Bursa Gezisi
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 09 Ocak 2019
Sabah namazından sonra Bursa’ya doğru yola çıktık. Beni Sultanahmet’ten aldılar, diğerlerini karşı taraftaki evlerinden topladık. Vakit erken olduğu için hızlı feribot seferleri başlamamış, Kartal’dan araba vapuru ile geçtik. Yeni Bursa hakkında ilk söylenecek söz, o canım ovasının yapılaşmaya açılarak katl edilmiş olmasıdır. Oraya giden herkes bu cinayeti işleyenlere, terbiyesinin müsaade ettiği kadar okuyup üflemelidir.
Safiyyüddin bey dostumuzun devlethanesine indik. Bendeniz kolay kolay adam beğenmem. Safiyyüddin bey 10 üzerinden 10 not verdiğim zamane ricalindendir. Ömrü müzdâd, akıbeti hayırlı, işleri âsan olsun.
Akşam dönünceye kadar Bursa’da nereleri gezdik, kısaca anlatayım.
(1) Üftade hazretlerinin türbesini ve tekkesini ziyaret ettik. Büyüklerin türbelerine gitmek insanı bereketlendirir.
(2) Karabaş Veli hazretlerinin müceddeden restore edilmiş olan dergahına gittik. Hayırlı bir cemiyete vermişler, orada kültür faaliyetleri yapılıyormuş.
(3) Bursa’da eski bir Fransız kilisesi varmış, harap vaziyette duruyormuş. Bugünkü iktidar onu restore ettirmiş ve hizmete açmış. Yanından geçiyorduk, içeriden çalgı ve ilâhî sesleri geliyordu. Kapısından içeriye baktım. Sahnede (veya mihrapta) birkaç çalgıcı ve mugannî, hem çalıyorlar, hem okuyorlar, cemaat de onlara katılıyordu. Bu kilisede Protestanlar ile Katolikler nöbetleşe âyin yapıyormuş. Yerlilerden Hıristiyan olan var mı diye sordum. Doğudan gelen bazıları Teslis dinine geçmiş.
(4) Oradan, Bursa’nın mânevî valisi Emir Sultan hazretlerine gittik. Türbesinde birer Fatiha okuyup sevabını onun ve civarındakilerin ruhuna bağışladık. Tam dönecektim, bir de baktım ki, Adalet Bakanımız sayın Cemil Çiçek de orada. Musafaha ettik, yanında da Başsavcı varmış, onun elini de sıktık. Bakan beye: “Biraz önce kiliseyi de gördük, içinde âyin-i ruhanî yapılıyordu” dedim. Bir cevap vermedi.
(5) Yeşil’e indik, bir iki antikacı eskici gezdik. Bir şey alamadım.
(6) Irgındı Çarşılı Köprüyü gördüm. Köprünün iki tarafına dükkanlar yapmışlar, gayet güzel olmuş. Maalesef dükkanlar rağbet görmemiş, kiracı bulamamış.
(7) Bir yere gider de kitap aramaz mıyım? Tuz Pazarı açık kitap sergilerini dolaştım, iki kitap satın aldım.
(8) Oradan Ulu Camii’ye vardık. Aman ya Rabbî! Cami karılar hamamına benzetilmişti. Kadınlar hamamı demiyorum, karılar hamamı… Başları açık, göğüsleri açık, kolları açık, elbiseleri daracık bir sürü karı ve kız o kutsal mekanda sere serpe dolaşıyordu. Sakın bunları turist sanmayın, yerlilerdi. Bursa gibi bir İslâm şehrinde böyle bir saygısızlık nasıl yapılabilirdi? Sen dışarıda açık geziyorsun ama bir İslâm mâbedine bu kıyafetle girilir mi? Sayın Bursa müftülüğü niçin kapılara vazifeliler koyup bu saygısızlığa mâni olmuyor?
(9) Restore edilmiş Pirinç Hanındaki kitapçıları gezdim, bir şey bulamadım.
(10) Emir Sultan Camii’nin alt tarafındaki mezarlığı daha ziyade Bursa Pembeleri kullanıyormuş. Bursa’da dört-beş gizli havraları (sinagogları) bulunduğunu, şehirdeki nüfuslarının on bin kadar tahmin edildiğini de öğrendik.
Safiyyüddin beyefendi hazırlık yaptırmışlar, bize mükellef bir ziyafet verdi. Sevabı ve ecri ölmüşlerinin ve bütün ehl-i imanın ruhuna değsin. Müteşekkir ve minnettar kaldık. Allah fırsat verirse ileride Bursa’da birkaç gün kalıp büyücek bir röportaj yapmak istiyorum.Yanımda iyi resim çekecek bir kişi bulunması lazım.
Şehrin nüfusu bir milyonu geçmiş. Nerede aşırı kalabalık olursa orada bozulma, fitne fesat, nifak şikak, iğtişaş başgösterir. Osmanlılar, şehirlerin fazla kalabalık olmasını istemezlermiş. Sultan Abdülhamid devrinde taşradan İstanbul’a mürur tezkeresi ile gelinebiliyormuş.
Safiyyüddin beyin devlethanesinde hayli sohbet edildi. Ana konu Türkiye’nin her gün biraz daha bozula bozula bir menzile doğru yol aldığıydı. Evet şu andaki en büyük realite bozulmadır, kokuşmadır, çürümedir. Bunun sonu iyi değildir. Bazıları bunu kabul etmiyor.
-Efendi! Sen ne diyorsun? Bak her yer dev binalarla doldu. Lüks ve pahalı otomobillerden geçilmiyor. Herkesin elinde en pahalısından bir cep telefonu var. Hali vakti yerinde olanların evleri depo gibi lüks eşya dolu. Meskenler saray yavrusu gibi, yazlıklar başka bir âlem. Sen bu gidişe nasıl bozulma ve çürüme diyorsun?
Cevap:
-A salak! Tarihe bak. Nice devlet, nice imparatorluk, nice toplum, batmadan önce lükse ve israfa kapılmış, sefahate düşmüş, günah ve isyan denizlerine gark olmuştur.
Bir toplumun sağlıklı olup olmamasının birtakım ölçüleri vardır. Sağlıklı toplumda güven ve adalet olur. İnsanlar canları, malları, çoluk çocukları, dinleri ve imanları, ırz ve namusları, kimlik ve kültürleri hususunda güvende bulunurlar.
Lüks otomobil, lüks cep telefonu, lüks mesken var ama bir Müslüman oniki yaşından küçük çocuğuna din ve Kur’ân dersi verdirebiliyor mu? Şu Müslüman ülkede misyonerler cirit atabiliyorlar ama ülkenin gerçek sahipleri olan ve çoğunluğu teşkil eden Ehl-i İslâm’ın dinî dernek kurmaya bile hakları yok. Dünyanın hangi medenî, demokrat, ileri, hukuklu ülkesinde çocuklara din dersi okutmanın cezası hapse atılmaktır?
Zavallı Müslüman yığınlar, vatan elden gidiyor, onların haberi yok. Gazetelerde okuyor, kulaktan duyuyordum da bizzat gözlerimle görmemiştim. Her yerde yeni kiliseler açılıyor diye. İşte birkaç gün evvel, Bursa’da yeni açılan kiliseyi gördüm. Bu işin sonu nereye varacak?
Akşam namazından önce dönüş yoluna girdik. Yalova’da hızlı feribotun biletleri iki gün önceden satılmış, araba vapuru kuyruğu da çok uzundu. Körfezi dolaştık. Gebze taraflarında yolun solunda kocaman bir bina gördüm. İnşaatı ve sıvası bitmişti ama henüz iskan edilmemişti. Yanımdakilere “Ne muazzam bir yapı…” dedim. Bilen birisi “Burada böyle inşaata izin yoktu. Kodaman ve kocaman bir zat-ı muhterem yaptırdı ve iyi kârla hemen sattı…” dedi.
Birinci Boğaz köprüsünü geçerken vakit gecenin yarısına yaklaşmıştı. Otomobiller seller gibi akıyordu. Gecenin bu saatinde bunca ahali nereye gidiyor, nereden geliyordu? Günübirliğine Bursa seyahati beni hayli yordu. Birkaç gün dinlenmem gerekecek.
Madam Chirac başını örtmüştü.
Deniz Baykal’ın refakatindeki ilerici, çağdaş, uygar bir Türk bayan, kutsal Mescid-i Aksa’da kolları ve başı açık olarak dolaşmaya kalktı ve oradaki Müslümanların haklı protestolarına hedef oldu. Ondan birkaç gün sonra Amerikalı resmî bir grup aynı mekânı ziyaret ettiğinde, kadınların başları örtülüydü.
Bursa’da bizi gezdirmek lütfunda bulunan İsmail Çalışkan bey kardeşimize teşekkür ediyorum. 10 Haziran 2005