile müzeyyen, İslâm ahlakı ile mütehalli (bezenmiş) olması, bunların din ve Kur’an hizmetleri yapması gerekir. Böyle hizmetkarlar olmadan kurtuluş olmaz.

Dokuzuncusu: Müslümanların kurtulmaları için birbirlerini sevmeleri gerekir. Birbirlerine düşmanlık etmemeleri, küsmemeleri darılmamaları icab eder. Hiçbir Müslüman Allahı ve Resulullahı seven kardeşinin zatına, bütününe düşmanlık etmemelidir. Onun ancak açıkta işlediği günahına, haksızlığına, zulmüne karşı olabilir ama bütününe düşman olamaz.

Onuncusu: Bugün bazı Müslümanların, batağı içine içine düşmüş olduğu holiganlık, militanlık, fanatizm ile kurtuluş olmaz.

On birincisi: Müslümanlar parayı, malı, lüksü, şatafatı sevdikleri, dünya konforlarına keyiflerine bağımlı oldukları müddetçe kurtuluş olmaz.

Müslümanların en az yüzde doksan beşinin beş vakit namaz kılması gerekir. Namaz yitirilirse, kurtuluş ümitleri elden gider. Kur’an bize, Allahtan sabır ve namazla yardım istememizi emr ve tavsiye buyurmaktadır.

(İkinci yazı) Sosyal ve Kültürel Muhalefet

Muhterem efendim… Bu fakir siyasî muhalif değilim, dinî sosyal ve kültürel konularda muhalifim. Bir toplumun, ne haldeyse öyle idare edileceğini çok iyi bilirim. Toplum iyi ise idaresi de iyi olur.

Dinî muhalefet nedir?.. İdareciler din hürriyetini kısıtlarsa, Müslümanların kendi inançlarına göre yaşamalarını zorlaştırırsa buna muhalefet ederim. Dine müdahale ederlerse,

dini siyasete alet ederlerse muhalefet ederim.

Bugünkü

“devlet dini”

siyasetine muhalifim.

Ehl-i Sünnet İslâmlığını bırakıp da light ve ılımlı İslâm çıkartmak isteyenlere muhalifim. Şu veya bu kimseler ve kurumlar din istismarı/sömürüsü yaparlarsa onlara elbette muhalefet ederim.

Eğitim konusunda, kemalist lâik İslâma karşı veya İslâm dışı eğitime muhalifim. Bir Müslüman olarak ille de İslâmî eğitim isterim.

İslâm Medreselerini ve tasavvuf tarikatlarını açmayan

siyasî bir iktidara, muhalifim.

Tam açmanın zamanı iken

Ayasofyanın açılmamasına

muhalefet ediyorum.

Ahlakî açıdan israfa, lükse, aşırı tüketime, aşırı konfora muhalifim.

Eskiden

(şöyle veya böyle)

zina suç iken, bugün suç değil. Buna muhalif olmamam mümkün müdür?

Kültür açısından muhalefet:

Başta İstanbul olmak üzere ülkenin betonlaşmasına, çarpık yapılaşmaya elbette muhalefet edeceğim. Bu benim için bir vicdan borcudur.

Medyadaki iğrenç müstehcen yayınlara karşı bitaraf kalabilir miyim? Muhalifim.

Siyasî muhalefet yapmam ama siyasetin bozulmasına, kirlenmesine, seviye kaybına muhalifim.

Velhasıl Kur’ana, Sünnete, Şeriata, ahlaka, hikmete, akl-ı selime aykırı her kötülüğe muhalifim.

Bunları alkışlayacak değilim.

Kötülüklere, günahlara, azgınlıklara muhalefet etmek benim vazifemdir.

Hiçbir Müslümanın kötülükler konusunda muhalefet etmeme, nehy-i münker yapmama, susma şansı yoktur.

Şu mâlum gazeteler ve tv’ler gibi yıkıcı muhalefet yapmam.

Birtakım politikacılar gibi nefsanî muhalefet de yapmam.

Kötülükleri de asla alkışlayamam.

Ameller niyetlerde göredir.

Bugünkü sosyal ve kültürel şartlarda mutlaka muhalif olmam gerekir. Muvafık olamam. Bendeniz size karışmıyorum, siz de fakire karışmayın. 27.06.2015