Bütün Kötülükler Pırrr Deyip Uçtular
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 10 Aralık 2018
Pandora kapalı kutunun kapağını açınca ne olmuştu? İçine hapsedilmiş ne kadar kapalı kötülük varsa pırrr deyip dışarıya uçmuşlardı…
Pırrr diyerek dışarıya uçan kötülükleri artık gerisin geriye kutuya doldurup haps etmenin imkanı var mıdır? Yoktur a benim canım yoktur.
Sultan Abdülhamid baskı yapıyor ve devleti ayakta tutuyordu.
İttihadcılar Jön Türkler de baskı yaptılar, üstelik astılar kestiler ama devleti ayakta tutamadılar.
M. Kemal rejimi liberal, demokrat, çoğulcu bir düzen miydi?
Diktatör Millî Şef İsmet rejimi liberal, demokrat, çoğulcu mu idi?
Celal Bayar insan haklarına ve temel hürriyetlere taraftar bir kimse mi idi?
27 Mayıs 1960 darbesinin kukla başkanı org. Cemal Gürsel… 12 Mart 1971 darbesinin omzu kalabalıkları… Şu malum ve mahut 12 Eylül 1980 darbecileri… Şu zehir zemberek 28 Şubatçılar…
Sabataycılar… Öteki crypto Yahudiler… Pakraduniler… Bir milyondan fazla crypto Hıristiyanlar… Bunlar mı demokrat, bunlar mı liberal, bunlar mı çoğulcu?
Nihayet iktidar İslamcıların eline geçti. En fazla muhafazakar olması gereken bu İslamcılar Pandora kutusunun yarı açık kapağını sonuna kadar açtılar. Pırrr… Pırrr… Pırrr…
Artık Türkiyede hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.
Halkın büyük çoğunluğu ne olup bittiğinden habersiz.
Türkler ve Kürtler… Sünniler ve Aleviler… Gerçek Aleviler, crypto Aleviler… Türkler, Türkçüler… Gerçek Kürtler, Ermeni veya Yahudi Kürtler… Pakraduniler Pakraduniler Pakraduniler…
Kırımçak Yahudiler… Tat Yahudileri… Karaylar… Boğaziçi aşiretleri…
Gerçek Bektaşiler, sahte Bektaşiler…
Aaaaa!.. Şu kadın erkek birlikte dönen Mevleviler… Onlar gerçekten Mevlevi mi?
24 Temmuz 1908 Meşrutiyetinden sonra İstanbul tam bir tımarhaneye dönmüş. Mehmed Akif “Bir de İstanbula geldim ki, bütün çarşı pazar naradan çalkalanıyor, öyle ya hürriyet var…” mısralarıyla başladığı hicviyesinde o günkü Türkiyeyi ne güzel tasvir eder. 2013 Türkiyesini görmüş olsaydı, kimbilir neler yazardı.
1908’de dominant kültür olarak Ehl-i Sünnet vardı. Şimdi ise bin çeşit İslam Protestanlığı…
Sünniler sayısız hizip ve fırkalara ayrılmış… Aleviler de öyle… Türkler, Türkçüler… Çeşit çeşit Kürt ve Kürtçülük… Bir milyondan fazla gizli Yahudi… Yine bir milyondan fazla gizli Ermeni ve Hıristiyan…
Her kafadan bir ses çıkıyor… Yazanın, yorum yapanın, sövenin sayanın, ahkam kesenin, ağlayanın, oynayanın, oynatanın haddi hesabı yok…
Tamtamlar çalıyor… Ben demiştim ki… Kimileri nurlu ufuklar diye haykırıyor, kimisi batıyoruz çığlıkları atıyor…
Moiz Kohen Tekin Alp’in ruhu kıs kıs gülüyor.
Ah Kemal ah Kemal ah Kemal!..
Osmanlı devleti hürriyet adalet müsavat uhuvvet avazeleri içinde batmıştı…
Birinci Dünya Harbinin ateşleri ve kanları içinde bulgur yolsuzlukları…
Bunca fitne fesat, bunca nifak şikak, bunca iğtişaş içinde on milyonlarca Müslüman ne yapıyor?
Yaz geldi elbette piknikler yapılacak… Lüks yazlıklardaki havuzlar yosunlanmış, temizletilecek… Ramazan yaklaşıyor, camilerdeki hoparlörler yağlansın, sesleri gür çıksın…
Cemaatler, tarikatler, hizipler, fırkalar, sektler, gruplar, klikler, vakıflar, dernekler… Benim şeyhim senin şeyhini döver edebiyatı…
Uçun büyükler uçun… Uçurun onları uçurun…
Para para para… Mal mal mal… Rant rant rant… O ne güzel lüks hayat…
Faize fetva verildi ya, al ye!.. Cehennem ateşi yer gibi ye…
Bunca yangın ne olacak? Adam sen de… Beni yakmayan yangından bana ne…
Bu korkunç hengame içinde başınızı yere koyun, kulaklarınıza dep dep dep diye sesler gelecektir. Bu dep dep’ler ne ola ki…
Seks, şehvet, fuhşiyat, azgınlık lağımları taşmış, ortalığı kazurat götürüyor…
Memleket ayakta… Ağlayan, çalan oynayan, çal babam çal, toklar sindirim çilesi çekiyor, açlar başka çile… Karı satan fuhuş çeteleri… TC izinli seks köleliği serbest… Feministlerin umurunda değil… Erkekler camiye gelmese de olur, ille de kadınlar ille de kadınlar…
Babaları yurtta sulh cihanda sulh demişti. Bu ne biçim sulhtur anlayan anlatsın…
İslam yalan söylemeyi ve halkı aldatmayı haram kılmıştır. Yalancılık ve aldatma iki büyük günahtır. Yalancılar ve aldatanlar kesinlikle olgun Müslüman sayılmaz.
Zamanımız reklamlar çağıdır ve içinde yalan olan reklamların sayısı hiç de az değildir.
Yalanlı dolanlı aldatıcı reklamlarla yapılan ticaret, kazanılan para haramdır.
Haram yolla kazanılan servet ve zenginlik ne kadar büyük olursa, vebali ve günahı da o nisbette büyüktür.
Yalancılık, aldatma, dolandırma en çok gıda sektöründe görülmektedir.
Nefis olmayan bir yiyeceği nefis sıfatı ekleyerek reklam edip satmak, bir tür dolandırıcılıktır.
İçine sakaroz, glikoz, şekerpancarı şurubu eklenmiş sahte balları halis=katışıksız doğal diye satmak haramdır. Bu yolla kazanılan paralar cehennem ateşidir.
İçinde sahlep bulunmayan, sadece sahlep aroması bulunan sahlebi sahlep diye satmak haramdır.
Köpekbalığı etini kılıç balığı diye satıp yedirmek haramdır.
Merdiven altı bitkisel uyduruk ilaçları şöyle gençleştiriyor, şöyle kilo verdiriyor, şöyle saç bitiriyor, şöyle azdırıyor diye satmak haramdır.
Seçim kampanyalarında yalan vaadlerle halkı kandırmak haramdır.
Vaadini, verdiği sözü yerine getirmemek münafıklık alametidir.
Emanetleri ehil ve layık olanlara değil de, bizdenlere yandaşlara vermek münafıklık alametidir ve haramdır.
Söz ve yazılarıyla toplum içinde fitne ve fesat çıkartmak haramdır.
Anne ve babalar, sizleri hürmetle uyarmak istiyorum: Lütfen bebeklerinize, küçük çocuklarınızca kesinlikle yalan söylemeyiniz.
Küçük çocuk huysuzluk ediyor, mamasını yemiyor ve siz ona “Yemeğini yersen seni gezmeye götüreceğim, yahut şu oyuncağı alacağım…” der de, çocuk size inanıp yemeğini yedikten sonra bu sözünüzü tutmazsanız siz yalancı, sözünü tutmayan bir kimse olursunuz ve çocuğun da ahlakını bozarsınız .
İslamın temel şartlarından biri istikamet=doğruluk ve dürüstlüktür. Müslüman direk gibi doğru olan kimsedir.
Müslüman Kur’anda, Sünnette, Şeriatta, İslam ahlakında kendisine nasıl emr edilmişse öylece dosdoğru olan insandır.
İslamın ilk çağlarındaki muhaddisler, yürümekte inat eden atını bir tutam otla kandırıp yürüten, sonra o otu ata yedirmeyen kimsenin rivayet ettiği hadisi kabul etmemişlerdir. Atı aldatan insanları da aldatır demişlerdir.
Bugün bilinmeyen, kullanılmayan bir kelime var: Mürüvvet… Her Müslüman mürüvvetin manasını öğrenmelidir.
Mürüvvetli olmayan kimse olgun ve gerçek Müslüman değildir.
Keşke okullarımızda seçmeli İslam ahlakı dersleri ehil öğretmenler ve üstadlar tarafından öğretilse.
Modern Türkiye yalanlar, dolanlar, soygunlar, kokuşmalar, hayalî ihracatlar, fuhuşlar, azgınlıklar, çeşit çeşit şehvetler, sömürüler ülkesi haline gelmiştir.
Para kazanmak, zengin olmak, lüks hayat sürmek için her haltı yiyenler vardır.
Bir toplumda ahlak, fazilet, hikmet=bilgelik, ruh asaleti, mürüvvet ve fütüvvet yoksa; onun maddî zenginliği, yüksek binaları, otoyolları, havaalanları, limanları, fert başına düşen gelirinin yüksek olması ayakta durmasına yetmez.
İslam dinini ahlak kuralları vardır. Müslümanlar bunlara uymazlar, Kur’ana Sünnete ve Şeriata aykırı ahlaksızlıklar yaparlarsa kurtulamazlar.
Müslümanların inançlarını paylaşmayanlar, onları sevmeyenler, onlar hakkında “Bunlar gericidir, tutucudur ama direk gibi doğru ve güvenli insanlardır” demelidir. Biz Müslümanlar kendimize böyle dedirtemiyorsak vah bize, yazık bize, eyvah bize…
Allah yalancıları, aldatanları, sözünden dönenleri, haram yiyenleri, benliğine put gibi tapanları, gurur ve kibir sahiplerini, münafıkları, dini imanı para ve zenginlik olanları, kara haram ve kirli servet sahiplerini, ribacıları, halkın karısına, kızına, bacısına kötü gözle bakan iffetsizleri sevmez ve onlara yardım etmez.
Eskiden evlerin çoğunda
levhaları vardı. 21 Nisan 2013