Burslar ve Sâire
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 03 Mart 2019
Enderun Kitabevi sahibi Ismail Özdogan bey dostumuz geçen yillarda etraf ve yakinlarindan hayir parasi topluyor, bunlari üniversite talebelerine burs olarak dagitiyordu. Son görüstügümüzde bundan vaz geçtigini, hayir paralarini fakirlere zekat olarak dagittigini söyledi. Hakki ve ihtiyaci olmayanlar, zengin çocuklari da aliyormus…
Bir ay kadar önce Birlik Vakfi’nda, Ilahiyat Fakültesi’nde profesör olan baska bir dostumuz söyle anlatti. Fakülte’de ayni zamanda idareci imis. Bir ögrenci gelmis, “Bir yerden burs alacagim, burada ögrenci olduguma dair bir belge istiyorum” demis, vermisler. Bir hafta sonra ayni ögrenci tekrar gelmis, yine bir belge istemis. Ona “Sen geçen hafta da gelmistin, niçin baska bir burs daha almak istiyorsun?” diye sormuslar. “Ihtiyacim var”, demis. “Sen ayni zamanda bir camide imamlik da yapiyor ve oradan da maas aliyorsun degil mi?” diye sormuslar. “Evet” demis. Megerse ihtiyaci sundan ileri geliyormus: Bir yerde taksitle arsa almis, her ay ona ödeme yapiyormus…
Alti yedi yerden burs alan ögrenciler oldugunu duyuyorum.
Tasradaki büyük bir belediyeye partili bir zat müracaat etmis ve “Üniversite talebesi olan ogluma burs baglayiniz” demis. Bu isle ugrasan kültür müdürü “Beyefendi siz zengin bir insansiniz, bu burslar fakir ve muhtaç talebeler içindir, sizin çocugunuza burs vermemiz dogru olmaz” diye itiraz edince partili gürlemis, kükremis ve “Yaziklar olsun! Ben bu partiye yirmi yildir hizmet ediyorum, emek veriyorum da çocugumdan bir burs esirgeniyor!..” diye ortaligi birbirine katmis.
Maalesef ülkedeki genel, yaygin, müzmin ahlâksizlik ve karaktersizlik Islâmî kesime ve burs sahasina da siçramistir.
Alti yerden burs alan bir ögrenci geçen sene memleketine uçak ile gitmis.
Belediyeler, vakiflar, cemaatlar bol bol burs dagitiyorlar ama bunlarin yerli yerinde, ihtiyaci olanlara, hak edenlere verilip verilmedigi konusunda dikkatli ve titiz hareket ediyorlar mi? Hiç sanmam.
Para, menfaat, dünya çikarlari konusunda Müslümanlar arasinda büyük zaaflar görülüyor. Nice dindar geçinen, kendisini sofu gibi gösteren tâcir var ki, bono imzalar vaktinde ödemez, çek yazar karsiliksiz çikar. Islâm dininde borcunu ödemek farzdir.
Yayincilik üzerine küçük bir ticarethanem var, bono ve çek ile alis veris yapmiyorum. Çünkü bunlarin büyük kismi ödenmiyor, karsiliksiz çikiyor, zorluk ve rezillik çekiyoruz.
Eski Müslümanlarin lonca teskilatlari, âhilik dayanismasi, fütüvvet ahlâki vardi. Din, ticareti ve iktisadî hayati kontrol ediyordu. Simdi laiklik ve çagdaslik geldi; ne ahîlik, ne lonca, ne fütüvvet kaldi. Ticaret, iktisat, üretim hayatinda orman kanunlari hâkim. Haram helâl kavramlarina dikkat edenlerin sayisi azaldi.
Dindar geçinen kaç tacir fikhin bey’u sira (alis satis) prensiplerine dikkat ediyor? Seriat bazi alis verisler için “Bey’ bi’lbâtil” yâni bâtil, geçersiz, mesru olmayan ticaret diyor. Bunlara dikkat eden var mi? Varsa yüzde kaçtir?
Ihtikâri, yâni kitlassin ve pahali olsun diye bir mali istifleyip saklamayi Islâm dini men ediyor. Peygamber muhtekirleri, ihtikâr yapanlari lânetlemistir. Peygamber lâneti ne büyük ve dehsetli bir felâkettir.
Haydi dinsizler canlarinin istedigini yapiyor, her halti yiyorlar, lakin Müslümanlara ne oluyor ki, dine ve ahlaka aykiri ticaret yapiyorlar.
Insanlar cehennemde kendilerini yakacak atesin yakitini dünyadan götürürlermis. Ticaretine haram katan ahmaklar ve alçaklar iyi bilsinlerki, kâr degil, büyük zarar etmektedirler.
Alti yedi yerden burs alan ögrenciden bu memlekete, bu millete, ümmeti Muhammed’e ne hayir gelir? Genç yasinda yamukluk yapan bu yavsak ileride kimbilir ne haltlar yiyecek, ne soygunlar yapacaktir.
Fakir ve muhtaç ögrencilere verilmesi gereken burs paralari birer emanettir. Bunlari, hakki olanlara dagitmayanlar emanete hiyanet etmis olurlar. Hakki olmadigi halde burs alanlar, birkaç yerden burs alanlar çok yanlis yoldadir.
Imanin alti, Islâm’in bes sarti vardir. Lakin Müslümanlik bunlarla bitmez. Baska önemli, temel dinî ilkeler de bulunmaktadir. Bunlarin birincisi Allah ile olan islerimizde ihlasli olmaktir. Ikincisi istikamet, yani dogruluktur. Üçüncüsü adalettir. Dördüncüsü mesveret, sûra, danismadir. Besincisi emri mâruf ve nehyi münkerdir. Altincisi emanetleri ehil olanlara, hakedenlerlere vermek, ehil olmayanlara vermemektir. Yedincisi Müslümanlari aldatmamaktir. Peygamber, “Bizi aldatan bizden degildir” buyurmustur.
Müslümanlar dinî hizmetler ve faaliyetlerde bu prensiplere uymakla mükelleftir.
Insanin en büyük düsmani kendi nefsidir. Kendi nefslerini kontrol ve terbiye edemeyen hamlar, keresteler, kütükler din hizmeti yapamaz.
Islâmî hizipler, firkalar, tarikatlar, cemaatler, gruplar baglilarini terbiye etmekle, olgunlastirmakla mükelleftir. Adam bir tarikata on sene önce odun olarak girmis ve odunluktan kurtulamamis. Böyle tarikat olur mu?
“Benim tarikatim hak, öteki tarikatlar berbat… Benim seyhim en büyük, öteki seyhler ve hocalar en küçük…” Böyle hezeyanlar savuran adamlar tarikatli, dervis falan degildir; bunlar esek heriflerdir. Hiçbir edebli ve terbiyeli Müslüman böyle konusmaz.
Mezhebini, mesrebini, tarikatini, hizbini, firkasini, cemaatini din ile özdeslestirenler sapiktir, yamuktur.
Dâvet ve propaganda sadece Islâm; iman, hidayet için yapilir.Mezhebe, mesrebe, tarikata dâvet edilmez. Çünkü bunlara intisab nasib meselesidir.
Âhir zamanda Mehdi’nin çikacagina dair on sekiz hadîs bulunmaktadir. Zamanimizda ise yüzlerce, binlerce Mehdi vardir. Bunlarin bir kismi timarhanelerde kontrol altindadir. Bir kismi ise Müslümanlari aldatip sasirtiyor. Bu memlekette hakikî ulema yok mu ki, bu meselede Ümmet’i aydinlatsinlar?
Müslümanlardan para toplamak mevzuubahis olunca arslan, kaplan, sirtlan gibi yirtici olanlar; birtakim gürûhi lâ yüflihûnlar cadde ve meydanlarda “Kahrolsun Seriat!” diye ulurken hangi siçan deliginde saklaniyorlardi?
Burslardan basladik ve nerelere geldik. Roma imparatoru Marcus Orelius, “Benim atimin ayaklarindaki nallardan birinin bir mihi (çivisi) eksik olsa, bütün Roma imparatorlugu bozuk demektir” dermis. 24 Kasım 2000