Pazar

Ülkemizde tarih boyunca çok büyük veli-âlimler yetişmiştir. Bunlardan biri Bursalı İsmail Hakkı hazretleridir. Merhum Hüseyin Vassaf bey Sefine-i Evliya’da onun yüz yirmi beş kitabının listesini verir. Ruhü’l-Beyan adlı Arapça tefsiri değerli ve muteber bir Kur’ân yorumudur. Bu memlekette hiç âlim yetişmemiş olsa, sadece Bursalı İsmail Hakkı Hazretleri yetişmiş olsaydı, Müslümanlar onun eserlerini okuyarak, öğütlerini tutarak kurtulabilirlerdi. Yazık ki, biz eski büyüklerimizin kadr ü kıymetini bilmiyoruz.

Bursa çok zengin ve büyük bir şehrimizdir. Nüfusu fazladır, zenginleri çoktur, imkânları geniştir. Şimdiye kadarBursalı İsmail Hakkı hazretlerinin bütün eserlerinin seri halinde ilmî neşirlerinin yapılmış olması, Arapça olanların da notlar ve açıklamalarla Türkçe’ye çevrilmiş olması gerekirdi. Yazık ki, bu hizmetler yapılmamıştır. Bu büyük zatın değerli kitaplarının nicesi henüz yazma halinde durmaktadır. Gütenberg matbaayı icad edeli beş yüz küsur yıl geçti, biz hâlâ ondan gereği gibi yararlanamıyoruz.

Türkiye Müslümanlarını kurtaracak kitaplar, metodlar, öğütler, planlar programlar, stratejiler Osmanlı ulemasının, meşâyihinin kitap ve doktrinlerindedir. Biz elimizdeki hazinelerden yararlanamıyoruz, gidiyoruz ehl-i sünnet dışı birtakım modern, reformcu, yenilikçi, aktivist yazarların, hareket adamlarının kitaplarıyla kurtulmaya çalışıyoruz. Onların kitapları, fikirleri, metodları kurtuluşa sebep olsaydı, şimdiye kadar Arap dünyası, Pakistan kurtulmuş, selâmete çıkmış, yücelmiş olurdu.

Anadolu’da yetişmiş ehl-i sünnet âlimlerini, mürşidlerini hakkıyla tanımıyoruz, onlara gereken önemi vermiyoruz, nasihatlarını dinlemiyoruz. Şeyhülislâm Mustafa Sabri efendiyi, Düzceli Zahid el-Kevserî’yi gençlerimiz biliyor mu? Eserlerini okuyor mu?

Bursalı İsmail Hakkı’nın metodu hakkındaki fikir ve görüşlerimi kısaca beyan edeyim:

1. Celvetiye tarikatine mensuptur. İtikad, amel ve ahlakta ehl-i sünnet ve cemaat mezhebindendir.

2. Onun tarikat ve tasavvuf anlayışı tamamen Şeriat’a uygundur.

3. Zühdü seçmiş, dini dünya menfaatlerine âlet etmemiştir.

4. İhlâs ve istikamet üzere bir hayat sürmüştür.

5. Nefsiyle büyük cihad yaptığı gibi küffarla yapılan küçük cihad hareketlerine de iştirak etmiş, çarpışmış, yaralanmış, bu yaraları yedi yılda iyileşmiştir.

6. Bütün gücüyle insanları irşad etmek, Kur’ân’ın ve Sünnet’in gösterdiği Allah yoluna çekmek için çalışmıştır.

7. Kalemiyle, lisanıyla emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmıştır.

8. Fakr u zaruret içinde yaşamış, bir ara geçinmek için kitaplarını ve tesbihini satmak zorunda kalmıştır.

9. Sultanlara, büyük devlet adamlarına bile gerçekleri çekinmeden söylemiş. Onları uyarmak maksadıyla müsbet tenkitler yapmıştır.

10. O, laf ve edebiyat Müslümanı değildi. Bütün hayatı, hareketleri, davranışları ile kâmil bir Müslümandı; ‘âmil bir âlimdi, kâmil bir mürşitti; her bakımdan örnekti.

Biz Müslümanlar dine hizmet maksadıyla beton binalar yaptırdık, camilere hoparlör, soğutma cihazı, ışıldak, zırıldak, fırıldak koyduk. Yine mâbetlerimize kalorifer tesisatı yaptırdık. Onbinlerce camiye meşruta (imamevi) inşa ettirdik. Camilere şadırvanlar ve helâlar ekledik. Füze gibi yüksek, bol şerefeli minareler diktik. Lakin ilme, irfana, kültüre, sanata önem vermedik; kaliteli, güçlü, üstün Müslümanlar yetiştirmedik.

1928’de İslâm harflerinin yasaklanmasından sonra yüzbinlerce dinî ve kültürel kitap unutulmaya mahkum oldu. 1950’den sonra esmeye başlayan demokrasi, hürriyet, serbestlik rüzgârlarından yararlanarak bu eserleri çok ciddî, çok planlı bir şekilde yayınlamamız gerekirdi.

Ankara’daki Tarih Kurumu, Neşrî Tarihi’ni (Cihannüma), bir sayfada İslâm harfleriyle, karşısındaki sayfada lâtin harfleriyle oldukça mükemmel bir şekilde yayınlamıştır. Biz de şimdiye kadar son elli sene içinde en az beş bin, hacimli veya küçük İslâmî kitabı bu şekilde yayınlamış olmalıydık.

İsmail Hakkı Bursevî’nin kitaplarını çok ilmî, çok ciddî, mükemmel şekilde yayınlamak vazife ve hizmeti elbette ki öncelikle Bursalı Müslümanların üzerine bir mükellefiyettir. Lakin bu konuda bir niyet ve teşebbüs göremiyorum.

Biz Müslümanlar kitaba, ilme, irfana, kültüre, sanata gereken değeri vermiyoruz. Bizi beton binaların, uzun minarelerin, sesi sonuna kadar açılmış hoparlörlerin, cami şadırvan ve helalarının kurtaracağını mı sanıyoruz?

Son çeyrek asırda zındıklık, reformculuk, yenilikçilik cereyanı çok gelişti ve bir sürü tahribata sebebiyet verdi. Müslüman halk ve gençlik ilmihale, itikada, fıkha, ahlaka gereken önemi vermiyor, o konularla ilgili kitapları okumuyor; birtakım fantezi kitaplara yöneliyor.

Herkes mufassal bir Kur’ân tefsiri ve büyük hadîs külliyatı edinerek din tahsili yapacağını sanıyor. Yayınlanan tefsir, meâl ve tercümelerin çoğu ehliyetsiz kimseler tarafından yapılmıştır ve “Tefsir bi’l-heva ve’r-rey” denilen cinstendir. Bunları okuyanların kafaları karışıyor, akideleri bozuluyor.

Reformcu zındığın biri “İlmihal Müslümanlığı…” diyerek dinimizin temel bilgilerini öğreten ilmihalleri hafife alıyor, küçümsüyor, hattâ tahkire yelteniyor. O adamın peşinden gidenler bilmiyorlar ki, onun yolu ve metodu Mevlâ’ya götürmez, belâya götürür.

İyi bilinmelidir ki, tek kanatla uçmak, yükselmek, kurtulmak mümkün değildir. Dinimizin temeli Şeriat’tır. Ancak Şeriat kuru bilgiden ibaret değildir. Hayata uygulanması gerekir. İslâm’ın bir ahlak, tasavvuf, tarikat boyutu vardır. Bu boyut ihmal edilirse Müslüman toplum bozulur, dejenere olur. Zamanımızda Müslümanlar arasında görülen bozuklukların sebebi dinimizin ahlak kurallarına riayet edilmemesidir. İslâm ahlakını yaymak, öğretmek, hayata hâkim kılmak için tasavvuf ve tarikat şarttır. Geçmiş asırlarda yaşamış İslâm büyükleri, mutasavvıflar, kâmil mürşidler rehberimiz olmalıdır. Nefs-i emmare ile büyük cihad yapmadan, dünya hırslarımızı dizginlemeden iyi Müslüman olmamız mümkün değildir. Bugünkü azgınlıkların, kuduzlukların, fitne ve fesadın, nifak ve şikakın kaynağı dünyaya, dünya mallarına ve servetine, nefsanî ihtiraslarına olan düşkünlüktür. Ne yazık ki, bu gibi haller ve kötülükler birtakım sahte mutasavvıflarda da görülmektedir.

İnsan sadece kitap okumakla kurtulamaz. Kurtulamaz ama hiç olmazsa faydalı bilgiler öğrenebilir. Bursalı İsmail Hakkı hazretlerinin ve onun gibi diğer rabbanî alimlerin, velilerin, mürşidlerin kitaplarını okuyanlar bir dereceye kadar kendilerini toparlayabilir. Âhir zamanda yaşıyoruz, halkın ve gençliğin imanı tehlikededir. İçi ateş dolu uçurumların kenarında yürüyoruz; ayaklarımızın kaymaması için bize emîn rehberler gerekiyor. İşte onlar ehlullah, evliyaullah, rabbanî ve âmil âlimler, kâmil mürşidlerdir.

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Açıklaması

Sayın Mehmet Şevket EYGİ,

28/09/2002