Bütünlük Müslümanlıkla Sağlanır
Milli Gazete-Köşe Yazıları
- 21 Aralık 2018
TÜRKİYE’nin bütünlüğü ancak Müslümanlıkla sağlanır. Kürtçülük ancak Müslümanlıkla önlenir. Bölücülük Müslümanlıkla dizginlenir.
Bunun için bu ülkede yaşayan Müslümanların en az yüzde doksan beşinin “Ben her şeyden önce Müslümanım… Benim ana kimliğim Müslümanlıktır…” demesi, diyebilmesi gerekir.
ve Müslümanlığı ile çatışmayacaktır. Türk, Kürt, Çerkes, Lâz, şu veya bu kavme mensup olmak bir realitedir. Realite inkâr edilemez.
tutabilir ama evrensel İslâm dini ırkçılık ideolojisini kabul etmez.
Atatürk’ün ölümünden sonra
ideolojisi,
ile başta Kürtler olmak üzere nice Türkiyeliyi devletten soğutmuştur.
Türkiye’nin bütünlüğünü korumak istiyorsak, bu yurdun, bu halkın, bu devletin ayakta kalıp yücelmesini arzu ediyorsak var gücümüzle İslâm’a sarılmalıyız.
Müslüman olmayan azınlıkların insan haklarını ve hürriyetlerini tanımak şartıyla Türkiye Müslümanlarına (İngilterede olduğu gibi)tam bir din, inanç, inandığı gibi yaşamak hürriyeti verilmelidir.
İnsan haklarına ve hukuka aykırı olarak kapatılmış
tekrar açılmalıdır. İnsan haklarına ve hukuka aykırı olarak kapatılmış
İslâm’ı ve Müslümanları en büyük tehlike ve tehdit olarak gören
bir daha hortlamamak şartıyla son verilmelidir.
Türkiye Müslümanlarının temel ve evrensel hakları ve hürriyetleri bitamamiha (bütünüyle, tamamıyla) tanınmalıdır. Müslümanlara eğitim, teşkilatlanma, dinî başkan seçme, kılık kıyafet, alfabe-yazı, inançlarına göre bir hayat sürme hürriyeti verilmelidir.
Türkiye Yahudileri nasıl kendi kutsal günleri olan Cumartesilerde, Türkiye Hıristiyanları nasıl kendi kutsal günleri olan pazarlarda hafta tatili yapabiliyorlarsa, Müslümanlara da Cuma günleri tatil yapma hakkı tanınmalıdır.
Ayasofya tekrar Müslümanlara iade edilmelidir. Kürt halkından, bilhassa halkına insan pisliği yedirilen köy ahalisinden, yapılan insanlık dışı zulümler dolayısıyla resmen özür dilenmelidir. Bu dediklerim yapılmazsa Türkiye’nin bölünmesi kaçınılmazdır.
Tasavvuf tarikatlarına İngilterede olduğu gibi hürriyet verilmeli,
Bu memleketin Müslüman çoğunluğu İslâm şemsiyesi altında bir araya gelip kardeşçe yaşamalıdır. Ben beş vakit namaz kılan, (Bu devrin ölçülerine göre dindar sayılan) bir Müslümanım. Dinim İslâmdır ama İslâmcı değilim. Çünkü
Bediüzzaman, Abdülhakim Arvasî, Şeyh Said gibi Kürt ulemasını ve meşayihini severim, onlara hürmet ederim. Elbette Müslüman Kürt kardeşlerim de sâlih ve muttaki bir Türkü, fasık bir Kürde tercih ederler. Çünkü İslâmda üstünlük ırk ve kavim ile değil, takva iledir.
İslâmda kavmi, kabilesi, ailesi, akraba ve hısımları ile ilgilenmek, onlara yardımcı olmak vardır ama ırkçılık ve menfi kavmiyetçilik yoktur. Türkiyede ırkçılık, asıl ismi olan Moiz Kohen’i gizleyip, takma Tekin Alp Oğuz adını kullanan fitneci adam ile başlamıştır. Bu adam kitaplarından birine
menfur bölüm başlığını koymuştur.
İslâm dini, İslâm bayrağı, İslâm barışı gölgesi altında birleşirsek vatanımızı, devletimizi (bozuk düzen ve sistemi değil!) halkımızı kurtarabiliriz. MüslümanTürkiye için İslâmın dışında kurtuluş, selamet, izzet yoktur.
ARADA bir İstanbul’da veya yurdun başka bir yerinde bir deprem olur, depremologlar hemen beyanat verir, bazı yazarlar deprem yazıları kaleme alır, toplum biraz heyecanlanır ve konu tekrar unutulur.
Depreme karşı
diye bir iddia var.
Muhterem okuyucularımın haberleri var mı bilmem, kısaca temas edeyim. İlimler ve fenler o kadar ilerledi ki,
İnşaallah böyle bir depremi bizde tetiklemezler.
Geçenlerde
, sadece bir kişi yaralandı. Böyle bir deprem İstanbul’da olsaydı (Allah saklasın) büyük tahribat yapar, binlerce insanın ölümüne yol açardı. Çok yazdım, tekrarlıyorum:
Beklenen büyük İstanbul depremi gerçekleşirse, büyük bir devlet yardım bahanesiyle Marmara bölgesini işgal edecektir.
Geçenlerde
. Ateş çok zor söndürüldü. Zelzeleden sonra
Büyük İstanbul zelzelesi ne zaman olacakmış? Kesin tarih vermiyorlar, bugün de olabilir, birkaç yıl sonra da diyorlar. İnşallah olmaz
Kaza-i mübremi tedbir ile tağyir etmek (değiştirmek) mümkün değildir. Peki ne yapacağız?
Sadaka vereceğiz. Sadaka nedir?
Sadaka önce zekat vermektir. Sonra, zekatın ötesinde malının, parasının, servetinin bir kısmını Allah yolunda, Allah rızası için yerli yerinde harcamaktır.
Sadakadan sonra, dua etmemiz gerekir.
Gerçi ecel kesinlikle yazıldıysa hicret onu değiştirmez, önlemez. Zelzele için toplanıp da kaydı ve hesabı bulunamayan on küsur milyar lira ile bir şeyler yapılabilir miydi? Elbette yapılabilirdi. Rivayet doğru ise çok üzücüdür. 19 Aralık 2010